"Bana bu kadar yakın olmak seni rahatsız ediyor diye düşünmüştüm. Bana güvenmen zaman alacak gibi duruyordu en son. Birlikte bir şeyler yapmak istediğini de bilmiyordum. Bütün günü benimle geçirmekten sıkıldın diye seni biraz yalnız bırakmak istedim."
Ona sarıldım.
"Seninleyken gerçek hayattan uzaklaşıyorum. Bu hoşuma gidiyor. Ayrıca farkında olmadan bana farklı bakış açıları sağlıyorsun. Bu da hoşuma gidiyor. Beni mutsuz eden ise... Doruk, ben ilgi bekleyen bir tatlı cadıyım. Beni..."
"Bilirsin."
Gülüşmüştük. Romantik anımızı kapı zili bozdu. Derin bir iç geçirmeden sonra üzülerek Doruk'tan uzaklaşıp kapıya yöneldim. Delikten baktığımdaysa gözlerim irileşmişti ve gördüğüm kişinin o, olmamasını diliyordum. Gelen kişi eve gelmesini hiç ummadığım kişiydi. O...Annemdi. Beynim durmuştu. Kafamdan sadece kelimeler geçiyordu. Annem... Doruk... Ev... Olay... Anneciğim! Kapı tokmağının tekrar vurulmasıyla aniden arkama döndüm. Doruk tepkilerimden dolayı korkmuş gibiydi. Kısık sesle konuştum.
"Doruk... Odama saklan! Çabuk!"
Doruk alaycı gülümsemesiyle karşılık vermişti.
"İlişkimizi bilmeyen kaldı mı? Kimden çekiniyorsun?"
Doruk'a doğru yürüdüm.
"Öğrenmesi gereken en son kişiden...Annem! Annem seni burada görürse ben biterim!"
Doruk şaşırmıştı. Eliyle öne dökülen saçlarını geri attı.
"Sizler böyle şeyleri ilk olarak annelerinize anlatmaz mısınız?"
"Tabii canım, her şey çok normal, ya! Bizden bu anlayışı bekle."
"Selin, sakin!"
Doruk'u odama doğru itmeye çalıştım. Yerinden kıpırdamamıştı, o ayrı mesele!
"Benim annem genelde savunduğunun aksine beni içime kapanmam konusunda her türlü çabayı göstermiş biridir. Sen beni anlayamazsın! Gir içeriye..."
"Selin! Evden ses geliyor. Niye kapıyı açmıyorsun? Annen, ben."
Söylediğin iyi oldu anneciğim(!) Doruk'u ve ayakkabısını odama yolladım. Etrafa göz gezdirdikten sonra kapıyı açtım. Yüzümde sahte bir gülümseme vardı.
"Anneciğim!"
Ben ne kadar kendimi zorlayarak gülsem de annem, bir o kadar kendini hiç zorlamadan somurtuyordu. Onu kucaklamak istediğimde elime bavullarını tutuşturmuştu. Bavulları içeri alıp kapıyı kapattım. O ise çoktan ceketini asmış tekli koltuğa yayılmaya giderken söylenmeye başlamıştı.
"Yol yorgunu insan kapıda bekletilir mi? Şu hale bak. Biz kızımıza gelelim, o bizi böyle karşılasın."
Karşısındaki pufa oturdum.
"Siz kim anne? Tek başına gelmişsin."
Ellerini yıkamak için banyoya doğru yön değiştirirken söylenmeye devam ediyordu.
"Sus, bir de dalga geçiyor! Sen burada rahat ortamı bulunca bozuldun herhalde! Ama şimdi ben geldim. Bir gün de kalacak olsam, seni toparlamama yeter."
Söylediklerinden sadece üç kelime dikkatimi çekmişti. Bunlardan birincisi "yeter"di. Çünkü annem geldiğinden beri içimden en az on kere bu kelimeyi söylemiştim. İkinci kelime "bir" üçüncü kelime ise "gün" dü. Demek bir gün kalıyordu. Şu an sevinçten zıplamamak için kendimi zor tutuyordum.Geri geldiğinde pufa oturdu. Mavi tişörtünü biraz çekiştirip konuşmaya başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/74428314-288-k263112.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bilirsin
JugendliteraturBenim için hayat sınavlara çalışmaktan ibaretti.Aslına bakarsanız bu çok çalışkan olduğumdan değil, yapacak başka bir şey bulamamamdan kaynaklıydı.Gerçi derslerde de pek başarılı olduğum söylenemez ya, neyse! Sosyal medyaya gelince, hiç sosyal medya...