Luke telefonu kulağına götürürken konuştu. "Hey?"
"Luke!" Jessica'nın heyecanlı sesi kulağına dolduğunda gülümsedi. "Muhteşem ötesi bir haberim var! Çok harika, fazla mükemmel bir haber!"
"Oh, pekala, söylemeye ne dersin?" dedi oğlan. Jessica bütün konuşma boyunca haberin muhteşem olduğunu söyleyebilir ve sonra da haberi söylemeden telefonu kapatabilirdi, biliyordu. Onu tanıyordu.
"Acer'in ailesi beni kabul etti!" Jessica bir çığlık atarken Luke telefonu kulağından uzaklaştırararak güldü ve arkadaşının sakinleşmesini bekledi. Kısa bir sürenin sonunda Jessica "İnanabiliyor musun?" dediğinde telefonu tekrar kulağına yerleştirmişti. "Ben inanamıyorum! Oh, olmayan Tanrı'ya teşekkürler, lanet olsun, harika."
"Bu harika bir haber" dedi Luke sandalyeden kalkıp yerdeki çantasını sırtına geçirirken.
"Ah, tamam, sen nasılsın? Ben harikayım çünkü."
Luke odasından çıktı ve oturma odasına yöneldi. "İyiyim."
"Marry ile nasıl gidiyor?"
"İyi gibi." Luke masanın üzerinden dairesinin anahtarını aldı ve kapıya gitti. "Devam ediyoruz ve sanırım beni seviyor, bilmiyorum."
Jessica gülerek cevap verdi. "O zaman evlenin!"
"Ah, hayır, o kadar değil." Luke daireden çıktı ve kapıyı arkasından kilitledikten sonra merdivenleri inmeye başladı. "Ama siz evlenebilirsiniz."
"Burada eşcinsel evliliği yasak" dedi Jessica somurtarak. "Önyargılı piçler."
"Oh, küfür-"
"Kapa çeneni."
Luke gülümseyerek "Sen nasıl istersen" derken apartmandan çıkmış, otobüs durağına doğru ilerlemeye başlamıştı. Kulağına okullarda çalınan klasik zil sesi dolduğunda Jessica "Gitmeliyim" dedi iç geçirdikten sonra. "Bu okulun en iyi yani ne, biliyor musun?"
"Acer'in yanında olması mı?"
"Aynen öyle." Luke güldü. "Sonra ararım, sarışın."
"Görüşürüz, Jess."
Telefonu kulağından çekip aramayı sonlandırdığında gülümsemeye devam ediyordu. Otobüs durağına ulaştığında durağın boş olduğunu görerek oradaki koltuklardan birine oturdu, çantasını sırtından çekip kucağına koydu ve kolundaki saate bakarak altı dakika sonra gelecek olan otobüsü beklemeye başladı. Genellikle son bir dakikada durakta olur ve dışarıda beklemezdi ama bu sefer evden erken çıkmıştı. Otobüs gelene kadar sadece gökyüzüne baktı; güneşin çoktan üzerinde yerini aldığı, parlak gökyüzüne ve sonra içine döndü; karanlık, yalnız ve birçok özlenmişliğin bulunduğu yere.
Otobüs geldiğinde ayağa kalktı ve çantasını sırtına atarken araca bindi.
hüzünlü anlar
neys;
my mom died'a bakın aq
döküyorum taslakları falan gsdlkfmisdnlgşjdsh
![](https://img.wattpad.com/cover/82381170-288-k212156.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hankering || muke (+)
FanfictionLuke kırmızı saçlı çocuğu çok fazla özlemişti ve Michael en yakın arkadaşının ölümünü görmek istemiyordu. ≫ the vengeance'in devam kurgusudur.