14.Bölüm

205 15 0
                                    


Güneşin ışıkları odaya hafif hafif süzülürken uykusuzluktan küçülmüş gözlerimle elimdeki fotoğrafa baktım. Daha çok tanımamama rağmen sırf dinine bağlı diye, Allah için evet demiştim ben ona. Burada da zaten yabancı bir gülüş vardı suratımda. Çok belliydi aşık olmadan evlenme kararı aldığım. Diğer fotoğrafa geçiş yaptım. Bu sefer onun grip olduğu gün çekildiğimiz fotoğraftı. Burda onun burnu akarken iğrenir gibi baktığı, benimde buna kahkaha attığım bir şekildeydik. Burda gerçekten gözlerimizde samimiyet vardı. Önceki fotoğraf gibi değildi bu... Tekrar bir kaç fotoğraf değiştirip en sonuncuda durdum. Buradaki fotoğrafı uyandığım gün Rümeysa uzaktan çekmişti. Mustafa yatağın kenarında oturuyordu. Yorgun bakışlarımla ona gülümserken o (öyle sandığım) aşık gözlerle bakıyordu bana. Ona çabuk kanmam beni en tepeden aşağıya böyle çakmıştı. Şimdi daha iyi anlıyordum ki ben ona aşıktım. Ve şimdi bu imkansız aşkı içimden nasıl atacaktım bilmiyordum.

Kapımın tıklanmasıyla telefonu kapatıp içeri giren Rümeysa'ya baktım.

"Hayırdır erkencisin?"  dedim. Normalde hayatta uyanmazdı Rümeysa bu saatte.
Üzerine eşofmanlarını giymişti.

"Göl kenarında güzel bir yürüyüşten sonra kahvaltı yaparız diye düşündüm."

Söylediği şey eskiden bana ne kadar çekici geliyorsa şimdi o kadar gelmiyordu.

"Rümeysa canım hiç istemiyor."

Odaya tamamen girip dolabın önüne geçti. Birkaç spor kıyafet çıkarıp yatağın üstüne koydu ve üzerine bir iki defa vurdu.

"Hemen giyiniyorsun. Bende piknik sepetini hazırlıyorum."

Beni dinlemeden odadan çıkıp kapıyı kapattı. Ofladım. Belki biraz iyi gelebilirdi. Birkaç saat aklımdan çıkarmayı başarabilirdim.
Yatağımın üstüne koyduğu kıyafetleri giyip başörtümü yaptım. Saat 8 olmuştu biz çıkanakadar.

"Hadi Sümeyye! Ben çıkıyorum."

Çantamı koluma takıp odadan çıktım. Vestiyerin önünde ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım ve kapıyı kilitleyip anahtarı çantama attım.

"Bekle beni geliyorum."

Rümeysa bana o kadar fark atmıştı ki ona yetişmek için adeta koşuyordum.

"Ya Rümeysa yavaş!"

Ben ona yetişenekadar o sola çoktan dönmüştü. Yanımdaki yüksek çalılıklardan dolayı onu göremiyordum. Görüş alanıma girsin diye uğraşırken önümdeki taş bana merhaba dedi ve ben yere kapaklandım.

"Ağğhh beni bul zaten!" diye kendi kendime söylenirken çalıların arkasından bir ses duydum. Bir erkek sesiydi.

"Bu imkansız Mehmet. Ben onunla hiç beraber olmadım."

Bu... Bu Mustafa'nın sesiydi. Olduğum yere iyice sinip onu dinlemeye çalıştım.

"Evet sonuçlar bunu gösterirken bunu söylemek imkansız ama olmadı diyorum. Bu işte bir iş var."

Allah'ım lütfen öyle birşey olsun diye dua ederken tam çalıların arkasında Mustafa'nın durduğunu hissettim. Gölgesi benim önüme düşüyordu. Iyice olduğum yere sindim beni görmemesi için.

"Zorla onunla evlendirecekler beni. Yüzüne bile bakmaya dayanamadığım kadınla evlenmek... ağhh nefret ediyorum."

Sanırım yere vurmuştu ki toprağı bana doğru uçtu. Çok sinirli olduğu her halinden belliydi.

"Ben Sümeyyesiz yapamam Mehmet. Onu çok geç buldum bu kadar çabuk kaybedemem."

Sol gözümden bir damla dudağıma doğru hareket etti. Beni seviyordu işte. O kızla mecburiyetten birlikteydi. Yapmadım diyordu. İyide neden bunu kanıtlamıyordu!

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin