21.Bölüm

135 13 0
                                    

"Asıl korkak olan insanın aklıdır. Kalbin korkusu akla karşı koyamadığından ileri gelir."*

Kitabı kapatıp komodinin üstüne koydum ve yatakta bacaklarımı karnıma doğru çekip kollarımı sardım.

İçimde git gide büyüyen korkularım beni bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Oflayarak kafamı dizlerime yasladım. Kimseye anlatamıyordum, kimseden yardım isteyemiyordum. Gözümden bir damla yaş kurtuldu. Yalnız kaldığım an gözyaşlarımı tutamıyordum çünkü aynı zamanda korkularımla da baş başa kalıyordum.

Telefonumun melodisiyle başımı kaldırdım. Ekranda Buğra'nın numarasını görmemle 1 hafta önceki şey aklıma geldi. Ben nişan telaşından imzaladığım evrakları şirkete götürmemiştim. Açıp açmamak arasında kalmıştım ama iş hakkında arıyorsa açmam gerekiyordu.
Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim."

Bir süre ses gelmedi. Sonunda konuştuğunda derin bir nefes aldı.

"Merhaba Sümeyye. Nasılsın?"

Sabırlı ve mesafeli olmaya çalışarak konuştum.

"Iyiyim Buğra Bey siz?"

Karşı taraftan gür bir kahkaha duyuldu.

"Siz mi? Bey mi? Ne ara bu kadar resmi olduk?"

Oflayıp yine sabırla konuşmaya çalıştım.

"Neden aramıştınız?"

"Nişanlanmışsın."

Gözlerimi kaydırdım.

"İşle alakalı değilse kapatıyorum Buğra Bey."

Kulağımdan uzaklaştırırken seslenişini duydum.

"Dur! Evet işle alakalı aradım."

Telefonu tekrar kulağıma götürdüm.

"Sizi dinliyorum."

Öksürüp sesini toparladı ve devam etti.

"Sana 1 hafta önce getirdiğim kağıtları şirkete teslim etmemişsin ve benim sorumluluğumdaydı onlar. Sen mi getirirsin ben mi gelip alayım?"

"Ha-hayır ben getiririm yarın."

"Tamam yarın 3 gibi getirirsen sevinirim."

"Peki. İyi akşamlar."

Onun birşey demesini beklemeden telefonu kapattım. Birde buraya gelmeyi alışkanlık yapacaktı sonra çek Sümeyye,ondan da çek...

Saate baktığımda 9 a geliyordu. Dün nişanımız olmuştu ve Semra hala bunu berbat edememişti. Tüm nişan boyunca kötü birşey olmasını beklemiştim ama olmamıştı. Kimse nişanını böyle diken üzerinde geçirmemiştir herhalde.

Yataktan kalkarken  telefonumun yeniden çalmasiyla sinirlenip telefonu hemen kulağıma götürdüm.

"Ne var!?"

"Sümeyye?"

Gözlerim faltaşı gibi açıldı.

"Mu-Mustafa. Sen miydin? Ben şey... Seni Fatih sandım."

Yalan söylemekten nefret eden ben resmen yalana alışıyordum.
Kahkaha attı.

"Kızdırdı mı seni?"

"Hıhı."

"Iyi bakalım,düzelir aranız. Nasılsın?"

"İyiyim canım sen?"

"İşten yeni geldim eve. Başıma masaj yapacak bir Sümeyye olsa ne güzel olurdu diye düşünüyordum."

Sırıtıp konuşmaya çalıştım.

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin