Suç bendeydi. Ona def olup gitmesini söyleyen, evden kovan bendim. Nereye gittiği umurumda bile değildi. Onu öylece evden kovmuştum. Hepsi benim yüzümdendi.
Ne yapacaktım? Nereye gitmiş olabilirdi ki?
Ya onu kaçırdıysalar?
"Hayır! O kendine sahip çıkabilen biri!" Kendi kendime kızarak ayağa kalktım. Kardeşim bir yetişkindi. Aklı başında bir bireydi. Kendine sahip çıkabilirdi o. Yani, ben öyle umuyordum.
Koşa koşa arkadaşlarımın yanına geri döndüm. Hepsi konuşuyor, gülüşüyor ve içiyordu. Birkaçı şimdiden sarhoş olmuş gibiydi. Gözlerim odağını bulduğunda hemen öne atıldım ve Brittany'i kolundan yakaladım.
"Gitmeliyiz." Hiç olmadığım kadar kaba bir şekilde geveledim. Herkesin ilgisini çekeceğimi düşünmemiştim. Şimdi herkes susmuş bana anlamsız bakışlarla bakıyordu. Hiçbir şey sormamalarını diledim. Açıklayacak zamanım ve takatim yoktu. Başım dönüyordu. Her an bayılabilirdim.
"Bir sorun mu var, Abby? Yüzün solmuş, hasta gibi görünüyorsun. Otur istersen," Grace bileğimden yavaşça tutup beni yanına doğru çekince dengemi sağlayamayıp üzerine düştüm.
"Gitmem gerek! Onu bulmalıyım!"
Ayağa kalkmaya çalışınca başım daha kuvvetli döndü ve bu sefer önümü göremedim. Masanın ucuna tutunup destek almaya çalıştım. Bir an sonra etrafıma bir sürü kol sarılmış ayakta durmam için bana destek oluyordu.
Brittany'i göremiyordum. Daha doğrusu kimin kim olduğunu seçemiyordum. Başım felaket dönüyordu.
"Kimi?" Brittany'e ait olduğunu duyduğum bir ses sordu. Başımı kaldırıp sesin geldiği yöne döndüm. Ama onu net göremiyordum. Sesler birbirine karışıyordu.
"Larissa," diyebildim zar zor. "Larissa kaybolmuş. O-Onu bulmalıyım. Ama başım dönüyor."
Gözlerimden yaşlar boşalırken söyledim. Larissa'yı bu halde nasıl bulacaktım? Peki ya onu gerçekten bulabilecek miydim?
"Ne?! Abby, önce biraz otur. Sonra hep birlikte-Abby!" Grace sözünü tamamlayamadan kendimi bırakmıştım. Gözlerim tamamen kararmış ve sesler kesilmişti. Bu haberi kaldıramayacağımı biliyordum. Artık daha fazla sorunu kaldıramazdım. Yüklerin altında ezilmiştim.
***
Gözlerimi bir hastane odasında açtığımda ağzımdan çıkan ilk cümle 'Larissa' oldu. Larissa nerede olduğunu bilmediğim bir yerdeyken ben burada yatmış onu bulmak için zaman kaybetmiştim! Harika!
"S-Sonunda uyandın, Gail! Beni ne kadar korkuttun haberin var mı?" Yan tarafımdan aşina olduğum ses kulaklarıma dolunca korkarak yerimden sıçradım. Yerimde doğrulup etrafıma baktığımda Grace'i koltukların birinde uyuyakalmış bir şekilde bulmuştum. Diğerleri neredeydi hiçbir fikrim yoktu.
"Doktor biraz dinlenmeni söyledi. K-Kendini çok sıkmışsın. Seni üzen bir şeyler mi var? Tek bir neden yüzünden bayıldığını sanmıyorum. İçinde bir şeyler birikmiş, Abby. Sorun ne?"
Sorun benim, sorun sensin, sorun Riley, sorun Larissa ve sorun lanet olası duygularım diyemedim. Gerçekten bir şeyler hissetmekten ve düşünmekten bıkmıştım. Evet, Brittany'i seviyordum ama Riley'i de seviyordum. Ve ikisini aynı anda sevmenin zorluğunu içimde yaşıyordum, çok zordu. Brittany'i sevmek acıtıyordu, Riley'den ise ayrı kalmak. Birde Larissa vardı. Teknik olarak beni sıkıntıya sokan oydu zaten. Yıllardır onun laflarının, düşüncelerinin, hareketlerinin sancısını çekiyordum. Üzerinde birde bu olanlar artık canıma tak etmişti.
Dayanamıyordum.
İlk defa sevmek ve sevilmek istemiyordum.
Boş bakan gözlerim Brittany'nın her an ağlayacakmış gibi görünen dolu gözleriyle buluştu. İşte o saniye kendimden bir kez daha nefret ettim. Onu üzmeyi hak etmiyordum. Tabii eğer üzen ben isem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ➳ girlxgirl
ChickLitHer gecenin sonunda kendimi onun kollarında buluyordum. (2017'de yayımlamıştım. Yeniden paylaşıyorum.)