Klasik Kürt edebiyatının günümüzde en çok bilinen yazarlarından biri de Ehmedê Xanî’dir. Büyük aşk öyküsü Mem û Zîn’i kaleme alan Ehmedê Xanî, bu eserini Memê Alan adlı sözlü halk destanından esinlenerek yazmıştır. Memê Alan’ı yeniden yorumlayan Ehmedê Xanî’nin Mem û Zîn’e yüklediği en büyük anlam, ona kattığı bakış açısıdır. Mem û Zîn’i klasik bir aşk öyküsü olmaktan çıkarıp Kürtlerin dönemin sosyal, toplumsal olgularını da irdeleyen bir esere dönüştüren Ehmedê Xanî, eğitime, bilime ve halklar arasındaki kardeşlik ve birliğe verdiği öneme de bu destanında yer veriyor. Xanî eserinde, İran ve Osmanlı devletleri arasında coğrafyaları bölünmüş Kürtlerin yaşadığı dramlara da önemli bir yer veriyor. Yüzyıllar önce Kürtler arasında birliğin olmayışından söz eden, bu nedenle Kürtlerin geri kaldığını ve devlet olamadığını belirten Ehmedê Xanî, eserinin birçok yerinde Kürt dilinin güzelliklerinden de söz ediyor.
Ehmedê Xanî’nin de diğer birçok klasik Kürt yazarı gibi yaşadığı yılları tam olarak belirlemede sıkıntılar vardır. Doğum tarihini Mem û Zîn adlı eserinde kendisi yazıyor. “Çünkü görünmezlikten koptuğu zaman / tarih bin altmış bir idi o zaman” diyerek Hicri 1061’de, yani 1651 yılında dünyaya geldiğini belirten Xanî’nin, ölüm tarihi ile ilgili net bilgiler yoktur. Ehmedê Xanî ve Mem û Zîn üzerine yaptığı araştırmalarıyla bilinen Mehmet Emin Bozarslan, Mem û Zîn’in Türkçe baskısına (Deng Yayınları, Mayıs 1996, İstanbul, s.14) yazdığı önsözde, Xanî’nin ölüm tarihi ile ilgili şöyle yazar:
“Xanî’nin yaşamı gibi ölüm tarihi de belirsizdir. Bazı yazar ve araştırmacılar onun 1706 yılında vefat etmiş olduğunu bildiriyorlar. O görüşün kaynağı ise Kürt yazarı Aladdin Seccadî’nin, ‘Mêjuy Edebî Kurdî’ (Kürt Edebiyat tarihi) adlı kitabında bir Kürt hocasından aktardığı bir bilgidir. Alaaddîn Seccadî’nin yazdığına göre o hoca, medrese öğrenimi zamanında, ‘Samedaniyye’ adlı bir elyazması kitap görmüş; kitabın üzerinde Arapça, ‘tare Xanî ila Rabbihi’ yani ‘Xanî rabbine doğru uçtu’ sözü yazılıymış. Eskiden kullanılan ve ‘Ebced Hesabı’ denilen bir hesaba göre, o sözdeki harfler Hicri 1118 tarihini gösterir ve o tarih de Miladi tarihe göre 1706-1707 eder.”
Ehmedê Xanî’nin ailesi ile bilgiler ve doğum yeri üzerine de araştırmacıların farklı söylem ve değerlendirmeleri var. Kürt yazar Alaaddîn Seccadî’ye göre Xanî’nin babasının adı Rüstem, dedesinin adı ise İlyas’tır. Seccadî, Xanî’nin dedesinin önceleri Botan bölgesinde yaşadığını ve buradan Ağrı’nın Bayezîd bölgesine göç ettiğini yazıyor. Sadıq Bahaddîn Amedî ise yerel melelere dayanarak Xanî’nin Hakkari’nin Çukurca (Çelê) ilçesine bağlı Sêgundan köyünde doğduğunu ve Bayezid’te vefat ettiğini söyler. Yine Mehmet Emin Bozarslan adı geçen eserinde, Kürt şair ve yazarı Hejar’ın Mem û Zîn çevirisine Hasan Kızılcı’nın yazdığı önsöze atıfta bulunarak Xanî’nin Bayezîd ve Botan’da bulunan Xanîyan aşîretinden olduğunu ve Xanî doğmadan birkaç yıl önce babasının Bayezîd’e yerleştiğini ancak aşireti ile ilişkilerini de koparmadığını yazar.
Xanî’nin aşireti ile ilgili ise Farhad Shakelî’nin Uppsala Üniversitesi’ne sunduğu bir araştırmasında geçen ibareler vardır. Shakelî, 20. yüzyılın başlarında Kürt coğrafyasını dolaşarak araştırmalar yapan Mark Tykes’in “The Kurdish Tribes of the Otoman Empire” (Osmanlı İmparatorluğunun Kürt Aşiretleri) adlı çalışmasındaki değerlendirmelerden yola çıkarak Hakkari’nin kuzeyinde Xweşav (Hoşaf) yakınlarında Xanîyan (Xanîler) aşiretinin varlığından söz eder. Bozarslan ise bu aşireti, Xanî aşireti olarak yorumlayıp Ehmedê Xanî’nin bu aşiretten olduğunu belirtir.
Xanî, kendisiyle ilgili bilgilerin birçoğuna Mem û Zîn adlı eserinde yer verir. Örneğin eğitimi ile ilgili ipuçlarını şu dizelerinden anlayabiliyoruz:
Ez pîlewer im ne gewherî me
Gezgin satıcıyım ben, cevher satıcısı değilim
Xudreste me ez, ne perwerî me
Kendi kendime yetişmişim, yetiştirilmiş değilim.
Xanî Mem û Zîn adlı ünlü eserinde Kürtlerin milli birliği, Kürt kimliği, coğrafyanın parçalanmışlığının halklara getirdiği zorluk ve acılara da yer veriyor. Mem û Zîn’de Kürtlerin kendi arasındaki dağınıklıktan şikayet eden Xanî, şu dizelerle görüşlerini dile getiriyor:
Ger dê hebûya me padîşahek
Bizim de bir padişahımız olsaydı eğer
Laîq bidîya Xwedê kulahek
Allah ona bir taç layık görseydi eğer
Tayîn bibûya jibo wî textek
Belirlenmiş olsaydı onun için bir taht
Zahir vedibû jibo me bextek
Açıkça açılırdı bizim için de baht
Hasil bibûya jibo wî tacek
Elde edilseydi onun için bir taç
Tînane derê ji dest leînan
Elbet olurdu bizim için de revaç
Eserinde sürekli tevazu gösteren Xanî, kimliği ile ilgili tanımlamalarda bulunurken de bu tevazuyu elden bırakmıyor:
Kurmanc im kûhî û kenarî
Kürdüm ben, dağlıyım ve kenardanım
Van çend xeberêd kurdewarî
Kürdçe olan şu birkaç sözümü benim
Îmza bikirin bi husnê eltaf
İyilik ve lütuflarından imza etsinler
Îsxa bikin ew bi semê însaf
Ve insaf kulağıyla da dinlesinler
(Mem û Zîn, Ehmedê Xanî, Şiirleri Türkçeleştiren: Mehmet Emin Bozarslan)
Ehmedê Xanî’nin eserinde önemli yer tutan olgulardan biri de insan sevgisi ve bu sevginin dayandığı felsefedir. Adeta bir filozof gibi dizeleri işleyen Xanî, insan sevgisininin yanı sıra, iyilik ve kötülüğe de eserinde önemli bir yer veriyor.
Xanî’nin eserinde yer alan önemli olgulardan biri de Allah sevgisidir. Tasavvuf edebiyatının önemli bir eseri olarak görülen Xanî’nin Memû Zîn’ininin yanı sıra diğer eserlerinde de Allah sevgisinin ve imanın önemli bir yeri vardır.
Xanî’nin Mem û Zîn dışında iki önemli eseri daha günümüze ulaşabilmiştir. Xanî, günümüze ulaşan “Nûbara Biçûkan” (Çocukların Baharı) ile “Eqîda Îmanê” (İnanç Yolu) eserlerinin ilkinde çocuklara dil öğretmeyi amaçlamıştır. Bunun içindir ki Nûbara Biçûkan birbiriyle uyumlu dizeler halinde olan bir Arapça ve Kürtçe sözlük biçiminde kaleme alınmıştır. Bu kitabın yazımı, Xanî’nin Kürt çocuklarının eğitimine verdiği önemi göstermesi bakımından da önemlidir. Xanî, Eqîda Îmanê adlı kitapçığında ise İslam dininin koşullarını, kurallarını şiirsel bir dille kaleme alıyor.
14 yaşından itibaren yazmaya başlayan Xanî’nin günümüze ulaşan eserlerinin dışında çokça eserinin olduğu biliniyor. Ancak bu eserlerden, adını andığımız kitapları dışında sadece birkaç şiir bugüne kadar elde edilebilmiştir. Bazıları Mela Mahmûdê Beyazîdî tarafından elde edilen bu şiirlerden bir kısmı, halen Rusya’da Petersburg kütüphanesinde korunmaktadır.