18.Bölüm

205 11 1
                                    

"Ne? Nasıl yani?"

Duyduğum şeyler üzerine saçmalarken Semra Hanım bana delici bakışlarını atmaktan hiç çekinmiyordu. Beni nasıl böyle birşeyle itham edebilirdi? Ne zannediyorsu bu kadın kendini?

"Duydun işte. Sende diğerleri gibi onun parasının peşindesin. Senin yüzünden şirketteki hisseleri kaybettiğini biliyorum. Üstelik..."

Söyleyeceği şeye hazırlık yapar gibi çenesini biraz daha yukarı kaldırdı. Resmen şuan Kaf dağından bakıyordu.

"Bu sabah bizi duyduğuna eminim."

Kadın resmen bana meydan okuyordu. Yutmak üzere olduğum tükürüğüm heyecandan boğazımda kalınca öksürmek zorunda kalmıştım.

"Ben-ben birşey duymadım."

Bana iyice yaklaştı ve tam önümde durdu. Daha sonra kulağıma eğilerek fısıldadı.

"Canını yakacağım küçük kız. Mustafa'dan haketmediği mirası alırken, seninde emellerin boşa çıkacak. "

Nefesim kesilirken tüylerim diken dikendi. Bu kadın neler söylüyordu böyle. Kendimi geçtim,Mustafa'nın canını yakmayı planlıyordu. Bunu nasıl engelleyeceğimi bilmesem de Mustafa'nın haberi olmadan yapmam gerektiği kesindi.

Benden biraz uzaklaştığında mutfağa Fatih girdi. Fatih'i gören Semra Hanım büyük bir kahkaha patlattı.

"Ay bu kız çok tatlı." Diyip yanağımı sıktı ve topuklu terliklerindeki tok sesle mutfaktan çıktı. Nefesimi titreyerek dışarı verdim ve belimi tezgaha yasladım.
Fatih gelip çenemden tuttu ve yüzüne bakmamı sağladı.

"Abla neyin var?"

"Yo-yok birşeyim ablacım, hadi içeri geçelim."

Kapıya doğru ilerlerken Fatih bileğimden tuttu. Yanıma gelip bu sefer iki bileğimden de tuttu.

"Abla ben seni bilirim. Ne söyledi o kadın sana."

Gözlerimin sulanması yüzünden bakışlarımı tavana diktim. Hayır şimdi ağlayamazdım.
Burada olamazdı, şuan olmazdı.
Elimi Fatih'in yanağına koydum. Benden uzun olduğu için kolumu hafif yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım.

"Herkes gittikten sonra anlatacağım tamam mı?"

Fatih kararsızca başını salladıktan sonra mutfaktan çıkıp salona geçti.
Bende gözyaşlarımın geri gitmesini bekledikten sonra elime pastayı alıp içeri gittim.

"Oooo birtanecik gelinim oğluma pasta mı hazırlamış?" Diyip göbeğini oynatarak güldü Ahmet babam. Dediği şeyle utanmış olsamda bende güldüm ve evet anlamında başımı salladım. Mustafa'ya baktığımda beğeni dolu gözlerle bana bakıyordu. Göz teması fazla kuramadığım için hemen gözlerimi tekrar pastaya çevirdim. Önceden dilimlediğim pastaları herkesin tabağına servis ettikten sonra pasta tabağını götürüp mutfağa bıraktım ve tekrar masaya geldim. Tam Mustafa'nın karşısında, Fatıma'nın da yanında oturuyordum. Herkes hummalı bir sohbet eşliğinde hazırladıklarımızı yerken, ben hiçbir şeye dokunamıyordum. İştah denilen şeyden en ufak birşey kalmamıştı. Tabağımdakilerle uğraşırken masanın altından ayağıma birisinin değdiğimi hissettim. Başımı kaldırıp baktığımda Mustafa tek kaşını kaldırmış, ne oldu der gibi bakıyordu. İlk geldikleri neşemden birşey kalmadığı için haliyle fark ediliyordu bendeki değişiklik. Yüzüme hafif bir tebessüm kondurup bir şey yok der gibi baktım. İnanmaz gözlerle bana baksada pek fazla üstünde durmayıp bakışlarımı tekrar tabağıma indirdim.

"Sümeyyecim, nişan nerede olsun istersin?"

Semiha annenin sorduğu soruyla bakışlarımı ona çevirdim. Verecek cevap ararken, Semra hanımın bakışlarını üzerimde hissedip ona döndüm. Dudağının kenarı yukarı kalkık bir şekilde bana bakıyordu.

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin