"Hay Allah kahretsin" diye bağırdı Murat. Düğmesi sökülmüş gömleğini dikerken iğne eline batmıştı. Yılların bekarıydı sonuçta ev islerini öğrenmek zorunda kalmıştı. Bulaşık, çamaşır, ütü.. Sadi kadar olmasa da iyi kötü kendini idare ediyordu. En kolayı yemek işiydi. Zaten çoğu kez günde bir öğünle yetiniyordu. Yemeye yemeye mideyi iyice küstürmüştü. Genelde ekmek arası tost veya bir hazır çorba ile geçiştiriyordu günü. Alkol ve sigara yemeğin yerini alıyordu. Artık vücudu alarm vermeye başlamıştı. Ayın yarısı iyi olsa yarısını hastanede geçiriyordu. Bazen sinir sistemi zayıf düşüyor, bazen pankreas sorun çıkarıyordu. Kah psikiyatri servisinde kah dahiliye servisinde kalıyordu. Artık hastanedekilerde alışmıştı ona. Neyseki amcasının da torpiliyle işyerinden idare ediyorlardı. Zaten asabi yapısı vardı. İşe gittiği o seyrek günlerde de birileriyle mutlaka takışıyordu. Onun için gelmemesi dairedekilerin de işine geliyordu. Zaten göstermelik bir iş veriyorlardı. Oturacak bir masası bile yoktu. Oda öğleye kadar duruyor sonrasında "hadi bana eyvallah" deyip gidiyordu.
"Evleneyim ben bu Kadriyeyle" diye düşündü. Doğruya elli ayaklı becerikli kızdı Kadriye. Ev işiyle uğraşmaktan kendini işine veremiyordu. Kadriye hem evi derler toparlar, ütüsüydü ev işiydi uğraşmak zorunda kalmazdı hemde can yoldaşı olurdu ona. Yalnızlıktan, kimsesizlikten çok bunalmıştı.
Kadriye, Murat'ın çocukluk arkadaşıydı. Annesi Münevver Teyze rahmetli annesiyle çok samimiydi. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi iki kadının. Taa ufaklıktan sevdalıydı Murat'a... 3 oğlanın en küçüğü, evin tek kızıydı. Mutaassıp aile ortamında namazında niyazında aile terbiyesiyle yetiştirilmiş, liseden sonra kız kısmısına bu kadar okumak yeter demişti ağabeyleri. Oda çaresiz evde taliplerini beklemeye başlamıştı. Bekleyiş o bekleyiş... Gelen taliplerin bir kısmını içi ısınmadığı gerekçesiyle, bir kısmını da Murat a olan sevdasından geri çevirmişti. Şimdi kırklı yaşlarını süren, yalnız, mutsuz ve çocuksuz bir kadındı. Kolay değildi 13 yaşından beri ele avuca sığmayan bir adamı beklemek. İlk yarasını Sevgi ve Murat kaçıp evlendiklerinde almıştı. İkinci yarasını çocuklarının doğumunda... Murat boşandığında yüreğine bir umut ışığı doğmuştu. Sonunda kendini farkedecekti belki de. Ama kısa süre sonra bunun boş bir hayal olduğunu anlayacaktı. Murat eski hercai günlerine çabuk dönmüş, halinden pek memnundu. Yani gene Kadriyeyi fark edecek hali yoktu.
Murat'ın boşanmasından yaklaşık 2 ay sonra ortak bir tanıdıklarının düğünü olmuştu. Kadriye için bulunmaz fırsattı. Süslenip hazırlandı. Ama düğün salonunda gözleri boşuna Murat'ı aradı. Muratın ailesi tastamam oradaydı. Rahmetli annesiyle babası, ablaları, enişteleri... ama o yoktu. Düğünün bitimine yakın körkütük sarhoş gelmişti salona. Sözümona babası gili almaya gelmişti ama ayakta duracak hali yoktu. Haliyle farkedilmek icin onca hazırlık yapan Kadriyeyi de görmemişti. Zira burnunun ucunu görecek hali yoktu. Babası "Napıcam ben bu deli oğlanla" deyip ayağa kalkmış, daha fazla rezil olmadan salondan çıkarmıştı. Aksi gibi Kızın tüm ailesi de olayı görmüş, o zamana kadar ününü duydukları oğlanın durumunu gözleriyle görmüşlerdi. Böylece Kadriye içinde umutlar bitmiş ve kendini yıllar suren bir yalnızlığa hapsetmişti... Yıllar sonra ikiside iki yalnız ve mutsuz insan olmuşlardı. Sonunda 3 yıl önce bir çılgınlık anında tüm cesaretini toplamış ve Murat'ı aramıştı. Kadriyenin kendini aradığını gören Murat cok şaşırmış, ama esas, kadın kendine ilanı aşk ettiği an dumur olmuştu. "Çocukluktan beri beni seviyormuş deli... Böyle birşey nasıl bunca yıl içinde saklanır?" Diye düşünmüştü önce, sonra da bu zavallı kadına acımıştı.... Belki bu acıma duygusundan belki bir can yoldaşı isteğinden 3 senedir aradabir görüşüyorlardı. Daha ziyade Kadriye Murat'ı arıyor, havadan sudan konuşuyor, dertleşiyorlardı. Ayda bir veya iki kere oluryordu bu telefonlar...
En son aradığında sitem etmişti Murat'a "Aşk olsun Ankara'ya gelmişsin geçen ay. Seher ablalar görmüş seni.. Bana neden haber vermedin ki? Buluşur bir yerde bir çay içerdik." "Ani gelişti. Kızımı görmeye gelmiştim aramaya fırsatım olmadı " diye cevapladı Murat. Halbuki aramak istemediğini ikisi de bal gibi biliyordu. Sevmiyordu Murat Kadriyeyi. Onun için hayatının bir köşesindeki ufak bir detaydı. Ama Kadriye iyiden iyiye sözlü olduklarına kendini inandırmış 3 yıldır ayda bir iki kezde olsa telefon görüşmelerinden mana çıkarır olmuştu... Ama şimdi Murat acaba mı diyordu. Gerçi evlense bile değişen birşey olmazdı. Murat gene aynı Murat olacaktı. Ama hiç olmazsa hayatını düzene sokma imkanı olabilecekti. Bu aymazligindan kendi de bunalmıştı. Hoş öyle isteme seramonilerine gelemezdi. Gel derdi Kadriye ye, oda valizini alır gelirdi. Anasıyla babasıyla abileriyle uğraşacak hali yoktu. Oysa ki Kadriye'nin hayali başkaydı. Yıllarca bekledikten sonra anlı şanlı bir isteme töreni ve düğün düşlüyordu.
Hepsinden de önemlisi Murat tarafından sevilmek istiyordu. Hayatını onun için harcamıştı bu istek onun en doğal hakkıydı. Ama unuttuğu birşey vardı. Murat hayatı boyunca yalnız bir tek kadını sevmişti...
Kadriyenin Murat'a olan sevdası sanki çocukluğundan beri peşini bırakmayan, onun kurumuş bir ağaç misali tek başına kalmasına sebep olan lanetiydi. Gene de bu iki insanı belki yalnızlıkları ve acıları birleştirebilir di...
Herşeyin cevabını Zaman verecekti ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız (tamamlandı) #dexilkromanım#
RomanceBirgün biryerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle yeniden tanış