2.Bölüm

309 15 2
                                    

Hazırladıklarımı son kez kontrol edip ellerimi yıkadım ve hazırlanmak için odama geçtim. Gönülsüz bir şekilde dolabımı karıştırmaya başladım. Hoşuma giden bir kalem eteği ve üstüne uyan bir gömleği alıp giydim. Üzerine şalımı yaptım ve son kez aynada kendime baktım. Gözlerim resmen soğuk soğuk bakıyordu. Gelen görücüyü kabul edeceğim demiştim ama kalbim düşündükçe küt küt atıyordu. Bunu yapabilecek miydim? Sevmediğim birisini kabul edecek miydim?
Sanırım yapacaktım çünkü daha fazla canımın yanmasını istemiyordum. Mutlu olmasam da artık ailemin istediğini yapacaktım.
Kapı zilini duymamla elimi kalbime koydum. Yerinden çıkacak gibiydi.

Tamam sakin ol. Sadece tanışacaksın.

Ev ayakkabılarımı giyip odamdan çıktım ve hızlı adımlarla kapının önünde bekleyen annemle babamın yanına gittim. Kapıyı babam açtığında kafamı eğdiğim yerden hafifçe kaldırdım. Önden 60 lı yaşlarda bir adam, onun ardından 45 lerinde olduğu belli olan bir adam ve onun yaşına yakın bir kadın girdi. Gözüm bu 3 kişinin ardından bomboş kalan kapı aralığında takılı kaldı. Nasıl yani? Başkası yok mu?
Annemler misafirleri içeriye buyur ettiğinde mutfağa geçtim. Birkaç dakika sonra annem de mutfağa geldiğinde yanıma çektim annemi.
"Anne, beni isteyen kişinin adı ne?"
Annem düşünür gibi yapıp cevap verdi.
"Mustafa"
Kafamı aşağı yukarı salladım ve mutfaktan çıkıp salona geçtik. Gelen kadını gördükten sonra iki adama da sıcak olmasını umduğum bir gülümsemeyle başımı eğdim.
Gidip sandalyeye oturdum.
"Eee nasılsınız Mustafa Ali Bey?" Dedi babam gülümseyerek.
Mustafa?
Kafamı kaldırdığımda babamın o yaşlı adamla konuştuğunu gördüm. O an yaşadığım korku ve gerilimi hiç bir zaman bu kadar yaşamamıştım. Nasıl yani? Yetmişine merdiven dayamış bir adam mı beni istemeye gelmişti? Korkmuş gözlerle annemlere bakıyordum ama onlar bana bakmıyorlardı. Hadi ama görün beni, bakın gözlerime, yaşadığım korkunun farkına varın! Evde kalmış demişlerdi bana ama bu kadar da evde kalmamıştım ben! Gözümdeki yaşları itmek için kafamı yukarı kaldırıp tavanla bakıştım. Elbette kabul etmeyecektim ama annemlerin bu kadar ısrar etmesini de bir türlü anlayamıyordum. Beni böyle bir adamla...
Düşüncelerimi bölen kapı zili oldu.
"Kızım kapıya bakar mısın?" Dedi annem.
"Bizim oğlandır , arabaya park yeri bulamamıştı da..." dedi gülümseyerek.
Seri adımlarla gidip kapıyı açtım.
Karşımda 29 30 yaşlarında, uzun boylu, esmer, jilet gibi takım elbisesi giymiş bir adam vardı. Kafasını kaldırıp göz göze geldiğimizde mavi gözlerinin olduğunu farkettim. Birbirimize bakarken dudağının kenarı hafifçe yukarı kalktı.
"Beni içeri almayacak mısın?" Dedi.
O an adamı kapıda beklettiğimi anlayarak kafamı iki yana salladım.
"Ö-özür dilerim, tabii buyrun." Diyerek kapının önünden çekildim. Elimle salonu işaret ettiğimde ayakkabılarını çıkarıp salona geçti. Ardından salona girdiğimde annemle babamın ayağa kalktığını gördüm.
"Hoş geldin Mustafa oğlum." Dedi babam.
O an içimde ki çılgın Sümeyye bir nida kopardı.
"Oha!!!"
Mustafa bu muydu yani? Gayri ihtiyari dudağımın kenarı yukarı kalkarken kendimi durdurmaya çalıştım. Neler düşünmüştüm ben öyle dakikalar içinde? Az daha kalbime iniyordu.
Mustafa olduğunu ögrendiğim adam annesinin yanına otururken bende eski yerimi aldım. Yaşlılar arasında muhabbet dönerken ben başımı kaldırmadan öylece oturuyordum.
"Sümeyye?"
Orta yaşlı kadının-sanırım adı Semiha- bana seslenmesiyle kafamı kaldırıp ona baktım.
"Sen nasılsın kızım?" Dedi tebessüm ederek.
Gülümsemeye kendimi zorlayarak kafamı aşağı yukarı salladım.
"Iyiyim efendim sağolun ya siz?" Dedim.
"Aman pekte hanım hanımcık." Diye beni yukardan aşağıya süzdü gülümseyerek.
"Teşekkür ederim kızım ben de iyiyim.Sen üniversite okumuştun değil mi?"
Ne alaka anlamadım ama cevap verdim.
"Evet efendim bilgisayar mühendisiyim."
Kadın şaşkın gözlerle bana baktı ve bir anda sıcak kahkahasını koyuverdi.
"Ay şansa bak Mustafa da makine mühendisi.mühendis mühendise gidecek desenize!"
Kaşlarım hafifçe havalandı. Kadın beni alacaklarından bi hayli emin gibi duruyordu.
Kafamı Mustafa'nın sesini duymamla ona çevirdim.
"Şey...Akşam ezanı okunalı bir hayli oldu."
Bu söylediği tebessüm etmeme neden oldu. Evet akşam namazı vaktiydi ve herkes muhabbete daldığından kimsenin aklına gelmemişti.
"Kızım seccadeleri getir bakayım, Mustafa bize imamlık yapsın." Dedi babam. Mustafa gülümseyerek kafasını olumlu anlamda salladı.
Alelacele hemen oturma odasından seccadeleri alıp misafir odasına geri geldim. Kıbleye doğru en öne bir tane, onun arkasına üç tane ve onun arkasına da 3 tane serdim. Herkes yerini aldığında Mustafa namaza başladı. Onun arkasında namaz kılıyor olmak beni bir hayli heyecanlandırmıştı. Fatiha suresine başladığı an ne kadar güzel okuduğunu farkettim.
Namaz arası ne düşünüyorsun sen Sümeyye!
İç sesimin beni uyarmasıyla kendimi namaza vermeye çalıştım.
Son olarak selam verdiğinde kimseye çaktırmadan ohladım. Hiç bitmeyecek gibi uzun gelmişti çünkü namaz. Sünnetleri de kıldıktan sonra Mustafa Amme suresini okumaya başladı. Ben yaptıklarına inanamazken şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Ama o kafasını eğmiş gözlerini kapatmış bir şekilde sure okuyordu. O an kalbimde birşeyler hissetmiştim. Ama kendimi telkinde bulunuyordum.
Sakin ol Sümeyye, daha adamı tanımıyorsun bile.
Yine iç sesimden yardım alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Herşey bittiğinde kalkıp seccadeleri topladim ve yerlerine koydum. Ardından hazırladığımız ikramlıkları misafir odasındaki masaya taşımaya başladım. Taşırken farketmeden ne kadar çok çeşit yaptığımızı farkettim. Ah anne... Abartıya kaçmasan olmaz değil mi?
Herşeyi hazırladıktan sonra çaylarıda koydum ve anneme seslendim.
"Anne."
Annem dönüp bana baktı. Masanın hazır olduğunu görünce "haydi sofraya buyrun" diyerek ayaklandı. Onun ardından herkes ayaklanırken masanın başına Mustafa Ali amca oturdu. Sağına Mustafa'nın babası ve onunda yanına Mustafa oturdu. Soluna babam otururken annemde babamın yanına oturdu. Mustafa'nın yanına annesi ve onun karşısına da ben oturdum. Herkes yemeye başlarken ben kasılmaktan ağzıma bir lokma koyamıyordum.
"Kızım yesene." Dedi Semiha teyze gülümseyerek. Birden gözlerim gayriihtiyari Mustafa'yı buldu. Göz göze geldiğimizde hafif tebessüm edip önüne döndü.
"Yiyorum Semiha teyzecim." Diyerek gülümsedim ve önümdeki sarmadan biraz ısırdım. Memnuniyetle gülümseyerek çayından bir yudum aldı.

Gecenin sonunda gitmek için ayaklandıklarında montlarını getirdim. Tam çıkacakları sırada Semiha teyze beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Çok sevdim kızım ben seni, inşallah gelinim olursun." Dedikten sonra benim birşey dememe fırsat bırakmadan evden çıktı. Tebessüm ederek başımı eğdim.
"Iyi geceler herşey için teşekkür ederim."
Mustafa'nın söylediğiyle başımı ona çevirdim. Bana bakarak gülümsüyordu.
"Ne demek yine bekleriz." Dedim gülümseyerek.
Arkasını dönüp giderken saçma bir şekilde tebessüm ediyordum. Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım.
Kapıyı kapatıp mutfağı toplamak için oraya geçtim. Arkamdan annem geldi. Elime bir kağıt verdi.
"Kızım bu Mustafa'nın numarası."
Elime tutuşturduğu kağıda baktım. Ben numarasını ne yapacaktım ki? Sonuçta ben arayamazdım.
"Ona da senin numaranı verdim. Eğer beğendiyse seni muhtemelen arayacaktır." Dedi ve gitti.
Acaba arayacakmıydı? Beni beğenmişmiydi?
Açıkcası aklıma Mustafa geldikçe kalbim küt küt atıyordu. Yıllarca beklediğim özelliklerde biriydi ve Buğra'yı unutmak için iyi bir şans olabilirdi.
Mutfağı toparladıktan sonra odama geçtim ve rahat pijamalarımı giydim. Yorgunluktan uykuya dalmak üzereydim ki telefonuma gelen mesajla gözlerimi zar zor araladım.

"Merhaba, ben Mustafa. Eğer seninde rızan varsa yarın seninle görüşüp tanışmak istiyorum."

Beni beğendiğini anlamamla dudağımın kenarı yukarı kalktı. Ne diyecektim? Tabiki de kabul edecektim.

"Elbette..."

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin