15. Bölüm-İpek -istanbul (günümüz)

57 5 0
                                    

İpek, İstanbul Boğaz'ına nazır muhteşem villasının geniş balkonunda keyifle kahvesini yudumluyordu. Bir ara gözü saate takıldı.. Çocukların okuldan gelmesine daha çok vardı. Akşam evlilik yıldönümleri münasebetiyle verilecek olan davet midesinde kelebekler uçuşturuyordu. Cemiyet hayatına çabuk adapte olmuştu. Belki de eski işinden dolayı seviyordu böyle davetleri. O tatlı telaşları ve koşturmayı yaşamak ona geçmişi hatırlatıyordu. Bu akşam Vedatla 13. Evlilik yıldönümlerini kutlayacaklardı. Kayınvalidesi Sacide hanım davetten en az 1 saat önce gelir ve herşeyi kontrol ederdi bir aksilik çıkmaması için. "Sacide sultan damlar gene erkenden" diye aklından geçirdi İpek. Zaten evlendikleri günden beri bu kontrol manyağı kadın evliliklerinin dümenini eline almıştı. Belki de kendince haklıydı. Oldukça varlıklı bir aileden geliyordu. Sülalesi 7 göbek İstanbulluydu. Kayserili fabrikatör Ziya beyle ortak bir aile dostlarının vesilesiyle evlendirilmişti. Fabrikatör karısı olmasina rağmen çok Mutlu olamamıştı hiçbirzaman. Sevgili pederine karşı cıkamamış ve bu izdivacı gerçekleştirmişti. Ancak tüm Servetine rağmen 3 tane çorap fabrikası olan kocasını avam buluyordu. Aralarında kültür farkı vardı. O tiyatroyu, operayı, sergi gezmeyi seviyordu. Ancak Ziya beyin hiç böyle şeylere merakı yoktu. "Aman hanım bana bulaşma, zaten çok yorgunum erkenden yatıcam sen arkadaşlarınla git o konserlere zaten bağırıp duruyorlar, kafam şişiyor" derdi adamcağız. Ama hakkını yememek lazım Allah için mazbut adamdı Ziya bey. Karısına yuvasına bağlı, Anadolu terbiyesiyle yetişmiş, mütevazı bir insandı. Ama tüm bunlar Sacideye yetmiyordu. O genç kızlığından beri birlikte dünyayı gezebileceği, ortak zevkleri olan bir hayat arkadaşı hayal etmişti. Hal böyle olunca tüm sevgi ve ilgisini biricik oğlu Vedata vermişti. Bebekliğinden yetişkinliğine kadar eğitimiyle , yetiştirilmesiyle bizzat alakadar olmuştu. Çok zeki ve çalışkandı Vedat'ı. Ben zaten fabrikatör çocuğuyum dememiş, Boğaziçi üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünü birincilikle bitirmişti. Hemen arkasından okul tarafından İngiltere'ye Master ve doktoraya yollanmış geri dönünce de aynı bölümde asistan olarak işe başlamıştı. En nihayet geçen sene hakettiği mertebeye ulaşmış, genç yaşta doçentlik ünvanını almış ve bölüm Başkan'ı olmuştu. Tüm bu başarılardan kendine büyük pay çıkartıyordu Sacide sultan. Birtek oğlunun evliliği fazla içine sinmemiş ama onu tüm itirazları ve engellemelerine rağmen İpekten vazgeçirememişti.
       İlk kez Ankara'da en yakın arkadaşı Ozan'ın düğününde görmüştü Vedat İpek'i.. Ozan çocukluk arkadaşıydı Vedat'ın.. Ilkokul, ortaokul, lise yılları beraber geçmiş, üniversitede yolları ayrılsa da kalpleri hep bir atmıştı. Ozan  Ankara siyasalı bitirmiş ve Kıbrıs'a ateşe olarak atanmıştı. Vedata ortak arkadaş vasıtasıyla tanıştığı Ankaralı bir kızla evlilik kararı aldıklarını söylemişti. Düğün Ankara  Sheratonda olacaktı.. Ozan vedattan nikah şahidi olmasını istiyordu. Vedat bu Mutlu gününde arkadaşının yanında olmak için pekte iyi bilmediği Ankara'ya doğru yola koyuldu. Aynı otelden kendine oda tuttu
       Vedat bir yandan  heyecandan yaprak gibi titreyen Ozan'ın yanından ayrılmıyor, diğer yandan kapıdan girenleri kolaçan ediyordu. Belki arada İstanbul'dan  tanıdıkları birileri olabilirdi. En azından bir selam verirdi. Zaten adı kasıntıya çıkmıştı. Bir yandan annesinin aristokrat genlerini , diğer yandan babasının saf Anadolu genlerini taşıyordu. İki uç arasında takılıp kalmıştı.
Birden kapıdan içeri üzerinde uçuk pembe ışıltılı abiye bir elbiseyle, uzun boylu, Deniz gözlü, sapsarı dalgalı saçlı bir güzel girdi. Yüzünde öylesine masum bir ifade vardı ki Vedat'ın ağzından gayri ihtiyari "melek gibi" sözü çıktı. Ozan Vedat'ın yüzündeki büyülenmiş ifadeyi görünce kendi heyecanını unuttu ve arkadaşının baktığı tarafa döndü... İşte bu fenaydı.. Vedat  aşık olmuştu.. Ve arkadaşını tanıyorsa o istediğini alırdı...

*********

İpek kahvesini bitirip oturduğu sallanmalı iskemlede iyice gerindi. 5 dakikaya kalkması gerekiyordu ama karşısındaki nefis manzarayı bırakamıyordu bir türlü.. "Körseytan işte işim varya iyice rehavet çöktü " diye geçirdi içinden. Neyseki işlerini  tamamlamıştı. Davetteki ikramlar, kendinin ve çocukların kıyafetleri, Vedat'ın kuru temizleyiciden gelen Beymen takımı.. Birden bir hüzün dalgası gelip geçti Deniz gözlerinden.. Yılları hep bu koşturmacayla geçmişti. Kendisi için en son ne yaptığını
hatırlamıyordu. Vedatla evlendiğinden beri hep onun hayatını yaşamıştı. Çok sevdiği işini bırakmak zorunda kalmış, ailesini ve sevdiklerini geride bırakarak hiç bilmediği bir şehre yerleşmişti. Kayın pederi Ziya beyi seviyordu. Oda ilk günden beri İpeke hep kızı gibi davranmıştı. Ama Sacide hanımın gözüne girmek zordu. Oğluna aile dostları armatör Erkan Beyin kızı Merali düşünürken uçarı Vedat'ı bir düğün için gittiği Ankara'da taşralı bir kıza tutulmuştu. Tamam kız Bilkent'te iyi bir bölüm okumuş, kalburüstü bir ailenin kızıydı ama genede kendileriyle boy ölçüşemezlerdi. Sacide hanımın itirazları Vedat'ı ipeğe daha fazla yaklaştırmıştı. Sonunda olan olmuş biricik oğlu henüz 3 aydır tanıdığı bu kızla evlilik kararı almıştı. Sacide, Vedat'ın "Ben bu kızı seviyorum.. Eğer bu kararıma karşı çıkarsan beni kaybedersin" restini göze alamamış, tek evladına daha fazla karşı koyamamıştı. Allah için İpekte aileye ilk girdiği günden itibaren çırpınmıştı kayınvalidesine yaranmak için. Peşpeşe iki torun vermişti onlara. Melis 12 , Ziya Berk 10 yaşına gelmişti . Onları da güzel yetiştirmişti İpek. Eğitimlerinden terbiyelerine kadar herşeylerinde titizlikle ilgilenmişti. Üstelik kızcağız evlendiğinden beri Ankara'ya ayak basmamıştı. Sacide "hayır efendim ben torunlarımı gönderemem Ankara'lara çok görmek istiyorlarsa birzahmet annenler gelsin buraya " diye ayak diremişti. Haliyle ipekte çocuklarını bırakıp gidememişti .. Babası işleri nedeniyle fazla gelemese de annesi ve kardeşi cenk çocukları özledikçe geliyorlardı İstanbul'a. İpek bazen düşünüyordu değermiydi tüm bu  sıkıntılara.. Üstelik evlendikten sonra Vedat'ın ona olan ilgiside azalmış, istediği oyuncağı aldırdıktan sonra bir köşeye kaldırıp atan çocuk gibi olmuştu. Belki ipek bu kadar alttan almakla hata etmişti. Allahtan çocuklarına çok düşkündü Vedat. Birde çok yoğundu tabi. Genç yaşta doçent ünvanını almış, bölüm Başkan'ı olmuştu.

                      **********
İpek, kulağında telefon, endişesini belli etmemeye çalışarak okuldan gelen çocuklarını karşılıyordu. "Hoş geldiniz aşklarım hadi bakalım doooğru banyoya, ordanda mutfağa inin Zehra sizi doyursun" Melis yeni yeni genç kızlığa adım atıyordu. Dolayısıyla hırçınlığı hat safadaydı. "Üff akşama gene şu klasik davetlerden var. Gına geldi artık ben erkenden yatıp uyuyacağım ona göre" "babaannene ayıp olur kızım.. Bilirsin önem verir böyle şeylere bari bir görün, hoşgeldiniz de öyle çık" demişti ipek hırçın kızına. Ziya Berk , melisin aksine oldukça mutluydu. Zaten doğduğu günden beri pozitif bir çocuktu oğlu. İpek kardeşi Cenk'e benzetiyordu Berk'i. Çocuğun neşeyle.. "Allaah aksama gene ziyafet var yaşadık ben bu gece uyumam" deyişi güldürmüştü annesini. "Hadi yürü şişko" diye yukarı odalarına doğru iteklemişti Melis kardeşini. İpek bir kez daha çevirdi telefonu. Ümitsizdi ama telefon bu kez açıldı...
"Buyrun Vedat beyin telefonu" diye açılmıştı telefon. Karşısındaki bir bayan sesiydi. İpek kısa bir şaşkınlıktan sonra "Merhaba ben Vedat'ın eşiyim kendisiyle acilen görüşmem gerekiyor" diyebilmişti. "Aaa merhaba ipek hanım ben Pelin nasılsınız?" .. Kısa bir hoşbeşten sonra "Vedat hocam şu an öğretim görevlileriyle toplantıda ben bitince sizi aratayım" demişti Pelin. "Sizi aratayım " lafı İpek'in hiç hoşuna gitmemişti. Beni aratacakmış ..sen kim oluyorsun be salak.. Pelin, Vedat'ın bölümden öğrencisiydi. Okul bitikten sonra çok çalışkan ve zeki olduğu gerekçesiyle Vedat onu bırakmamış, yanına asistan olarak almıştı. İpek'in bu konudaki itirazlarını kaale almamış ve iş konusunda verdiği kararlara saygı duymasını istemişti. Hal böyle olunca ipekede hemen her konuda olduğu gibi susmak düşüyordu... Önceleri utangaç sessiz kendi halinde olan kız 1 yılda kabak çekirdeği gibi açılmış iyice havalara girmişti. Şimdi de kocasını lütfedip aratacağını söylüyordu...sevimsizzzz diye geçirdi içinden genç kadın.

********
İpek hazırlanmış, makyajını yapmıştı.. En son parfümünü sıktı.. aynada silüetine bir göz attı. Hiçte fena görünmüyordu. Peşpeşe iki doğum yapmış ve bebekleri 6. ayına girmeden tüm kilolarını vermişti. Hala evlendiği zamanki formundaydı. Yüzü yıllar öncesine göre daha karakteristik olmuştu. Kendini tebrik etti..Vedatta yanından ayırmadığı sağ kolu Pelinle birlikte gelmiş, Pelin aşağıda ertesi günün toplantı notlarını düzenlerken, vedat, alel acele duş alıp giymişti takımını. "Eve iş getirmese olmaz" diye düşünmüştü ipek... Asayiş berkemal gözüküyordu. Konuklar gelmeye başlamıştı. Zehra ve kayınvalidesinin getirdiği yardımcı konuklarla ilgileniyordu. Melis babaannesinin hatırına gelenlere hızlıca merhaba demiş ve odasına çekilmişti. Ziya Berk mutfaktan çıkmıyor, her yemeğin tadına öncelikli olarak bakıyordu.. Konuklardan birinin bir anlık dikkatsizliği neticesinde İpek'in şifon gece elbisesine şarap döküldü. Duruma çok üzülen adamcağızı teselli etmekde  İpeke düştü. Teselli faslı bitikten sonra üzerini değiştirmek üzere hızla yukarı çıktı. Tam odasına geçmek üzereyken banyodan iki kişinin fısıltı halinde seslerini duydu. Konuklar üst kattaki banyoyu kullanmazdı. Ne olduğunu anlamak için kapıyı araladığında öpüşen iki silüetin hızla ayrıldığını gördü... O an şaşkınlıktan küçük dilini tutacaktı. VEDAT!!!... PELİN!!!.. diyebildi.

Yalnız  (tamamlandı)  #dexilkromanım#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin