19 / glad to have you /

1K 95 38
                                    

A s h t o n

Onu eve götürürken yol boyunca uyudu. Güzel bir dayak yemişti, bunu istese önleyebileceğini biliyordum ancak yapmamıştı. Her neyse, ayrıntıları kurcalamayacaktım. 

Kırmızı ışıkta durduğumda yağmur çiselemeye başladı. Sağıma baktım. Onu ilk bulduğunda üzerinde ince, bordo bir tişört vardı. Bu tişörtün gövdesini sarma şekli beni çılgına çeviriyordu. Soğuktan titrediğini fark ettiğimde, üzerimdeki siyah kot ceketi omuzlarına bırakmıştım. Şimdiyse kıvrılmış, kollarını etrafına sararak uyuya kalmıştı. İri dudaklarındaki kurumuş kan çenesine kadar iniyordu. Gözünün altı hafiften morarmaya başlamıştı. Ancak her şeye rağmen nefesleri sakinleştirici bir şekilde düzenliydi. Elimi ona doğru uzatıp saçlarını okşadım. Elimi yumruk yaparak geri çektim ve kucağıma koydum. Gözlerimi yoldan dışarı diktim.

Uzun bir zaman geçmişti. Onu görmeyeli, sesini duymayalı, kokusunu etrafta hissetmeyeli iki hafta olmuştu. Ve en son baktığımda Calum benden nefret ederken, Sandy'le gayet mutlu bir ilişki yaşıyordu. Bunu hatırlamak bile acı vericiydi.

Evet, sonunda itiraf ediyorum; Calum'u başla biriyle görmek zar zor aldığım nefesi akciğerlerime geri tıkıp, beni gebertiyordu. Onsuz çaresizdim, hayattan zevk alamıyordum.

Neden bilmiyorum ama bu esmer oğlan hayatıma girdiğinden beri her şey çok farklı. Bunu da yokluğunda anladım sanırım.

***

Sonunda siktiğimin trafiğini aşıp eve geldiğimizde arabadan indim ve Calum'u kucaklayıp eve taşıdım. Evin birkaç günlüğüne boş olması büyük şanstı. Kollarımda mırıldanıyordu ancak durup ne dediğini sorsaydım muhtemelen sıçtığımın komşuları görecekti. O yüzden umursamadım ve hızlı adımlarla kapının önüne vardım. Onu yavaşça indirdiğimde tek elim düşmesin diye hala belindeydi. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimde rahatlamayla derin bir nefes verdim. Dışarısı buz gibiydi ancak ev sıcaktı. Calum sonunda gözlerini açmış etrafa bakınıyordu. Gerçekten boka batmış durumdaydı.

"Gel." diyerek elini tuttum. Biraz kabaca tutmuş olsam bile yine de tenine değdiğim an heyecanlanmıştım. Onu banyoya sürükledim ve küvete uzanarak sıcak suyu açtım. "Soyun." diye emir verdim tüm vücudunu süzerken. Bakışları bile sanki kendinde olmadığını belli ediyordu, sallanarak yanıma geldi. Gözlerimi devirerek üstündeki ceketi çıkardım.

"Ah!" Acıyla inleyip yüzünü buruşturduğunda koluna çok fazla bastırdığım için canını yakmış olduğumu fark ettim. Bir şey demeyerek daha nazik olmaya çalıştım. Tişörtünün eteklerinden tutup yavaşça yukarı sıyırırken yüzüne bıktım. Kirli yüzünde bile sırıtışı parlayabiliyordu. Sırıtışı yavaşça dişlerini göz önüne seren bir gülümsemeye dönüştü. Kaşlarımı çatsam bile ona ufak bir gülümseme gönderdim.

Sikeyim, özlem denen sikik şey resmen kalbimden pompalanıp damarlarımdan akıyordu.

Tişörtünü kafasından sıyırıp arkaya attım. Fit gövdesinin yaralarla dolu olması beni sadece sinirlendirse de, kendimi bir şey demekten alıkoyup kemerini çözdüm. Ellerim çıplak kasıklarına değdiğinde tüyleri diken diken oldu. Sırıtsam da hemen ciddi halime geri döndüm ve pantolonunu aşağı indirirken yukarı, suratına baktım. Hala gülümsüyordu.

"Eskiden bunu yaptığın zaman..." Bakışları tavana çıktı. "Tanrım." dedi sersemce, kıkırdadı. Gözlerimi devirerek pantolonunu da üzerinden çıkardım ve dikilerek ona baktım. Kaşlarımı havaya kaldırarak baksırını işaret ettim.

"Şunu da çıkar." Sonra arkamı dönerek küvete akan suyu durdurdum. Bir şey demeden soyunup önümde durmaya devam etti.

Bakma, bakma, bakma, oraya bakma işte amına koyayım!

shameless | cashtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin