Düşüncelerim beni ona çekiyordu. Onu seviyordum galiba ama bunu ona söylemek istemiyordum. Ne de olsa "kız evi naz evi" demişler. Çok da iyi demişler. Ama istemsiz bir sevgiydi, yani hala bir şüphe vardı. Onun beni sevdiğini tam olarak anlamam için, tabiri caizse eşek gibi süründürücem. Seviyorsa da zaten pes etmez yani heralde, ama tek bildiğim şey şu ki, baya bir eğleneceğim haha yaşasın kötülük...
Derken biri elini omzuma atmıştı. Arkamı öyle bir dönüşüm vardı ki arkamda olan Serkan'ın yüzüne değmişti saçlarım. Yanıma oturup;
- Damla'cık hayırdır evde mi kaldın? Dalmışsın yoksa beni mi düşünüyorsun? Dedi. Allah' ım sen Serkan'ı benim azabımdan koru. Yoksa ben onu şuan şurada geberteceğim. Allah'ım bu ne ukalalık ya. Ben de ona;
- Merak etme bay ukala, beni çok isteyen var ama ben yüz vermiyorum. Hem bu ne ukalalık, sabah sabah öküzlüğün üzerinde. Gerizekalı, hem yaşımız kaç başımız kaç? Şuna bak ya git başımdan sen nasıl bir öküzsün. Hem senin yerin burası değil tamam mı? Sen gidip otlaklarda biraz otla da kendine gel.
- Ay ben sana kıyamam ya canım benim sen alındın mı valla bak bn şakasına dedim sen evde kalmazsın merak etme bak görürsün seni ben alacağım. Dedi o kadar sinirlenmiştim ki artık ukala olmaktan çıkıp, iyice sinirlerimi bozuyordu.
- Bana bak benimle insan gibi konuş, yoksa seni mahvederim anladın mı beni?.. Cevap vermeyince belli ki korkmuştu, tekrar bağırdım. Anladın mı beni dedim sana? Deyip, tokatı yapıştırdım ve oradan bir hışımla çıkıp gittim.
- Damla, Allah benim belamı versin. Damla özür dilerim nolur beni bir dinle ne olursun. Dedi ve elimden tuttu.
- Bana bak sus dedim sana ya sus gerizekalı, utanmadan bir de özür mü diliyorsun benden? Dedim ve bir tokat daha attım. Elimi elinden çektikten sonra da öyle bir ittim ki onu yere düştü. Koşarak lavaboya gidip, yüzümü yıkadım ve aynaya bakıp, kendi kendime;
Damla bak bir anlık duygularına yenilerek, böyle saçma salak bir karar verip de bir anlık sevmiş olabilirsin, ama artık bu kararını tamamen silip, eski Damla olacaksın anladın mı Damla? Dedim ve lavabodan çıkıp, sınıfa gittim. Bir anda gözlerime inanamadım. Yerleri güllerle donatmış sınıftaki arkadaşları da, diğerlerini çıkarmış. Sadece o vardı onu görür görmez kapıyı çarpıp çıktım. O da peşimden koşup, yanıma geldi.
- Damla bak nolur içeri gel, inan ki canını sıkmayacağım. Sadece açıklama yapacağım sonra istersen tekrar çıkarsın...
- Hayır git başımdan, senle artık muhattap bile olmayacağım. Seni insan sandım da konuşmana izin verdim. Yoksa izin vermezdim. Ama hata bende ki seni insan sandım. Senin KOCA BİR ÖKÜZ OLDUĞUNU unutmuşum. Dedim ve yanından ayrıldım... Sonra arkamdan gelip;
- Beni bir dinle. Nolur yani bir kere dinlesen. Seni sevmem suç mu? Bir kere dinle ya. Bak bahçede dediklerimin hepsinin nedenini açıklayacağım. Nolur bak bir kere sadece...
- Tamam ama beni sinir edeceğin en ufak bir yanlışta affetmem, çeker giderim ve bir daha da yüzümü bile görmeye cesaret edemezsin... Dedim. Bağırarak ve sinirli bir şekilde.
- Tamam o zaman sınıfta konuşalım. Burada bizi biri görmesin.
- Tamam. Dedim ve sınıfa doğru ilerledik. Kapıyı açtı;
- Önden bayanlar. Diyerek.
Öküzdür falan ama romantik şimdi Allah var. Bana baktı o güzel gözleriyle... Damla diyerek başladı sözüne...
- Damla bak benim sana onları dememin sebebi, sana öküz dedirtmekti. Çünkü sana öküz demek o kadar yakışıyor ki. Ukalalık yapmakta istemezdim biliyorum. Saçmaladım ve seni biraz sinirlendirdim. Bunu yapmamın sebebi de sinirlendiğin zaman, çok tatlı oluyorsun. Tabi sen her zaman tatlısın ama...
- Off, kısa kes ne diyeceksen de, işim gücüm var. Birazdan hoca falan girecek o zaman göreceksin sen tatlıyı. Hem benim sinirlenmem için sebebe falan ihtiyacım yok. Ben istediğim zaman sana fırça atarım, sen de beni paşa paşa dinlersin. Hem zaten sen istesen de istemesende, ben sana öküz diyorum merak etme. Daha yerdeki gülleri temizleyeceksin. Hadi elini çabuk tut.
- Haklısın gerçekten her türlü, azar işitiyorum senden. Ama ne de olsa bir eşeklik ettim. Özür dilerim.
- Ne dedin duyamadım? :)
- Çok tatlısın diyorum...
- Ukalalık yapma, bu değildi. Çok önemli bir şeydi sanırım ama ben kaçırdım.
- Hani duymamıştın diyeceğim ama o kadar ürkütücü bakıyorsun ki, ben hemen sadede geleyim bence. Özür dilerim.
- İyi tamam kabul edelim bari...
- Yok olmadı kabullenmedin sen. Dur bakalim. Dedi ve avazı çıktığı kadar bağırdı;
- Özür dileriiiimmmm. Seni çok seviyoruuummm. Damla gerçekten özür dileriiimmm... Diye bağırdı ve o an da onun ve benim arkadaşlarım sınıfa girip;
- Kabul et, kabul et... Diye bağırdılar.
- Sonra ne olduğunu anlamadan bana sarıldı... Kalbim duracaktı. O kadar sıkı sıkı sarıldı ki, sanki bir daha bırakmayacakmış gibi. O sırada dediğim gerçek oldu ve bana;
- Seni asla bırakmayacağım. İster sev, ister sevme, nereye gidersen hep seninleyim merak etme... Dedi. Onu itip, bir tokat geçirmek istedim. Sanki onu seviyormuş gibi bir de merak etmememi söylüyor. Tabi seviyorum o da ayrı bir konu ama sakın Damla, duymasın! Ukalalık yapıp beni sinir eder yine, ben onun burnunu biraz sürteyim ki bana daha sonra sinir olacağım işler yapmasın dimi ama... :)
Arkadaşlar ben bu bölümü yayımlamıştım. Lakin listede görünmüyordu. Bu yüzden tekrar yayımladım...
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi çok ama çok seviyorum:)) Teşekkür ederim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM OLUR MUSUN?..
RomantizmDamla'nın üniversite çağlarında onu seven Serkan'a hayır demesiyle başlamıştı aslında kalbinin alevlenmesi... Kalbinde rahatsızlık olan Serkan Damla'yı çok seviyordu. Ama bu rahatsızlığından Damla'nın sonradan haberi olmuştu. Damla ise, ailesine ver...