Parti bitip herkes evlerine dağıldığında yalnız başıma kaldım. Neyse ki bu evde kalıyor olmam oyun için problem çıkarmıyordu. Rüyamda da o kadar tolerans tanınabilirdi herhalde, öyle değil mi?
Sadece bir dolap, boy aynası ve çift kişilik yatağı bulunduran yatak odasına girdim. Sims'in içindeki ikinci akşamım bitmek üzereydi. Yatağın kenarına oturarak olanları düşündüm.
David'in gençliğe geçeceği doğum gününde üşenmeyip evin her noktasını süslemiştim. Partinin sonunda David'i biraz değiştirmem için testingcheats true'nun bir zararı olmazdı. O hilenin herhangi bir şekilde zararlı olma ihtimali falan da yoktu zaten.
CAS* penceresi açıldığında onun yüzü, saçları, mimikleri ve kıyafetleri için iki saatimi harcadığımı çok net hatırlıyorum. Tamamen hayalimdeki erkek olarak yaratmıştım onu. Gerçek hayatta onla karşılaştığım an abayı yakardım. Hoş, o Sim'ken bile ona aşıktım.
İki gündür iletişim kurduğum kişi David'in ta kendisiydi! Bana soğuk bir tavır takınması, apar topar evden kovması; onu görünceki tepkimi örtbas etmişti. Ama ne olursa olsun ben oyunda onun için ayarladığım sesi bizzat kulaklarımla duymuş, gözlüğünün altından daha büyük gözüken bal rengi gözlerine bakmıştım.
Zaman kavramını unutmuştum. Ayırt edebileceğim tek şey havanın aydınlanıp karardığıydı ve benim hiç uykum yoktu.
Oturduğum yerden kalkarak salona mıtfağa geçtim. Buzdolabından portakal suyu alarak salondaki ikili koltuğa oturdum. Bu rüya daha ne kadar sürecekti? Dahası, acaba ben bu rüyadan uyanmak istiyor muydum?
Peki ya rüya değilse? Ya gerçekten oyunumun içine girdiysem?
Ah, saçmalama kızım Lisa.
Bu, bir yönü korkunç olsa da kulağa hoş gelen düşünceden kendimi sıyırmak için kafamı iki yana salladım.
Biten portakal suyumun şişesini önümdeki ufak sehpaya koyup koltuğa uzandım. Başka yapabilecek neyim vardı ki?
* * *
Telefonumun çalmasıyla uyandım. Elime aldığımda David'in aradığını gördüm. Bu gülümsememe sebep oldu.
"Biraz laflamak için aradım da." kulakların pasını silen sesiyle telefonum öbür ucundan konuşmaya başladı.
"İyi etmişsin."
"Naber?"
"İyiyim sen?"
"Ben de iyiyim."
"Yarın Pazartesi, yeni okulun için hazır mısın?" dediğinde güldüğünü duydum.
"Kısmen."
"Müsait değilsen...?"
Sim'im bana trip atıyordu.
"Müsaitim. Şey, sadece yeni uyanmıştım."
"Pekala o halde, akşam konuşuruz. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Dengesiz Sim'ler. Dengesiz ve aptal Sim'ler.
Telefonumu cebime koyarak bakınmaya başladım. Uyku sersemiydim.
Acaba kaç Simoleons param vardı? Bilgisayardan bir kaç kitap sipariş etsem param buna yeter miydi?
Denemekten zarar gelmezdi. Televizyonun hemen yanındaki çalışma masasının koltuğuna oturup bilgisayarı açtım.
How I Dumped Your Father,
A Game Of Groans,
The Bladder Games,
The 50 Shades On My Windows ve
The Lord Of The Swings
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIMSEPTION
Teen Fiction[BU VE BENZERI KURGUDAKI ILK HIKAYEDIR.] En ufak mimiklerine kadar hayallerimdeki erkeği, detayların manyağı olduğumu kanıtlayacak muhteşemlikte evi yaratmıştım. Yine günlerden birinde kendimi oyunda buldum. İnanması güç, değil mi? Gözümü kırptığ...