En iyisi kafamı yapıştırdığım sıradan kaldırmaktı. Yoksa bu işin sonu pek iyi bitmeyecek.
"Ne yapıyorsunuz siz?" demiştim ama kimsenin beni pekte dinlediği yoktu.
"Onunla ilgili herşey beni ilgilendirir. Buket'in sevgilisi benim, sen değil. Ayağını denk alsan iyi edersin Kerem."
Kerem'in birşey demesine izin vermeden araya girmek istercesine ayağa kalktım. Ve Berk'in suratına baktım.
O kadar zamandır şimdi mi aklına gelmişti, onun sevgilisi olduğum.
Şimdiye kadar aklı neredeydi?
...Biraz düşündükten sonra ikisiyle de konuşmam gerektiğini anladım.
Bu yüzden Berk ve Kerem'in kollarını tutarak okulun bahçesine kadar sürüklemeye karar verdim.
Mine de gelmek istediğini söylemişti ama "Kimse gelmesin!" dedim.
Mine'nin tekrar yerine oturduğunu gördükten sonra, Berk ve Kerem'in kolunu tutup peşimden sürüklemeye başladım."Nereye götürüyorsun bizi? Kerem'i niye getiriyorsun Buket?"
Berk'in sorularını cevapsız bırakmıştım. Ve onlarla ciddi bir konuşma yapmanın tam vaktiydi.
Okulun bahçesine vardığımızda ikisinin de karşısına geçtim ve,"Şimdi kulaklarınızı açın ve beni iyi dinleyin. İkinizin de bir süre benden uzak durmanızı istiyorum. Özellikle de sen Kerem. Anladın mı beni?"
"Ama Buket..."
Kerem'in konuşmasına izin vermemek için işaret parmağımı 'sus' dercesine kaldırdım.
"Ve Berk, sana gelecek olursak bir sevgili olduğumuzu söylüyorsun, bir de Irmak'la geziyorsun. Ben senin canın istediğinde kullanabileceğin malın değilim. Şu haline bir bak! Nerede eski Berk, nerede yeni Berk? Çok değiştin. Ya kendine çeki-düzen ver, ya da niyetin neyse söyle de bileyim. "
Bu konuşmamdan sonra Kerem birşey dememişti. Ama Berk'in konuşmak istediğini farkettiğimde ona da izin vermeyerek,
"Ben sınıfa çıkıyorum. Eğer söylediklerimin üstüne birşey söylemek istiyorsanız okul çıkışı konuşuruz. " dedikten sonra okul binasının girişine doğru yürümeye başladım.
Gerçekten kendimi çok sinirli hissediyordum.
Attığım adımların tıkırtı sesleri kulaklarımda çınlıyor gibiydi. Sonunda az da olsa içimi dökebildiğim için kendimi iyi de hissediyordum. Aynı zamanda Berk ve Kerem' den bir süre uzak durmanın da bana daha iyi geleceğine emindim. Artık biraz da olsa kafamı dinlemek istiyordum. Berk' i ya da Kerem' i düşünmek yerine kendime daha eğlenceli aktiviteler bulmak ve yapmak istiyordum. Bu düşündüklerimi gerçekten de yapmam gerektiğini farkettiğimde iç sesimin düşüncelerine kulak vermem gerektiğini de öğrenmiş oldum. Sanırım artık kalbim bana doğru yolu gösterme şansı sunmuştu. Attığım her adımın değerini bilmem ve bundan mantıklı bir anlam çıkarmam gerekiyordu. Artık küçük bir kız çocuğu değildim.
Seneye bu okuldaki son yılımızdı ve ben bundan sonra üniversiteli olacaktım. Ama hiçbir şekilde çaba göstermediğimi de biliyordum. Benim de artık kendime çeki-düzen vermemin vakti gelmişti. Düzenli ders çalışma programı hazırlanmalıydım.
Sınıfa yürürken bu kadar şey düşüneceğim hiç aklıma gelmemişti. Resmen okul hayatım ve özel hayatım gözümün önümden film şeridi gibi geçmişti. En azından şimdiki halim ve önceki halim arasındaki farkı anlayabiliyordum. Bu yüzden okul kapanır kapanmaz hayatımdaki tüm olumsuzluklarımı ve düzensizliklerimi ortaya serip yavaştan da olsa kendimi toparlamam için bana verilmiş son şansımı kullanmam gerekiyordu.
Şu andan itibaren adımlarımı daha özgüvenle attığımı hissedebiliyordum...
Sınıf kapısına vardığımda hocamızın içeride olduğunu gördüm ve yoklamanın alınmamış olmasını dileyerekten kapıyı tıklatıp içeriye girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENÇ AŞIKLAR
Ficção Adolescente-Gençliğimizin en heyecanlı dönemiydi bu! ©Tüm hakları saklıdır...