+35

1K 94 142
                                        

"Tanımıyorum" dedi Luke, kırklı yaşlardaki adamın masaya bıraktığı fotoğrafa bakarak. Fotoğraftaki adam Carl'dı ve normal bir şekilde ürkütücü görünmüyordu. Sadece biraz daha gençti, kirli sakallarından eser yoktu ya da saçları kısa değildi; dalgalı tutamlarından yüzü görünmüyordu neredeyse. "Sadece birkaç saniyeliğine o adamı gördüm ve sarışın olduğuna eminim."

"Başka hiçbir şey görmediniz yani, öyle mi?" dedi adam, tek kaşını kaldırırken. Luke bundan korkması gerektiğini biliyordu ama aksine, ona komik gelmişti. Kafasını iki yana salladı. "Fazla korkmuştum, incelemek için zamanım yoktu."

"Anladım, gidebilirsiniz, Bay Hemmings."

Luke ayağa kalkarken yetkili adamın arkasından mırıldanmasını duydu. "Merak etmeyin, size bunu yapanı bulacağız."

İyi şanslar, diye düşündü Luke; yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirirken. "Umarım."

Kapıyı araladı ve dinlenen odadan çıktığı an derin bir nefes aldı; ciğerleri bu rahatlığı özlemişti, kendisi de öyle. Yine de açık havada olsa çok daha iyi olurdu çünkü her yerde oradan oraya koşuşturan gömlekli ya da üniformalı insanlar bulunuyordu, Luke ortamdaki gürültüden nefret etti. Eve gidip uzanmalı, biraz uyumalı ya da önce karnındaki yaralara bir krem sürüp sonra uyumalıydı çünkü buna ihtiyacı vardı. Ayakkabının tabanındaki izler dahi hala oradaydı. Luke iç organlarına bir şey batıyormuş gibi hissediyordu.

"Luke." Tanıdık ses ile kafası sol tarafına döndü; duvara yaslanan ve yüzünde, gözünü oralarda, bir kırmızılığın bulunduğu Michael orada duruyordu; gülümseyerek ve bu, sarışın oğlanın içini ısıttı. Michael'ın yanına geldiğini ve elini onun eline yerleştirdiğini fark ettiğinde tüm dikkati onun elinin sıcaklığı ile kendi elinin soğukluğuna gitmişti. "Tanrım, donuyorsun."

"Önemi yok" dedi Luke. Üzerinde kendisine büyük gelen bir eşofman vardı ki bu fazlasıyla rahatsız ediciydi. Kendisinin değildi, üzerinde sadece boxerı varken onun ifadesini alamayacakları için bir eşofman ve çıplak üstü için de bir başka geniş tişört verilmişti. Luke boşta kalan eliyle eşofmanın belini çekiştirdi. "Sadece eve gitmek istiyorum.

Michael kafasını sallayarak elinde tuttuğu çantayı kolundan geçirdi, askıları omzunda durdurdu. Bu sırada çıkışa doğru ilerlemeye başlamışlardı ve binadan çıktıklarında ise Luke, gecenin karanlığında tüm bedeninin özgürlüğün temiz hissiyle yıkandığını hissetti. Yüzüne çarpan sert rüzgar onu donduruyor, saçları arasında gezerken sarışın olana hasta olacağının kesin garantisini veriyordu ki Luke bunun farkındaydı, öksürmeye başlamıştı. Fazla uzun süre çıplak kalmış, bir de bunun üzerine dayak yemişti.

Kesinlikle hasta olacaktı ama o sırada umurunda değildi.

"Luke?" Luke, Mihael'ın elinin yokluğunu henüz fark etti, gözlerini birkaç kere kırpıştırarak mavi saçlı oğlanın açık tuttuğu taksi kapısına baktı. "Hadi."

Araca binerken ve Michael da onun yanında yerini alırken gidecekleri yer belliydi, Michael'ın evi o an için biraz tehlikeliydi. Luke kendi adresini şoföre söyledikten sonra arkasına yaslandı ve sessiz dakikaların tadını çıkardı. Baş ağrısı için iyi bir çözüm olabilirdi, taksideki boğucu koku olmasaydı.

Adrese ulaştıklarında Michael, Ashton'ın verdiği bozuklukları tamamıyla şoföre verdi ve para üstünü almadan arabadan indi, Luke ise onun kabalığına gözlerini devirirken şoföre ise "İyi geceler" demeyi ihmal etmemişti. Adamın memnuniyet dolu bakışlarına karşı gülümseyerek araçtan indi. Michael, cebinden çıkardığı anahtarı deliğe yerleştirmeye çalışıyordu. Luke kaşlarını çatarak onun yanına geldiğinde kapıyı açmıştı bile. "Anahtarı nereden buldun?"

the hankering || muke (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin