13.Bölüm

191 10 3
                                    

Aşk gördüklerine inanamamak, görmediklerine inanmak istemekti...

Bedenin acıyla kıvranması, beynin içinin uğultularla dolması, ellerin karıncalanması, bacakların tutmaması, kalbin paramparça olmasıydı. Ama bunlara rağmen beynim ayakta tutmasıydı.

Beynim bedenimi ayakta tutmak için zorlansada kararlılıkla ayakta durdum. Karşımdaki Mustafa'ya baktım önce şaşkın şaşkın.Ardından arkama dönüp banyodan çıkan Aylin'e.... O bebeğin babası?.. İnanmak isteyeceğim son şeydi çünkü Mustafa bunu yapmayacak bir erkekti. En azından şuan.
Mustafa benden daha beter bir şaşkınlıkla bana bakarken konuşmak için kelime aradım. Ama nafile. Bulamamıştım. Aslı'nın elinin omzuma dokunmasıyla ürperdim.

"Canım. Hoşgeldin. Çantamı alıp geleyim."

Aylin salona giderken zorlukla işaret parmağımı ona doğru uzatıp Mustafa'ya baktım.

"E-eski sözlün?"

Mustafa başını yere eğdi. Cevap vermiyordu. Yakasına yapışıp 'Cevap ver! Onun babası ben değilim de!" Diye haykırmak istiyordum. Ama tek yapabildiğim boş boş bakmaktı.
Bana nikahsız dokunmak istemeyen bi adam... Kalkıp başkasından nasıl çocuk yapabilirdi? Ya onunla da nikahlıyken... Ahh dilim varmıyordu. Bunu yapmış olamazdı.

Aylin yanıma gelip elini bana uzattı.

"Seninle tanıştığıma memnun oldum Sümeyye. Tekrar görüşelim."

Sahte bir tebessüm kondurdum yüzüme. Aşağı yukarı yavaşça oynattım.

"Ta-tabi..."

Aylin önden giderken Mustafa bir süre daha bana baktı ve o da Aylin'nın ardından devam etti.

Kapının girişinde artık bacaklarım tutmaz oldu ve olduğum yere çöktüm.
Bu nasıl birşeydi Allah'ım. Ben bunu nasıl kaldıracaktım?
Gözlerimden damla damla yaşlar düşerken olanlara inanamıyordum. Nasıl bir tesadüftü? Ama bunu düşündükten sonra aklıma başka bir söz geldi. "Tesadüf diye birşey yoktur."
Bu Allah'ın bana yazdığı kaderdi ve ben şuan bunu çekmek zorundaydım. Ama çok zor bir sınavdı bu ve bunu geçebilir miyidm emin değildim...

Yaklaşık yarım saatin sonunda olduğum yerden kalkabilecek gücü anca bulmuştum kendimde. Zorlukla kalkıp salona doğru savsak adımlar attım ve koltuğa uzandım. O kadar ağlamanın ardından uyuyakalmıştım. Telefonumun melodisiyle güçlükle açtım gözlerimi. Kim olduğuna bakmadan kulağıma dayadım.

"Efendim..."

Bu bir karşılamadan çok inilti gibi dökülmüştü ağzımdan.

"Sümeyye? İyi misin?"

"İyimiyim değilmiyim bilmiyorum Rümeysa."

"Ne? Ne oldu?!"

Sesi bir hayli endişeli geliyordu. Sanırım ameliyatımla alakalı kötü birşey olduğunu düşünmüştü.

"Sakin ol bedenen iyiyim."

Bir nefes verme sesi geldi.

"Yanına gelmemi ister misin?"

Bunu istemek bencillik olacaktı ama şuan sadece onunla konuşabilirdim bu konuyu.

"Gerçekten gelir misin?"

"Saçmalama tabikide gelirim. Sen bana konum at akşama ordayım inşallah."

Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattım. Saate baktığımda 5 olmuştu. Kalkıp yemek yapsam iyi olurdu kız aç gelebilirdi sonuçta. Kendimi biraz toparlayıp mutfağa geçtim. Dolabı karıştırdım biraz. Hiç biriyle uğraşacak halim yoktu. Bi hazır çorba bir de makarna çıkardım ve yapmaya koyuldum. Makarnanın üzerine sosu da yaptıktan sonra yaklaşık yarım saatin sonunda işim bitmişti.
Ellerimi duruladım ve odama geçtim. Telefonu alıp yatağa uzandım. Mustafa'dan bir çağrı beklemiyor değildim. Arasın ve gördüğün gibi değil hiçbir şey desin istiyordum. Ama aramıyordu. Allah kahretsin aramıyordu!

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin