Evet, bir kitabın daha sonuna geldik.
Çile, başından sonuna kadar içime sinen, yazarken üzüldüğüm ama pişmanlık duymadığım bir kitaptı.
Hikayedeki kötü yaşanmışlıkları bana mal ettiğinizi görüyorum, hayal kırıklığına uğratacağım sizi ama ben ne Nurefşan'ım ne de Yakup'um. İkisinden de biraz ben vardı, elbette kendimden bir şeyler kattığım oldu, ama bu karakter tam olarak beni yansıtıyor diyemem.
Aslında son bölümü kaba taslak olarak yazmıştım, düzenlemesini yapıp birkaç hafta önce göndermem gerekiyordu, fakat bir türlü elim gitmiyordu. Sonunun mutsuz biteceği aylar önce kararlaştırılmıştı, ama yazdıkça kıyamadım onlara, en kötü ucu açık bir son yazarım diyordum. Ama yazdıkça kalem beni hiç istemediğim bir noktaya götürdü.
Kızdınız bana belki, ama zaten bu kitap Yakup'un hikayesini anlatıyordu. Nurefşan sadece misafirdi, Yakup'u dönüşmesi gereken asıl adama dönüştürüp gitti. Evet, biliyorum güzel kadındı. Ölmemeliydi, ancak hayat bu, ölmemesi gereken kaç insanın mezar taşı var şimdi...
Bu hikayeyi yazmak benim için zordu, ama paylaşmak çok daha zordu. Kaç defa ağlamamak için kendimi zor tuttuğumu bilmiyorum.
Ben bazen çok hassas olabiliyorum, acınızı en derinlerde hissettim.
Hikayeyi yazdığımdan beri birçok Kürt arkadaşım uğradığı haksızlıkları anlattı... Birkaç arkadaşım da tıpkı Nurefşan ve Yakup gibi aynı sebepten ayrılıp bir daha kavuşamadıklarını benimle paylaştı. Kanserle mücadele eden yahut kanserden bir yakınını kaybeden okuyucularım da vardı.
O sonu yazarken nasıl zorlandığımı tahmin dahi edemezsiniz. Aklıma sürekli yazdıklarınız geldi, çok ama çok kötü hissettim...
Toz pembe bir son yazmak isterdim, ama olmadı işte. Tüm samimiyetimle beni affetmenizi diliyorum.
Bu hikayeyi paylaştığım süre boyunca çok güzel yorumlar aldım. Hepiniz çok iyi insanlarsınız.
Çile'yi paylaşmakta başta çok çekindim. Nedense yanlış anlaşılacağımdan korkuyordum. Ancak büyük bir çoğunluğu tamamen karakterlerle aynı fikirde olmasa da düşünen, akılcı insanlardı.
Eleştiriye açık bir insan olduğumu düşünüyorum, ama anlamsız yorumlar yazanları da görüp, Allah'ım çıldırıciğim dediğim oldu.
Açık konuşayım uzun zamandır hikaye bitsin de abuk subuk yorumlara değinip ağzıma geleni sayayım diyordum. Ama üzerinden zaman geçince boş verdim... Dünya kısa zaten, bir de onlarla mı uğraşayım?
Ha bir de ilk bölümlerde ırkçı söylemlere alkış tutanlar vardı, erken öten horoz misali,... Biri şey sormuştu hatta, sen de mi böyle düşünüyorsun yazarım? He ben ırkçıyım, ama hobi olarak yaşasın halkların kardeşliği sloganları atıyorum kardeşim. Vallah onlara da güldüm, bağışlasınlar.
İlk bölümler demişken ben 11. bölümde ciğerlerimi kuruttum arkadaşlar. Son bölümde dalak böbrek ne varsa gitti...
Yakup'u sevmeyenler vardı, ben hiç sevmemezlik yapamadım. Çok delikanlıydı bence, hep dürüsttü karşısındaki insana karşı. Olduğu gibiydi hep. Sabırlıydı, hataları olabilir ama ben seviyordum. Hikaye onun adıyla başladı benim için hem. Yakup dedim, ne güzel bi isim, ama hüzünlü de... Sonra da olaylar olaylar...
Nurefşan'ın ise benim için hep bambaşka yeri olacak. Onun gibi olamam ben, deli doluyum, o daha aklı selim hareket ediyordu. Çok derin konuşuyordu, benim gülesim geliyor derin konuşunca. İnsanlara karşı genelde sabırlıydı, birisi karşımda densizlik yapsa asabım bozuluyor hemen benim.
Arkadaşlar ne kadar olmaz bi şeymişim ben ya, tutmayın kesicem kendimi! :P
Çile'yi kitap olarak görmek isteyenler de var... Bakarız. (kitap olsun diye heyecandan ölüyordu ama çaktırmıyordu, çünkü yazar cool olmak istiyordu.)
Aklımda iki tane kitap konusu var, ömrüm yeterse yazmak istediğim. Biri Kızıl Ayaz tarzında olacak gibi, diğeri de Çile tarzında. Hangisini önce yazarım bilmiyorum ama bu defa hikaye bitmeden paylaşmayacağım. Sizi çok beklettim biliyorum. :(
Kaç yıldır yazıyorum ilk defa kahraman bakış açısıyla yazdım, üstelik kahramanımımız erkekti. İnşallah çok feminen bir Yakup yazmamışımdır.
Ben normalde hikayelerimde karakterlerimin düşüncelerine bile saygı duyarım. Derim ki hep, sizler benden ayrı insanlarsınız, istediğiniz gibi düşünün, size kendi düşüncelerimi empoze etmiycem. Bu yüzden yazarken ben olsam ne düşünürdüm yerine o karakter olsa ne düşünürdü diyerek yazıyorum. (Şizofren değilim arkadaşlar sakin olun.)
Ama bu hikayede bayağı yardırdım ya. Toplumu, çevremdeki çarpıklıkları, hatta çaktırmadan kendimi eleştirmeye doyamadım. Detoks çayı içer gibi bölüm yazıyordum... içimdeki bütün kötülükleri saldım. Sağ olun yine bana iyi dayandınız.
İyi ki Çile'yi yazmışım, iyi ki Yakup gibi Nurefşan gibi karakterleri hayal etmişim. Ve sizleri iyi ki tanımışım...
Hikayede bana yardımcı olan değerli arkadaşlarım firtinahamide'ye EsinErenn'e gogebakmaduragi'na _ayse92'ye ve TekTasveKirmiziOje'ye, esmanefes'e çoook teşekkür ederim. Kafalarını çok şişirdim, bazılarının yaralarını deştim, bazılarının karakterini evirip çevirip hikayeye soktum, bazıları ilham kaynağımdı, sağ olsunlar!
Kendinize çok iyi bakın, bir gün çıkıp geleceğim yine bir hikayeyle, o güne dek beni sakın unutmayıın.
Hadi öptüm, sarıldım, kaçtım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çile
Ficción General-TAMAMLANDI- Ellerini öpüyorum ve yavaşça bornozunu omuzlarından sıyırıyorum. Beklediğim gibi bir göğsü yok. Sol göğsünün olması gereken yerde bir yara izi var.... Karşımda kanseri yenmiş genç bir kadın var. Yaşadıklarını yok saymak onun için ne ço...