Bölüm 4

17K 1K 434
                                    

not: inanılmaz yazım hataları ve mantık hataları olabilir, şimdilik güncelleme yaptım, hızlı bir şekilde kitabı güncelliyorum. sonrasında kelime hatalarını, yazım yanlıslarını ve mantık hatalarını düzenleyeceğim, gözlerimi hissetmiyorum, saat 03:41, iyi okumalar ♡

"Öfkenin olduğu her yerde, daima altta yatan bir acı vardır."
Eckhart Tolle.

08:40 , Çobançeşme parkı
Haftasonu, cumartesi.

3 gün sonra...

Esen kuru rüzgar yürüyüş yapmaya çalışan Açelya'nın özenle yaptığı saçlarını bozmaya yeminli gibiydi, son zamanlarda yaşadığı durumdan sıkılan kız biraz kafa dağıtmak istiyordu. Kendisini farklı bir şeyler ile meşgul etmek istese de özel gücü ile ilgili, geleceği ile ilgili endişeleri vardı. Diğer insanlardan farklı olmak onu mutlu bile edemiyordu, sonunu bilmediğin bir yolda farklı olsan bile bundan nasıl mutlu olunabilirdi ki? Etrafında bilge bir kişiliğe ihtiyacı vardı, onu bunalmış ruh halinden çıkarabilecek tek şey buydu.

Endişeli bir şekilde etrafına bakınan kıza bakılırsa hiçte hedefine ulaşamamıştı, karşısına birisinin çıkmasını ve rahatla, kendine gel demesini istiyordu. Böyle bir şey olmayacaktı, sadece kendini gereksiz bir şekilde beklentiye sokuyordu. Gerçeğinde umutsuz kızın tekiydi, tek umudu o çocuktu. Ondan da ses soluk yoktu, başına ne gelmişti bilmiyordu. Sadece içinden iyi olmasını diliyordu, elinden başka bir şey gelmiyordu.

Gözüne takılan park ile düşünceleri dağılan Açelya, hafif buruk bir ifade ile karşıya bakıyordu. Tüm acılarını, mutluluklarını, bütün anılarını yaşadığı, uzun zamandır uğramadığı yerdeydi. Buradan elinden geldiğince kaçıyordu çünkü gerçekler buz gibi suratına çarpıyordu. Babasını çok özlüyordu, bir zamanlar kendisini suçlamayan abisini, eskiden enerjisi asla düşmeyen mutlu annesini özlüyordu. Özellikle asla tanımadığı babasını, nasıl bir duygu olduğunu çok merak ediyordu. Yaşasaydı onu daha da mutlu eder miydi? Gözlerinden akan yaşlar ile hayatının ne kadar rezil bir durumda olduğunu bir kez daha anladı. Mutlu olmak istiyordu, suçlanmamak istiyordu. Abisini istiyordu, abisine sımsıkı sarılmak ve dertleşmek. Dertleşeceği kimse yoktu, hayatında sadece 2 kişi vardı. Birisi kendisinden nefret eden abisi, diğeri panik atak hastası olan annesi... Her şeyi içine atıyordu, hayatı ne zaman bitecekti? Kendisini buldukları zaman öldürecekler miydi?

Yavaş hareketler ile banka oturan kız, daha fazla dayanamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kimse onu sevmiyordu, bu koskoca evrende yapayalnızdı. Ona kimse yardım etmeyecekti, onu öldüreceklerdi. İç sesi aynı bu şekilde konuşuyordu, umut yoktu. Çözüm yoktu, berbat olan hayatı daha da mahvolacaktı. Yolun sonu geliyordu, bu güç onun sonunu getirecekti.

"Çok mu üzdüler seni?"

Kalın tok ses ile sesi soluğu kesilen Açelya, başında dikilmiş, soğuk bir gülümseme ile kendisine bakan adamı dikkatlice süzdü. Issız olan küçük parkta bu adamın neden burada olduğunu iç dünyasında sorguluyordu, karşısına çıkan yabancı bir işaret olabilir miydi? Onu banka oturtup içinde ne varsa hepsini ortaya çıkarmak, anlatmak istiyordu. Yaşadığı şaşkınlığı henüz atlatamamışken banka oturan adam, dikkatlice kızı inceliyordu. Uzun boylu, geniş heybetiyle dikkat çeken türden bir insandı, çekici bir adamdı. Kahverenginin en açık tonu olan gözleri bir duygu barındırmadan bakıyordu.

"Üzgün değilim." dedi, kalbi paramparça olmuş ruhen yaralı olan kız, karşısında duran zeki adamı kandıracağına inanmış saf olan kız. Soğuk bir gülümseyle kızın gözünün içine uzun uzun baktı.

"Demir ben."

Çocukluğundan itibaren büyüdüğü bu sokaklarda daha öncesinde bu adamı neden görmediğini içinde sorguluyordu, sahip olduğu güç yüzünden kendisini arayan insanlardan birisi olabilir miydi? Karşılaştığı çocuk onu uyardıktan sonra kimseye güvenemiyordu, ne acıydı. Güven duygusunun ne kadar önemli olduğunu anladığı sayılı anlardan birisindeydi, eğer güven duygusunu yitirmemiş olsaydı karşısında ki adama her şeyini anlatırdı. En fazla onun bir deli olduğunu düşünürdü ama sonuçta içini atmış olurdu. Şimdi ise hiçbir şey konuşamıyordu, aksine kelimelerini dikkatli seçmek zorundaydı. Pot kırarsa sonu iyi olmaz, aklında kurduğu çeşitli kötü senaryolardan birisine dahil olurdu. Karşısında ki adam ona kesinlikle güven vermiyordu ama yine de onunla konuşmak istiyordu.

MARKOZ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin