3.Bölüm

295 13 2
                                    

Rümeysa'dan

"Rümeysa!"

Artık bu sesi duymaktan bıkmış bir hale gelmiştim. Bu sefer dönüp cevap vermek yerine adımlarımı hızlandırdım ve köşeyi döndüm. Kantine giden koridordan geçip kantine ulaştım. Gözlerimle hızlı bir şekilde boş masa var mı diye baktım. Ilerde bir tane vardı. Acele edersem kimse oturmadan kapabilirdim. Hızlı adımlarla giderek, son anda gözüne masayı kestirmiş kızdan önce oturmayı başarmıştım. Kız bana kötü bakışlar atarken ben zafer havasıyla gülümsüyordum.
Evet , üniversitede yüksek lisans olarak öğretim görevlisiyim. Okuduğum üniversitede olması benim için büyük şanstı. Tabi başka yüksek lisans yapan tanıdığım burda olmasaydı...
"Rümeysa beni duymuyor musun!"
Bakışlarımı ona döndürmeden önümdeki kitaba bakmaya devam ettim.
Ama o çok rahat bir şekilde geçip karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Konuştun mu Sümeyye ile?"
Oflayarak kafamı kaldırdım.
"Evet Buğra konuştum."
Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Ne diyeceğini bilemez bir hale girdi. Bir kaç saniye sonra kendine geldi ve kekeleyerek konuştu.
"Ne-ne dedi? Kabul etti mi?"
Kafamı iki yana salladım. Evet Buğra , Sümeyye'yi seviyordu ve benden bunu ona söylememi istemişti. Ama ben bile bile gidip bunu Sümeyye'ye söyleyip başını yakamazdım. Sabahlara kadar o bar senin bu fahişe benim diye gezen birisi benim arkadaşıma layık olamazdı.
"Seni istemediğini söyledi."
Buğra inanamaz gözlerle bakarken telefonuma bir mesaj geldi.
"Ama... beni sevdiğini sanıyordum."
Telefonumu çantamdan çıkarırken Buğra'ya cevap verme gereği duymadım. Mesajı açtığım da Sümeyye'den olduğunu gördüm.
"Sence Buğra'dan ümidimi tamamen kesmeli miyim?"
Hala akıllanmamıştı bu kız. Sinirle parmaklarımı ekranda gezdirdim.
"Mustafa ile mutlu ol Sümeyye."
Kafamı kaldırıp Buğra'ya baktığımda ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Açıkcası bu haline üzülmüştüm ama o Sümeyye'yi daha çok üzeceği için şuan ona acıyamazdım.
Tekrar mesaj sesi duyunca kafamı telefonuma çevirdim.

Bir sandalyenin düşme sesiyle başımı kaldırdığımda Buğra'nın sandalyesini itmiş ve hızlı adımlarla çıkışa gittiğini gördüm. Omzumu silkerek Sümeyye'nin mesajını okumaya devam ettim...

Buğra'dan

Duyduklarıma inanamayarak masadan bir hışımla kalktım.
Nasıl olurda beni istemediğini söylerdi. Beni sevdiğini sanıyordum. Kesin başka birşey vardı! Beni sevmediği ihtimalini düşünmek istemiyorum bile.

Aklımdaki düşüncelerle birlikte yürürken dakikalar sonra kendimi Sümeyye'nin sokağının başında buldum. Yaklaşık 1 yıldır yaptığım şeyler arasında burdan Sümeyye'ye bakmak da vardı. Ona gidip açılamıyordum çünkü benimle konuşmuyordu. Ne zaman göz göze gelsek o güzel yeşil gözlerini saniyeler içerisinde benden ayırıyordu. Ben uzaktan bakmalarla yetinerek aşık olmuştum ona. Zarif ve kendinden emin duruşu, edebinden dolayı yerden başını kaldırmayışı, güzelliği nedeniyle onunla konuşmak isteyenleri reddedişi... her şeyiyle aşık olmuştum ben ona. Onunda beni sevdiğini duymuştum Rümeysa'yla kantinde konuşurlarken. Ama tabi bu 4 sene önceydi. O zamanlar onu sevmediğim için bunu umursamamıştım ama şimdi aşıktım ve onun beni sevdiğini duymaya ihtiyacım vardı.

Gözüm onun apartmanının önüne gelen lüks arabaya takıldı. Arabanın şoför koltuğundan bir adam indi. Gayet şık giyinimli bu adama şimdiden sinir olmuştum. Zengin zübbe kasıntı birşeye benziyordu.
Arabanın sol tarafına geçip kapısına yaslandı ve elindeki telefonla birşeyler yaptı. Sonra telefonu cebine atıp kollarını bağladı ve beklemeye başladı. Bir dakikanın sonunda duruşunu bozdu ve gülümsedi. Kime gülümsediğini merak ederken merdivenlerden arkası bana dönük olacak bir şekilde bir kız indi. Ama bu... Sümeyye'ydi. Karşısındaki adamla konuşurken sadece birkaç kez göz göze geldi onun dışında başını kaldırmadı. Adamla biraz konuştuktan sonra, Sümeyye'nin binmesi için kapısını açtı. Gidip adamın ağzını yüzünü dağıtmamak için kendimi zor tutuyordum. Kimdi bu! Sümeyye neden onunla gülümseyerek konuşuyordu! Neden onun arabasına binmişti!
Araba hareket ettiğinde bana doğru yaklaştığını görüp yanımdaki duvarın arkasına saklandım. Yanımdan geçip giden arabanın arkasından bakarken ne düşüneceğimi bilemez haldeydim...

Sümeyye'den

Aynanın karşısında kendime bakarken bunu gerçekten yapmak isteyip istemediğimi bilmiyordum. Dün gece mesajına olumlu cevap vermiştim ama verdikten sonra içimi bi korku sardı. Bu yaptığım doğru mu diye sabaha kadar düşünmekten gözüme uyku girmedi. Ama şuan hazırlanmış ve Mustafa'nın gelmesini bekliyordum.
Belki tanıdıkça severdim ve Buğra'yı unuturdum.
Kararsızlığımı biraz olsun yenmek için Rümeysa'ya mesaj attım.
Onun dün geceden beri tek dediği şey "Mustafa ile mutlu ol Sümeyye." ydi.
Bu dediği içimi bir nebze rahatlatırken ağzımın kuruduğunu hissettim. Bir su içsem iyi olacak diye düşünüp odamdan çıktım ve mutfağa gittim. Büyük bir bardak alıp içine soğuk su doldurdum. Sandalyelerden birini çekip oturdum ve sanki günlerdir su içmemiş gibi bir dikişte bitirdim. Bardağı tezgaha koyarken içerden babamın sesini duydum. Annemle sessiz olmaya özen göstererek konuşmaya çalıştıkları belliydi. Mutfağın kapısının önünde durup ne konuştularını dinlemeye başladım. Evet bu yaptığım yanlış birşeydi ama benimle alakalı konuşmak olasılıkları çok yüksek olduğu için bunu yapmak zorundaydım.

"Hanım, ben Mustafa'yı çok beğendim, tam ailemize layık bir damat."

Annem onaylarcasına sesler çıkardı.

"İnşallah Sümeyye bu oğlanı kabul eder yoksa bundan sonra Sümeyye'ye kolay kolay görücü gelecek gibi durmuyor bey."

Kafamı iki yana salladım. Biraz haklıydı annem. Gülleri beğenmeyip sonunda kötü bir çiçeğe de kalabilirdim. Bu yüzden Mustafa gibi bir nasip gelmişken, reddetmek saçma olurdu. Kendimde biliyordum ki Buğra'yla ben olmazdık. Bu imkansızdı. Ve onu beklemek kendimi kandırmaktan başka birşey değildi.
Annemle babam konuşmasına devam ederken onlara gözükmeden odama geçtim.
Çantamı son kez kontrol ederken telefonuma mesaj geldi. Mesajı açtığımda Mustafa'dan olduğunu gördüm.
"Aşağıdayım."
Üzerime kapımı giyip çantamı koluma taktım ve dolabımdan ayakkabılarımı aldım. Başörtümü son kez düzelttim ve odamdan çıktım.
"Annecim ben gidiyorum."
Kapıyı açıp ayakkabılarımi yere bıraktım ve eğilip giyinmeye başladim.
"Çocukla uysal konuş, bir şans ver hiç olmazsa benim hatrıma kızım."
Ayakkabılarımi giydikten sonra doğruldum ve annemi kendime çekip sarıldım.
"Tamam anne merak etme sen. " dedim ve gülümseyerek ondan ayrılıp merdivenlerden inmeye başladım. Kalbim biraz sonra kıyafetlerimi delip çıkacaktı. Apartmanın kapısını açtığımda Mustafa yaslandığı arabadan doğruldu ve bana gülümsedi. Onun gülümsemesine aynı şekilde karşılık vererek merdivenlerden indim. Tam karşısında durup selam verdim.
"Merhaba."
Tebessüm etti ve o da "merhaba" dedi.
"Nasılsın?" Diye sorduğunda kafamı hafif önüme eğerek "teşekkür ederim ,sen?" Dedim.
"Şuan daha iyiyim." Dedi. Yüzüne bakmak için kafamı kaldırdığımda gülümserken gamzesinin çıktığını fark ettim.

Hoş duruyor.

Hadi ama kandırma kendini adam Yusuf güzelliğinde resmen!
Kendi kendime neyse diyerek birşeyler demem gerektiğini düşündüm.

"Nereye gideceğiz?" Dedim saçma bir şekilde. Gideceksin işte bi yere. Ne diye soruyorsun...

"Kız kardeşim şuan bizi bir restorantta bekliyor."
Her zamanki gülümsemesini eksik etmeden konuşuyordu. Açıkçası kız kardeşinin de yanımızda olacak olması beni sevindirmişti. Çünkü daha ilk günden baş başa kalmamız pek doğru gelmemişti. Ona da gelmemiş olacak ki böyle bir incelik düşünmüştü.

"Peki gidelim o halde" dedim gülümseyerek.
Arkasını dönüp kapımı açtı ve benim binmemi bekledi. Gerçekten lüks bir arabaydı. Hatrı sayılır şekilde zengindi heralde. Ben bindikten sonra hızlı adımlarla gelip şoför koltuğuna oturdu ve hareket ettik. Sokağın başına vardığımızda annemin camdan bakıp bakmadığını merak ettiğim için aynadan arkama baktım. Ama görmeyi hiç beklemediğim birini gördüm.

Buğra...

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin