+23

1K 121 72
                                    

Michael ve Luke evden çıktıklarında sabahki olanlardan dolayı Luke biraz utangaç davranıyordu ve Michael kolunu onun omzuna atamadığı için üzülebilirdi. Önce Michael'ın dairesinin açtırmak için birini buldular ve Michael içeriden telefonu ile birlikte arabanın anahtarını alırken Luke kapının önünde onu beklemişti. Michael'ın arabasına bindikten sonra hastaneye gitmeleri yaklaşık on dakika sürmüştü ve ikisi de tek kelime etmedi. Michael arabayı hastanenin önünde bir yere bırakırken Luke elini kapıya attı. Kapı açılmadığında kaşlarını çatarak Michael'a dönmüştü. "Kapı-"

"Konuşmalıyız" dedi Michael onun sözünü keserek.

"Ne hakkında?"

Michael kafasını yanındaki sarışına çevirdi. "Bunu görmezden mi geleceksin?"

"Neyi?"

"Sabahki şeyi, Luke."

"Oh," Luke, Michael'ın gözlerine bakarken onun bunu istemediğini açıkça görebiliyordu. İkiye ayrıldığını düşündü. Bir yanda Marry duruyor, sıcacık gülümsemesiyle ona bakıyordu ve diğer yanda da Michael, üzgün yüzüne rağmen kusursuzdu. Marry'den ayrılırsa ne olacağını düşündü. Yaklaşık bir yıldır çıkıyorlardı ve kız çok üzülebilirdi. Luke'un en son istediği şey birinin kalbini kırmaktı. "Bilmiyorum."

Michael önüne döndü. Kapısına yerleştirilmiş olan düğmelerden birine bastığında tüm arabada bir kilit sesi yankılandı ve Luke artık kapıyı açabileceğini fark etti. Kafası diğer yana dönerken Marry'yi hastanenin önünde görmesiyle "Siktir" demiş ve hemen bedenini koltuğa yaslayıp bacaklarını kırarak aşağı doğru süzülmüştü.

"Ne oldu?" diye sordu Michael. Luke ona bakmadan konuştu. "Marry. Hastanenin önünde."

Michael camdan baktığında kumral saçları yukarıdan toplanmış, beyaz önlüğüne rüzgardan korunmak için iyice sarılmış bir Marry gördü. "Üzgün görünüyor."

"Tanrım."

Michael, kızı izlemeye devam etti. "Cebinden telefonunu çıkardı."

Kısa bir süre sonra Luke cebinde titreşen telefonla "Lanet olsun" diye mırıldanarak cihazı çıkardı ve ekranda yazan 'Sevgilim' yazısına baktı. "Ne yapmam gerekiyor."

"Aç."

Luke, Michael'a baksa da onun gözü kızın üzerindeydi. Ekrandaki yeşil kısma parmağını dokundurdu ve telefonu kulağına götürürken Marry'nin tereddütlü sesini duydu. "Luke?"

"Benim."

"Tanrım. Tanrım. Tanrım. Ne kadar korktuğumdan haberin var mı senin?"

Luke onu aramadığı için kendine kızarken Michael, kızın yüzündeki üzgün ifadenin gittiğini ve onun yerini alan gülümsemeyi izledi. Ağlıyordu. Gülümserken.

"Hey, iyi misin?" diye sordu Luke ilk hıçkırığı duyduğunda.

"Bir şey oldu sandım!" Marry tek eliyle gözyaşlarını sildi. "Öğretmenlerin Bay Harrison'ı arayıp okula gelmediğini söylediler ve Bay Harrison da beni çağırıp bu konu hakkında bir şey bilip bilmediğimi sordu. Dün de telefonunu açmamıştın ve-"

"Marry." Luke, kızın hıçkırıklarının kesilmesini bekledi. "Ben iyiyim."

"Neredesin?"

Luke duraksadı. "Evden çıkacağım."

"Okula neden gitmedin?"

"Bunu yanına geldiğimde konuşabilir miyiz?"

Marry kafasını salladı. "Hastanedeyim, biliyorsun."

"Biliyorum" dedi Luke gülümseyerek. "Sen içeri gir, geliyorum."

"Tama- Dur, dışarıda olduğumu nereden anladın?"

Luke dediği şeyi tekrarlayıp içinden kendine küfür etti. "Rüzgar sesi geliyor."

"Öyle mi? O kadar fazla rüzgar yok."

"Kapatmalıyım. Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum."

Telefonu kapattıklarında Luke koltukta doğrulacakken Michael onu omzundan tuttu ve "Bekle" dedi. Marry bir süre telefona baktı, sonra kendi kendine omuz silkti ve hastane binasına girdiğinde Michael elinin sarışının omzundan çekti. "Gitti."

Luke koltukta eski haline geçti, derin bir nefes aldı, "Teşekkürler" dedi Michael'a bakarken. Mavi saçlı çocuk omuz silkmekle yetindi ve Luke, Marry'ye evden çıkacağını söylediğinden dolayı yaklaşık on dakika boyunca orada öylece beklediler. Tek bir kelime konuşmamış ya da birbirlerine bakmamışlardı. En azından Michael, Luke'a bakmamıştı ve on dakikanın sonunda Luke tekrar bir teşekkür mırıldanıp arabadan indiğinde Michael onun binaya girmesini beklemeden gaza bastı.


the hankering || muke (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin