Karanlığa girmeyi kimse istemez. Ama o karanlığa girip sizide beraberinde götüren birisi varsa, mecbur kalırsınız girmeye. O memnundur orada olmaktan, ama siz memnun değilsinidir ve susmak zorundasınızdır. Konuşursanız daha da karanlığa itileceğinizi biliyorsunuzdur çünkü.
Beni karanlığa çeken kadında o idi. Semra... Mustafa karanlığa gömülmesin diye kendimi , kendi isteğimle itiyordum karanlığa. Söyleyecek o kadar çok söz, açığa çıkarılacak onca sır varken ben yalnızca susuyordum.Mustafa annesinin arkasındaki yastığı düzeltirken ben de kapının girişindeki duvara yaslanmış onlara bakıyordum. Bir günün ardından hastaneden çıkıp eve getirmiştik Semiha anneyi. O süre zarfında müşahede altında tutulmuştu. Sadece bayılmıştı ama kafasını vurduğu için herhangi bir sorun var mı diye bekletmek istemişlerdi doktorlar. Şimdi iyiydi ve iyi olduğunu Mustafa'ya da inandırmaya çalışıyordu.
"Oğlum ben iyiyim hadi git bişeyler ye sen. Sümeyye'de yemedi kızın yüzü soldu baksana."
Başta itiraz edecek gibi olan Mustafa, benim adımı duyunca yüzünü benden tarafa döndü.
"Peki." Diyip yataktan kalktı ve benim yanıma yürüdü. Semiha anneye ne kadar gerçekci olabilecekse öyle gülümseyip Mustafa'nında yönlendirmesiyle odadan çıktım. Koridorda ilerleyecekken Mustafa'nın eli buna engel oldu. Kolumdan tutup beni duvara yasladığında kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu.
"Dünden beri sesin soluğun çıkmıyor Sümeyye. Iyi misin?"
Fark etmişti işte. Ne kadar gizlemeye çalışsamda anlamıştı.
"Yo-yok birşey nereden çıkardın?"
Mimiklerim donmuş gibi konuşamıyordum.
Eliyle çenemi kavrayıp başparmağıyla okşar gibi yaptı."Emin misin?"
Fısıldayarak söylemesi tüylerimin diken diken olmasina sebep olmuştu. Ama nasıl diyecektim? Sen üveysin, dedenin kardeşi olan kadın senin canını yakmaya çalışıyor, 5 parasız ortada bırakmak istiyor, beni tehdit ediyor ve annenin böyle olmasına sebep oldu diye... Düşündüklerimle derin bir nefes aldım ama kesik kesikti. Ağlama isteği uyandırıyordu. Benim gibi hayatı sıradan olan bir kıza göre ağır şeylerdi.
"Eminim canım. Hadi gel birşeyler yiyelim."
Mustafa inanmamış gibiydi ama üstüme gelmek istemediği de belliydi. Elimi kavrayıp beni kendine yaslandırdı. Merdivenlerden inip mutfağa geçtik. Zeynep birşeyler hazırlamıştı masaya.
"Buyrun Mustafa Bey."
Sofraya oturduğumuzda, aslında ikimizinde çok sevdiği şeylerin olduğunu gördüm ama ne o ne de ben dokunuyorduk tabaklara. O annesine üzgün, bense zaten yaşadıklarımdan dolayı yemek yiyemeyecek kadar şişmiştim.
"Sümeyyem yesene."
Bakışlarımı önümden kaldırıp Mustafa'ya baktım. Bana anlayamayan gözlerle bakıyordu. Hafifçe gülümsedim ve önümdeki tabaktan bir kaşık aldım. Memnunca gülümseyip o da aldı.
"Oo kimleri görüyorum."
Ikimizde mutfağın kapısına baktık. Bu kadar şey yaparken hala nasıl o iğrenç gülümsemesini takınabiliyordu anlamıyordum.
"Nasılsın büyük hala?"
Gelip elinin tekini Mustafa'nın omzuna koyup sıvazladı.
"Iyiyim oğlum. Sen nasılsın?"
Güzel rol yapıyordu. Mustafa gibi gözü açık bir insan hala onun kötü yanını nasıl görememişti anlamıyorum.
"Ben de iyi olmaya çalışıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
RomanceSevdiği insan aklında olduğu için başkasıyla evlenmek istemeyen, güzeller güzeli Sümeyye... Eski sözlüsü yüzünden derin yaralar almış ve çareyi Islam'da bulmuş Mustafa... Bu iki insanın yolları kesişirse ne olur? Okuyalım hep birlikte görelim. ❗❗ İ...