evet, hikayeyi taslaklara kaldırdım. şimdi 4 aylık bir aradan sonra yeni ve son bölümü yayımlıyorum... iyi okumalar! sevdiğiniz bir şarkı ile okursanız sevinirim.
İçimi kemiren merak, endişe ve kaygının uyutmayacağını biliyordum. Tam da tahmin ettiğim gibi henüz Riley ile birlikte uyuyalı bir saat geçmemişken gözlerimi güneş daha doğmadan açmıştım. Artık erken kalkmaya ve çok fazla düşünmekten uyumamaya o kadar alışmıştım ki bu duruma şaşırmıyordum. İçimden bir ses bugünlerin biteceğine az kaldı diyordu fakat iç sesime inanasım gelmiyordu. Çünkü ne zaman 'Yaşasın! Sonunda bir şeyler düzeldi, mutlu olacağım!' dediğimde daha beteriyle karşı karşıya geliyordum. Tanrı'nın beni sevmediğinden kesinlikle emindim ama evren de mi sevmiyordu yahu? Hiç mi sorunsuz bir günüm geçmezdi bir insanın... Ancak dediğim gibi; buna da alışmıştım. Çok şaşırmıyordum artık.
Gözlerimi kırpıştırarak ayılmaya çalıştım. Yavaşça Riley ile birbirine sıkıca kenetlenmiş ellerimden birini çözerek saçlarıma götürdüm ve kısa olduğundan çoktan kurumuş olduğunu fark ettim. Yapılması gereken bir işim vardı. Yapılması çok acildi. Bu yüzden Riley'i uyandırmadan sessizce kalkmalıydım. Çünkü çok acildi. Sabahı bekleyemezdim, hemen şimdi yapmalı ve bitmeliydi. Artık içimin rahat etmesini istiyordum.
Artık üzerimdeki yükün kalkmasını ve daha rahat nefes alabilmeyi istiyordum.
Dikkatlice Riley'nin cılız bedenine sardığım kollarımı kendime çektim. Boşluğu hissetmiş gibi uykusunda homurtular çıkardığında gülümsemeden edememiştim, çok sevimliydi. Emziği alınmış bebekler gibiydi. Son bir kez mışıl mışıl uyuyan yüzüne baktıktan sonra yerimden kalktım ve henüz güneş doğmadığından karanlık olan evde ezbere bildiğim odaya doğru yürümeye başladım.
Büyük ihtimalle Larissa Riley'nin odasındaydı. Evdeki diğer oda Riley'nin kuzenine aitti ve onun kuzeninin odasını bir yabancıya (kuzenine göre bir yabancıydı sonuçta) vereceğini hiç sanmıyordum. Avucumun içi kadar iyi bildiğim koridorda Riley'nin odasının kapalı kapısını buldum.
Ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı araladım ve içeri girip arkamdan kapadım. Benim aksime Larissa karanlığı sevmezdi. Küçükken karanlıktan korktuğu için her gece benim odama gelir ve birlikte uyurduk. Tartışmalarımız artınca gelmeyi kesmiş, odasına gece lambası aldırmıştı. Oysa her tartışmanın sonunda gece yanıma gelip bana sarılarak uyuması hiçbir zaman sorun olmamıştı benim için. Ona düşündüğünden fazla değer veriyordum.
Perdeler çekili olmadığından sokak lambaları odayı aydınlatıyordu ve odaya girer girmez yatakta cenin pozisyonunu alan bedeni görmemle kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Onu görmeyeli çok olmamıştı fakat Riley de olduğu gibi onu da özlemiştim, çok fazla. Zaten aramızda yeterince kilometre varken birde yanıma geldiği zaman kaçıyordu cadaloz. Bunun hesabını bir gün soracaktım.
Ama önce barışmalıydık.
Yatağına yaklaştıkça yüzü netleşti. Rüyasında ne görüyorduysa mutluydu, dudaklarına küçük bir tebessüm hakimdi. Yavaşça yanına oturduğumda artık benimde dudaklarımda bir tebessüm vardı. Mutlu rüyasından uyandırmak istemiyordum ama konuşmamız gerekti. Konuşmalı ve aramızdaki sorunu çözmeliydik.
Biraz onu izledikten sonra elimi yanağına götürüp yavaşça okşadım. Bir anda dudaklarındaki tebessüm kaybolmuş yerini küçük burun çekmeleri almıştı. Sanırım artık onu uyandırma vaktimdi çünkü rüyası kabusa dönüşmüştü anlaşılan. Ağlamasını istemiyordum ya da üzgün olmasını.
"Rissa," diyerek hafifçe dürttüm omzunu. Eskiden ona Rissa diye seslenirdim, bana Gail takma adını bulan ilk kişi de oydu. "Larissa, uyan."
Birkaç kez dürtmemin ardından nihayet kırpıştırarak gözlerini araladı. İlk başta ne olduğunu anlamayarak boş boş etrafına bakınmış ardından başını kaldırıp benimle yüz yüze gelmişti. Bir an bana tokat atacağını ya da bağıracağını düşündüm çünkü bakışları çok yoğundu. Boğazımı temizleyerek herhangi bir tepki vermeden durumu açıklamayı düşündüm fakat benden önce davrandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ➳ girlxgirl
ChickLitHer gecenin sonunda kendimi onun kollarında buluyordum. (2017'de yayımlamıştım. Yeniden paylaşıyorum.)