"Her şeyi aldınız mı?" diye sordu Alex öksürmekten dolayı kısılmış sesiyle. Shine gözlerini devirirken Michael kafasını sallayarak onu onayladı. "Sadece giysiler vardı zaten."
"Şu halinle bizi düşünmeyi kes" dedi Shine, Alex'in elini tutarken. "Senin uyuman lazım."
Alex kaşlarını çatarak Shine'a baktı. "Bütün gün uyuyorum. Ve ölsem bile sizi düşüneceğim, aptallar. Bensiz bir hiçsiniz, sürtükler."
Alex gülerken Michael da ona katıldı ama Shine sadece gülümsedi, Alex'in elini kendi yanağına yasladı. "Sensiz bir hiçim."
"Hey, bir haberim var" dedi Michael kendi koltuğuna otururken. "Orada bir daire buldum."
Alex kafasını Michael'a doğru çevirirken konuştu. "Henüz gitmedik bile."
"Biliyorum ama eski dairenin sahibiyle konuştum ve bizim yerimize geçen ailenin birkaç gün önce taşındığını, dairenin boş olduğunu söyledi."
"Oh, bu harika." Alex, Shine'a dönüp konuştu. "Öyle, değil mi?"
Shine kafasını sallamakla yetindi ve Alex'in avucunu dudaklarına yaklaştırıp öptükten sonra gülümsedi. O sırada iki hemşire daha bulundukları helikoptere binip yerlerine geçtiler ve onların ardından Alex'in doktoru da bindi, kapıyı çekti ve yerine oturdu. Pilotun sesi özel helikopterin içinde yankılandı. "Lütfen hepiniz oturun ve kemerlerinizi bağlayın."
Shine istemeye istemeye Alex'in yanından ayrılıp Michael'ın yanındaki koltuğuna otururken "Hey, Michael" dedi Alex. Michael iki koltuk arasındaki boşluktan ona baktı ve Shine da aynı şeyi yapmaya çalıştığı için kafaları birbirine çarptı. Alex onların inlemelerine güldükten sonra konuştu. "Shine uçmayı pek sevmez."
"Neden?" Michael yanındaki arkadaşına baktı. "Korkuyor musun?"
"Korkmuyorum" dedi Shine kaşlarını çatarak. "Sadece dediği gibi, uçmayı sevmiyorum."
Alex kıkırdarken Michael arkasına yaslandı ve kemerini nereye takacağını bulamayan Shine'ı izledi. "Dostum, ne yapıyorsun?"
"Bu sikik şey takılmıyor." Michael iç geçirip kendi kemerini gevşettikten sonra Shine'ın karnı üzerindeki iki parçadan oluşan kemeri birbirine geçirdi ve gerekli bölmeye yerleştirip ayrılmalarını engelledikten sonra geri çekildi. "Sanırım takılıyor."
Shine, arkadaşına sesini kesmesini söyleyecekken pilot tekrar konuştu. "Kalkış için hazırız."
Shine gözlerini kaparken Michael kafasını rahat koltuğa yaslamış, kalkışı bekliyordu. Önce motordan yükselen birkaç ses ve ardından hareket etmeye başlayan pervanenin sesi ile birlikte Shine midesinin yukarı doğru çıkmaya başladığını ve kalbinin de aşağılara doğru inmeye çalıştığını hissetti. Kusmamak için dişlerini birbirine bastırırken eli istem dışı bir şekilde Michael'ın bileğini kavramıştı. Michael bileğinde ciddi parmak izleri kalacağını düşünürken "Hey, Shine" diye mırıldandı. "Sakin ol."
Ama Shine onun bileğini tutmaya devam ediyordu. Boğazına kadar gelen berbat sıvıyı tekrar aşağılara gönderirken Michael "Shine?" dedi. "İyi misin?"
Shine kafasını hızla iki yana sallarken midesinin yukarı çıkmayı bıraktığını, bu sefer karnı içerisinde küçülerek oraya buraya sallandığını hissetti. Tüm iç organları birbiriyle yer değiştirmeye çalışıyormuş gibiydi ve Michael sürekli sakin olması gerektiğini söylemeye başlamıştı. Shine birkaç dakikanın sonunda öfkeyle gözlerini açıp "Ben sakinim!" dediği an içinde biriken tüm sıvı, sabah yediği karışık tost ile birlikte karışmış bir şekilde ağzına geldi ve bedeni yere doğru eğilirken Michael "Lanet olsun" diye mırıldandı. "Ah, ayakkabılarım."
hadi shinel shipleyelim mglkdfsmfdşkshşidfh
![](https://img.wattpad.com/cover/82381170-288-k212156.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hankering || muke (+)
FanfictionLuke kırmızı saçlı çocuğu çok fazla özlemişti ve Michael en yakın arkadaşının ölümünü görmek istemiyordu. ≫ the vengeance'in devam kurgusudur.