Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!Necip Fazıl
Şiir defterimden en sevdiğim şiiri defalarca okudum. Her seferinde daha farklı anlamlar çıkarıyordum. Acının tarifini Necip Fazıl çok güzel yapıyordu. Kendi kendime fısıldadım.
"Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık..."
Zor geliyordu bu olanlar. Ben sevdiğimi anladığım an sevdiğim adamı kaybetmiştim. Üstelik beni sevdiğini sanarken. Başka kıza gitmişti. Beni paramparça bırakıp... İçime oturan şey nefes almamı, yemek yememi, uyumamı engelliyordu. Hayattan zevk alamaz hale gelmiştim.
Yağmur yağıyordu. Cama tutunmuş yağmur damlalarına baktım. Zorla orada durmaya çalışıyor gibiydiler. Yukardan bir damla geldi yavaşça. Ortalardaki bir damlaya hafifçe karıştı ve beraberinde onuda aşağıya çekti. İşte buydu aşkın tanımı. Yok olmuştu ama içinde başka bir damlayla...
Ezan sesi duydum ardından. Allah ben burdayım diyordu. Ben seni bırakmadım diyordu. Ondan başka sığınacak kapımı vardı sanki... Ezan bitenekadar oturdum. Bittiğinde kalkıp seccademi serdim ve ikindi namazına durdum. Secdeye gittiğimde Rabbime dahada yakınlaştığımı bildiğim için gönlümden geçen yardımı diledim ondan.
Namazımı bitirdiğimde ellerimi semaya kaldırıp bu işkencenin bitmesini istedim Alemlerin Rabbinden.
Ellerimi yüzüme sürdüğüm sırada annem odama girdi."Kızım konuşalım mı biraz?"
Kafamı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım.
"Mutfaktayım ben gel istersen." Diyip odadan çıktı. Bende seccademi katlayıp başörtümü çıkardım ve sandalyenin üzerine koydum. Mutfağa gittiğimde annem iki tane kahveyi masanın üstüne koyuyordu.
"Otur bakalım."
Sandalyelerden birini oturduğumda annemde karşımdaki sandalyeye oturdu ve kahvelerden birini bana uzattı.
"Dünden beri halin hal değil. Önce rahatsızlığına verdim ama o neşeli Sümeyye yok ortada. Ne oldu anlatır mısın?"
Derin bir nefes aldım. Dilim varmıyordu söylemeye. Ama söylemek zorundaydım.
"Mustafa..."
Annem kahvesinden bir yudum alırken devam et der gibi kafasını salladı.
"Ayrılmak istediğini söyledi ve yüzüğünü verdi."
Annemin ağzı o şeklini alırken şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
"Ama neden? Yani aranız çok iyi gibiydi."
Başımı önüme eğdim.
"Bende öyle sanıyordum ama değilmiş."
Annemin önünde ağlamamak için kendimi sıkıyordum. O çok istemişti bu evliliği ve bunun olmaması büyük ihtimalle onu da çok üzecekti.
"Anne ben birşey isteyebilir miyim?"
"Tabi kızım." Dedi sesindeki anne şefkatiyle.
"Ben ağvadaki anneannemlerin yazlığına gitmek istiyorum. Gidebilir miyim?"
Buralardan biraz uzaklaşmak ve kimse olmadan tek başıma düşünmek iyi gelecekti.
Buna herşeyden fazla ihtiyacım vardı şuan."Tek başına mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
RomanceSevdiği insan aklında olduğu için başkasıyla evlenmek istemeyen, güzeller güzeli Sümeyye... Eski sözlüsü yüzünden derin yaralar almış ve çareyi Islam'da bulmuş Mustafa... Bu iki insanın yolları kesişirse ne olur? Okuyalım hep birlikte görelim. ❗❗ İ...