Babam eski milli eğitim müfettişlerinden. Belki de bu yüzden eğitimim konusunda çok hassastı. Malum ağabeyim gibi sevimli ve uslu bir çocuk da değildim. Küçükken her yaramazlığımdan sonra ceza olarak okuttuğu klasikler başta benim için caydırıcı gibi gelse de sonunda benim için müthiş bir zevke dönüşmüştü. Kitapları okuduktan sonra mecbur olduğum özet geçme işini zamanla kendi isteğimle yapmış ve babamla okuduğum kitaplar hakkında konuşmak için fırsat kollar hale gelmiştim.
Eski basım klasikleri okurken çok zorlanırdım. Babam buna çözüm olarak da bilmediğim kelimelerin altını çizmemi öğütlerdi... bu da cezamı ikiye katlamak anlamına geliyordu. Öğrendiğim kelimeleri bir sonraki kitapta bulmak, yeni kelimeleri anlayarak cümleleri özümsemek, bana öğrenmenin insanı ne denli mutlu ettiğini göstermişti.
Kitap okumayı sevdiren bir adamın oğlu olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Bana hep öğrenmeyi, çalışmayı, dürüst bir şekilde kazanmayı salık veren bir adama baba dedim. Ağabeyim ve bana bakarken gözlerindeki gurura denk gelmek ben de vakıf olmayan zamanla birçok hassasiyeti doğurmuştur bu yüzden; ona layık bir evlat olmak gibi meziyetler...
Küçükken çok kitap okuturdu, çünkü, çocuk toprak gibidir, ne ekersen onu biçersin. Gül ekersen gül biçersin, diken ekersen diken... Sen, çocukken sana verdiğim cevaplarla cevap veriyordun bana, demişti. O zaman dank etti kafama, dedim bu çocuğun aklı zehir gibi, aman heba olmasın. O yüzden çok düştüm üzerine, zor oldu ama haytalığı bıraktın demişti.
Kızım bugün bana fıstığım dedi, ben ona sürekli fıstığım diye seslendiğim için. Aklıma babamın sözleri geldi, içim buz kesti. Elif de beni günün birinde onu bıraktığım gibi ardında bırakacak mı? Günü geldiğinde bana gittiğim için hesap sorarsa ben ona ne diyeceğim?
Çok değil... birkaç sene önce hayat biraz biraz çalıyordu benden. Herkesten kaçıp kendime sığınayım dedim, ama kendi pişman gölgemde mahsur kaldım desem beni ne kadar anlayabilir?
Hem masumiyet temiz kalanlar için midir? Günahkarlar da pekala masum olamazlar mı kızım derim? Hatalar bazen insanlara gerçek yüzünü göstermezler, bazen günahları tatmadan onların yasak olduğunu anlamayız.
Yani suçlu ilan edilmedikçe suç işlediğini fark etmeyenler için af çıksın istiyorum. Kendi vicdanımın önüne çıkardığım masum günahkarın affı hak etmesi için savunmamı çok iyi hazırlarım. Bahanelerim göz doldurur. Pişmanlığım hafifletici sebeplerden... Kendimi bağışlamam çok sürmez bu yüzden.
Belki o da beni affeder.
Haksızlığa uğramışlar için cübbelilerin adaletleri ürkütücüdür, zalimler için zorbalıktan ibarettir, inananlar için tecelli.
Benim hakimim ne hüküm verirse boyun eğeceğim.
Parkta oyun oynayan Elif'le göz göze gelince elimle onu çağırıyorum. Uslu bir şekilde geliyor, yanıma, banka oturtuyorum.
"Artık eve gitmemiz gerek fıstığım, anne geç kalırsak kızıyor biliyorsun."
"Ama sen, ben babayım demiştin. Çocuklar babalarının sözlerini de dinler. Annem öyle dedi."
Gülüyorum. Uzanıp yanaklarını öpüyorum sesli sesli. "Babalar da annelerin sözlerinden çıkmaz Elif'im. Büyük patron sandığın gibi ben değilim."
Bana itiraz etmeye hazırmış gibi bakınca ayağa kalkıp elimi uzatıyorum. Dudağını büküp elini elimin içine bırakıyor. Birlikte parktan Nihan'ın evine doğru yürüyoruz. Büyük adımlarımı bana yetişebilsin diye küçültüyorum. O ise adımlarını büyük büyük atmaya çalışıyor; paytak paytak yürüyor. Tatlılığına dayanamayıp onu omzuma alıyorum, kıkırdayıp ona doğru kaldırdığım ellerimi tutuyor. Ben hızlı hızlı yürürken o neşeli bir şekilde tepemde konuşuyor.
"Baba sen çok mu süt içtin? Biraz daha süt içersen ağaçlar kadar büyür müsün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çile
Ficción General-TAMAMLANDI- Ellerini öpüyorum ve yavaşça bornozunu omuzlarından sıyırıyorum. Beklediğim gibi bir göğsü yok. Sol göğsünün olması gereken yerde bir yara izi var.... Karşımda kanseri yenmiş genç bir kadın var. Yaşadıklarını yok saymak onun için ne ço...