Bölüm 3

20.8K 1.2K 428
                                        

"Hayatta ki gerçek mutluluk budur: Yüce
olduğunu kabul ettiğiniz bir amaç için
var olmak, doğanın bir gücü olmak..."

George Bernard Shaw

10:58, İzmir Anadolu Lisesi

Yerden kalkmadan acının geçmesini bekleyen kız kesinlikle hıncını alacaktı fakat öncelikle kendisini toplamaya çalışmalıydı, çarptığı kişi bir erkek olmalıydı ki bu kadar şiddetli yere düşmüştü. Ağrının hafifleştiğini anladıktan hemen sonra sinirli bir şekilde kafasını kaldırdı ve etrafına baktı. Bu basit çarpışmayı takmadan teneffüsünü geçiren öğrencilerin aksine başında pembe saçlarıyla sevimli görünen, hemen hemen kendi yaşlarında olduğunu tahmin ettiği kızı gördüğünde ağzından kısık seste bir küfür çıktı.
Kızlarla kavga etmeyi genel olarak sevmezdi, zaten bakınıldığı zaman kızın gıcık bir tip olmadığı çok belliydi. Yerde oturup birbirlerini inceleyen iki kız sadece susuyorlardı, inceleyici bakışlar kötü niyetli değildi.

Uzaktan onlara bakan Markoz duruma içten içe sinir olmuştu, bu kız kesinlikle sakarın önde gideniydi veya fazla dalgındı. Defalarca kez sabır dileyerek Yosun'un yanına adımlamaya başladı, ona saçlarının çok dikkat çektiğini ve normal bir renge boyaması gerektiğiyle ilgili uyarılar yapmasına rağmen kız onu asla dinlemiyordu. Doğuştan pembe olan saçından vazgeçemeyen Yosun bu konuda ısrarcı görünüyordu, saçlarına çok önem verirdi ve ne olursa olsun doğal halini bozmak istemiyordu.

O sırada Açelya aklından bugüne kadar okuduğu kitap senaryolarını düşündü, normal şartlarda bir erkek ve bir kız çarpışırdı ve aralarında oluşan elektriklenmeyle birlikte mucizevi bir aşk doğardı. Sanılanın aksine bir kızla çarpması onu ister istemez hayal kırıklığına uğratmıştı, tesadüfi tanışmalara hayran bir kişiliği vardı. Kaderinde ki kişiyle henüz karşılaştı mı emin değildi ama emin olduğu bir şey vardı ki, karşısındaki kişiyi ölümüne sevecekti. Evet, aşık olmanın ne demek olduğuyla ilgili en ufak bir fikri yoktu. Her insan gibi o da karşısına çıkan doğru insanla birlikte bu duyguyu hissedecekti.

Yosun kendisine uzatılan ele karşılık korku dolu gözlerle karşısındaki adama baktı, hayatının tamamında olan bu adam şüphesiz onun korkulu rüyasıydı. Mükemmelliyetçi karakteriyle hata kabul etmeyen ve fazla otoriter olan Markoz, kimsenin gözünün yaşına bakmıyordu. O da vakti zamanında kendisini derinden yaralayan anılara sahip birisiydi, yaşadığı acılı yaşam ona bazı şeyler öğretmişti. Mesela duygusuz olmaya bayılırdı, ona göre duygularına yenik düşen birisi dünyanın en aciz kişiliğinden ibaretti. Takındığı bu ruh hali kimi zaman düşmanlarının sinirini bozuyordu, bu yolda ciddi yol kat etmesinin baş nedenlerinden birisi eşsiz kişiliğiydi.

Ayağa kalkan pembe saçlı kızın aksine baş ağrısından delirmek üzere olan Açelya, adamın kendisini değilde onu yerden kaldırmasına biraz bozulmuştu. Yine de bu bunu umursamayarak zorlukla olsa da yerinden kalkabilmişti, başını tutarak ikiliye bakmaya devam etti. Yosun'un panikleme durumundan kaynaklı dengesiz el kol hareketleri dikkat çekiyordu ve sonunda çekingen bir ses tonuyla konuşma başlatmak istedi.

"Ben, özür dilerim. Başın çok ağrıyor mu?"

Biliyordu ki o kızın kılına zarar gelirse Markoz'un gözü kimseyi görmezdi, şimdiden başına gelecekleri düşünmeye başlamıştı. Bu sefer onu kimse elinden kurtaramazdı, günden günde zayıflamaya başlayan gruba özel güçlü insanlar gelmek zorundaydı, zayıflamak demek güçsüzlük demekti. Eğer bu mücadelede yenilirlerse bir daha toparlamak mümkün olmazdı, bu yüzden kimsenin zarar görmemesi için türlü önlemler alınıyordu. Hızlanan nefes alışverişleri olayların kötü yere gittiğinin bir göstergesiydi, adam ona gözünün ucuyla bile bakmıyordu.

MARKOZ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin