Marry normalden daha neşeli olduğu zamanlar yaptığı gibi Luke'u hastanenin önünde karşılamış, sarışın çocuk gelince de dudaklarını onunkilerle buluşturmuştu. "Hey, günaydın."
"Günaydın" diye cevapladı Luke çantanın kayışını sağ omzundan çekip kolunu Marry'nin omuzlarına atarken. "Anlat bakalım."
"Sabah annem erken kalkmış ve muhteşem bir kahvaltı hazırlamış. Bugün işe gitmeyip evde takılacağını, yemek falan yapıp evi temizleyeceğine söyledi. Hindi yiyecekmiş ve unutmadan, seni de davet etti."
"Bu harika."
Marry kafasını Luke'a bakmak için biraz kaldırdı ve heyecanla sordu. "Yani gelecek misin?"
Luke şu aile yemeklerine katılmayı ya da arkadaş grubuyla bir yerlere gitmeyi fazla sevmezdi ki belki de bu yüzden az arkadaşı vardı. Kalabalıktan hoşlanmıyordu. Arkadaş grupları ve aile yemekleri ise her zaman kalabalık olurdu ama Luke bu sefer bir istisna yapmaya karar verdi. Marry bugün fazla mutluydu ve onu üzmek istemiyordu. Kafasını sallayarak onayladığında kız birkaç kere ellerini birbirine çarptı ve Luke'u ensesinden tutup kendisine çekerek yanağına bir öpücük kondurdu. "Muhteşemsin."
Luke da gülerek onu öptükten sonra görevliler için ayrılmış odalardan birine girdiler ve Luke çantasını oradaki sandalyenin üzerine bıraktı, küçük dolaptan kendi önlüğünü bulup giymeye başladı. Marry ise akşam yemeğinin harika olacağından bahsediyordu. Birlikte odadan çıkıp asansöre yöneldiler ve Luke ikinci katın düğmesine bastı. Kapılar kapanıp asansör hareket etmeye başladığında eli Marry'nin belinde duruyor, onu kendisine yakın tutuyordu.
"Hey, asansör boş" dedi Marry kıkırdadıktan sonra. "Kıskanacağın ya da beni yakınında tutmanı gerektirecek biri yok."
Luke yüzünü kızın saçlarına gömüp kahverengi tutamlar arasına bir öpücük bıraktıktan sonra konuştu. "Belki de yakınımda olmanı istiyorumdur."
"Bunu sürekli istiyorsun, aptal."
Luke güldü ve asansörün kapıları açılırken elini kız arkadaşının belinden çekti. Görüş alanına her zamanki beyazlara bürünmüş koridor çıktığında koltuğun üzerinde oturan birinin tüm bu beyazlık içinde mavi saçları çok fazla dikkat çekiyordu.
Luke tüm bedeninin kaskatı kesildiğini ve kafası içindeki düşünce yığınının buharlaşıp havaya karıştığını hissetti.
"Luke?" Marry asansörün kapısı önünde durup ona bakıyordu. "Gelmiyor musun?"
"Şey, tost alacağım." Luke düğmelere uzanırken konuştu. "Evet, tost."
"Ama..." Kapı kapanırken Marry mırıldandı. "Sen kahvaltı yapmazsın."
gördü be

ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hankering || muke (+)
FanfictionLuke kırmızı saçlı çocuğu çok fazla özlemişti ve Michael en yakın arkadaşının ölümünü görmek istemiyordu. ≫ the vengeance'in devam kurgusudur.