İpek aceleyle Abidin'in istediği dosyayı hazırladı. Avusturya Büyükelçisi Bakanı ziyarete gelmişti. Birimdeki bütün şubeler hummalı bir çalışma halindeydi. Zaten hep böyle olurdu. üst düzey bir konuk geldiğinde veya Bakan yurtdışına gidecekse özellikle o son hafta gece 11 lere kadar mesai yaparlar, gelen heyeti ağırladıktan veya Bakanı yurtdışına gönderdikten sonra bir kaç hafta o yorgunluğu atmak istercesine rahat ederlerdi. Aykut, yüzü kıpkırmızı bir şekilde odaya geldi. Anlaşılan o ki az önce Onuda bir güzel kalaylamıştı Abidin. Ah bu Abidin ... Adam yokluğunda hasbelkader daire başkanı olmuştu. Kendisinde şaşmıştı bu işe. Daha kötüsü oldukça çapsız olduğu için bu kadar önemli bir pozisyondaki görevi kotartamıyordu bunun acısını da personelden çıkarıyordu. Herkes illallah demişti artık bu heriften. "İpek Adam seni bekliyor hazırmi istedikleri daha fazla sinirlenmesin manyak" dedi aykut. Hemen çıkıyorum diye yanıtladı ipek. Mavi dosyayı kapıp merdivenleri çıktı hızla. Biran evvel göstereyimde ne olacaksa olsun dedi içinden. Abidin'in makamına geldiğinde işgüzar sekreterin diğer şubedeki uzman yardımcısı çocuğu içeri aldığını gördü. Kapı aralıktı biçala "senin bu hazırladıklarını ben popomla yaparım" diye bir cümle duydu "hiiii !!! Yok artık bu kadar da olamaz " dedi içinden Abidin bu kadar seviyesizleşemezdi. Ama malesef içerden çıkan çocuğun yüzündeki dehset ifadeyi görünce yanlış duymadığını anladı. Allahtan İpekle fazla uğraşmıyordu. Dosyaya hızla göz attı, bir iki yerde düzeltme istedi o kadar. İpek derin bir nefes alarak çıktı odadan. Ertesi gün büyükelçi ve beraberindeki heyetle bir anlaşma imzalanacak, sonrasında heyet önce Anıtkabir'i ziyarete sonra önceden rezervasyon yaptırılmış lüks bir restoranda aksam yemeğine götürülecekti. Bu tür organizasyonlarda işinin bir parçasıydı.
Ertesi gün kararlaştırılan saatte özel olarak hazırlanmış toplantı salonunda Türk heyeti ve Avusturya heyeti karşılıklı oturuyordu. Müsteşarın yanında Abidin, Abidin'in yanında herhangi sıkıntı anında derhal müdahale edebilmesi icin ipek ve onun yanında şubeden 2 personel daha vardı. İpek 3 gündür koşturup duruyordu. O günde çok az bir uykuyla gelebilmişti daireye. Gözü Avusturya Büyükelçisindeydi . Adam huzursuz bir ifadeyle etrafı süzüyordu. Birden Abidin'in sesiyle irkildi "İpek Hanım" eyvah önemli birşey söyleyecek herhalde diye "buyrun başkanım" diyerek atıldı... "Niye öyle baygın baygın bakıyorsun?" Dedi dangalak adam ... "yok artık öküzzzzzz" diye geçirdi içinden İpek. O sırada çay servisi yapan hizmetli Muzafferin elindeki tepsiyi alıp kafasına geçirmek geldi içinden ama hafif bir tebessümle konuyu kapattı. O ortamda daha fazlasını cok istese de yapamazdı. "Murat az bile yapıyor bu salağa" diye düşündü. Az çektirmiyordu Abidin'e. En çokta kadınlar konusunda iyi eziyordu bu şapşalı. O öğleden sonra yabancı heyetle birlikte Anıtkabir'e gitmek üzere yola çıkmışlardı. Murat tüm karizmasıyla şoför koltuğundaydı İpekte Abidin'in istegi üzerine onun arabasında gelecekti. Böylece 4 araba peşpeşe yola çıktı Kızılay'dan Anıtkabir'e doğru. İpekle Abidin arabaya bindiklerinde Murat telefonunu kurcalıyordu. Abidin İpeke dönüp "buda hep böyledir telefon elinden düşmez kimbilir gene kimle mesajlaşıyor " dedi. İpek tebessüm etmekle yetindi. O an arabanın dikiz aynasından Murat la gözgöze geldiler. Aslında Murat tepkisini merak etmişti İpek'in . Aylardır peşindeydi. Gönlünü fethetmek icin kızın en yakın arkadaşlarıyla kanka olmuş, onu daha sık görebilmek icin şubelerinin küçük cay ocağından çıkmaz olmuştu. İpek her cay almaya geldiğinde kalbi o kadar hızla çarpıyorduki, sesini duyacak diye cok korkuyordu. Hayatında ilk defa böyle birşey başına geliyordu. O Zamana kadar hep avcıydı Murat ama şimdi bu melek yüzlü kızın elinde av olduğunu hissediyordu. Öl dese oracıkta ölebilirdi onun için. İpekse ona karşı hep kibar ama hep mesafeliydi. Ne yaparsa yapsın aşamıyordu o mesafeyi. Bir keresinde çok şiddetli bir gribe yakalanmış, 3 gün rapor almıştı doktordan. Giderken genç kızın masasına kırmızı bir gül bırakmıştı. İpek ertesi gün masasının üstünde kırmızı gülü görünce pek şaşırmış ama cok üstünde durmamıştı. Ne de olsa hayranı çoktu. Nişanı atıldıktan sonra cok bunalmış ve korkmuştu ama korktuğu gibi olmamıştı. Dairenin bütün bekar erkekleri etrafında pervaneydi. İlk zamanlar cok anlamasa da sonraları bu durum hoşuna gitmeye başlamıştı. Neredeyse nişanının bozulduğuna ve genç yaşta evlenmek durumunda kalmadığına sevinecekti. Hayat güzeldi ve dolu dolu yaşanmaya değerdi. Artık herşeyi akışına bırakacak ve görecekti hayatın getirdiklerini ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız (tamamlandı) #dexilkromanım#
РомантикаBirgün biryerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle yeniden tanış