25: Melanie Black

421 35 31
                                    

"Bunu yapmak zorunda değiliz." dedi sık nefeslerinin arasından Ryan. Saçlarını sıkıca tutup doğrudan gözlerime bakmasını sağladım. "Şuan bunu her şeyden çok istiyorum."

Korkumu yenen heyecan, çok güzel olacağını söylüyordu. Ryan da bana bendeki korkunun aynısıyla, çekinerek yaklaştı. "Derin bir nefes al bebeğim."

Gözlerimi aniden açtığımda ilk saniyelerde yabancı olduğunu düşündüğüm ama sonradan anımsadığım odadaydım.

Tıpkı çoğu gençlik filmlerinde ve romanlarındaki bu klişe müstehcen kalıbı bizzat rüyamda görmüştüm. Bunu rüyamda görüyor olmak beni kendi kendime utandırsa da hissettirdiği duygu kesinlikle kötü değildi.

"Nihayet uyandın. Kapı aralığından seni kesip duruyorum. Ablamla beraber mükemmel bir kahvaltı hazırladık. Annemin dışarı çıkması lazımdı."

Hala beynim uyuyordu. Yatakta doğrulup Ryan'a baktım. "Günaydın. Şey... Biz neden senin evindeyiz?"

"Çünkü biz..." parmağıyla önce beni sonra kendini işaret etti.

"Ah." diyebildim ve başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi ondan kaçırdım.

Gülmesini bastırmaya çalıştığını dudağını ısırmasından anladım. "Sen fesat bir insansın." dediği an daha da tutamadı ve gülmeye başladı. "Ağzına içki bile sürmedin, dün geceyi hatırlamıyor olman imkansız."

Beynimin uyanmadığı belliydi. Rüyam o kadar gerçekçiydi ki gerçekten... Bir şeyler oldu sanmıştım.

Yavaş adımlarla yanıma gelerek dizimin kenarına, yatağa oturdu. Uzanıp dudaklarıma dokunduğunda tüm vücudum ürperdi. "Jessy beni buldu ve Elliot'la partiden ayrılıp takılacaklarını söyledi. Ben de yapılacak bir şey olmadığı için seni alıp buraya getirdim. İnan salondaki kanepede belim tutuldu. Sen rahat uyudun mu?" en içten gülümsemesiyle bana bakarken eli saçlarıma gitti ve yavaş yavaş okşamaya başladı.

"Evet. Rahat uyudum."

Yavaş yavaş uykum açılıyordu.

"Partideki konuşmamızdan sonra çok konuşamadık. Eve gelince uyumak istedin. Şey... Biz iyiyiz, değil mi?"

Başımı salladım. "İyiyiz. Sadece... Biliyorsun keşke beni terketmek yerine durumu açıklasaydın."

"Haklısın güzelim, özür dilerim. Çok özür dilerim."

Yataktan kalkarak mutfağa, bara geçtik. "Günaydın Lisa!" diyerek kocaman gülümsemesiyle gelip bana sıkıca sarıldı Khloé.

"Günaydın!" onun neşesine karşılık verdim.

"Umarım krep seversin." heyecanla tezgahtaki düz tabağı eline alıp bar masasına bıraktı. Ryan'la taburelere oturduk. Önümde salçalı sosis, beyaz peynir, bal, fındık ezmesi, vişne reçeli olan kaseler vardı. "Önce tuzlu." dedi kulağıma eğilen Ryan. Gülümsedim. "Ellerine sağlık."

Ablası da solumdaki tabureye oturdu ve hepimiz sırayla birer kerep aldık. İlk önce iki küçük sosisi krebimin üstüne koydum ve kaşıkla sosundan da aldım. Krebi dikkatlice rulo şeklinde sararken Ryan ilk ısırığını almıştı bile.

"Bu leziz olmuş abla." derken resmen kendinden geçiyordu. Kıkırdadım. "Çok mu seviyorsun?"

"Anlatamam. Cidden. Anlatamam." derken elinde tuttuğu krebi yarıya inmişti.

Yavaşça kendiminkinden bir ısırık aldım. Annem... Çok yapardı bize. Sam bayılırdı. Ben ise krebe karşı nötrdüm.

"Süper olmuş." derken dudağımın kenarından akan salçalı sosu parmağımın ucuyla sildim. Neyse ki hemen önümde peçete vardı ve durumu kurtardım.

SIMSEPTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin