Konuşmalarımız ıssız sokakta yankılanıyordu. Birbirimizi sevmemiz, itişmelerimiz, gülüşmelerimiz, kavgalarımız... Her şey bir yıla yakın bir sürede gerçekleşmişti. Bir insan birinin hayatını nasıl bu kadar alt üst edebilirdi? Gerçi ondan her şey beklenir. Onu bilirsiniz.
Yaşadığımız her şeyden sonra işte yeni bir gün... Sanki o olayları hiç yaşamamışız gibi. Olaylar şu an için yaşanmamış gibi görünse de içimizde bir yerlerde bir şeyleri değiştirmişti. Ne kadar bakmak istemesek de orada bir yerdeydi, işte. Değişen çok şey vardı. Dersler dışında... Vizeler biter, dersler başlar. Sonra final gelir ve mutlu son tatil. Mutlu sona sadece iki ay kaldı. Sabır, Selin. Sabır.
"Sen... Hesap makinen yanında mı?"
Kimyacı seslendiğinde kendime geldim. Sempatik hareketlerle masamın üstündeki cep hesap makinemi gösterdim.
"İşte, burada hocam!"
Değişik kimyacı gülümsedi ve sınıfa döndü.
"Gördünüz mü? Arkadaşınız getirmiş. Demek ki size derse hesap makinesi getirmeniz gerektiğini söylemişim. Bir de beni kandırmaya çalışıyorsunuz!"
Adam oldukça kurnaz bir tipti. O saçlar boşuna kırlaşmamıştı, tabii. Yanımda oturan Doruk, hocaya seslendi.
"Hocam, herkes Selin arkadaşımız kadar fil hafızalı değil. Ben unuttum, mesela. Ne dersiniz? Acaba bu B12 eksikliğinden mi kaynaklanıyor?"
Kimyacı üç adımda Doruk'un yanına ulaştı ve o yönde ilerideki masalara doğru yol aldı.
"B12 eksikliği halinde unutkanlık yapabilir..."
Doruk konuyu değiştirmenin verdiği keyifle bana bakarken kimyacı bir anda masamızın önüne atladı. Ben şaşkınlıkla kimyacıyı izlerken o, Doruk'a dönerek konuştu.
"B12 önemlidir. Ama sorumsuzluğunuz için kullanacağımız bir bahane değildir."
Doruk'un şaşkın ifadesi karşısında bütün sınıf kıkırdamaya başlamıştı. Ben de, tabii ki. Kimyacı arkasını dönüp giderken Doruk gülmemem için saçımı karıştırdı. Ellerini ittiğimde adam tekrarladı.
"Bir dahaki derse hesap makinesi getirin! Çıkabilirsiniz."
Masadaki eşyalarımı alıp çantama yerleştirdim. Doruk'a baktım.
"Çıkabiliriz."
Sınıftan çıktığımızda bahçede bizim tayfa toplandı. Bizim tayfadan kastım Seda, Okan, Melek, Başak, Beren, Birkan, Doruk ve benim, işte.
"Sonunda ikiz olduğumuzu anladılar." dedi Birkan sırıtarak.
"Saçım bir gün uzundu, bir gün kısa... Anlamamalarına şaşırıyordum zaten. Çok saflar."
Seda, Okan'a dönüp onu bozdu.
"Herkesin seninle ilgilenmediğini düşündün mü hiç?"
Upps, birileri Seda'ya hâlâ Ayşegül'ün hesabını vermemiş!
"Seda, bunu neden söylediğini anlamadım."
Seda kaşlarını çattı. Bu ise kibar arkadaşımın patlayacağının göstergesiydi. Nereden mi biliyorum. Yakın arkadaşınızın hoşlandığı çocuğun ikizinin ona umut verdiğini söyleyin! Ne anladıysanız onu yapın ya da yapmayın. Ben denedim. Hiç hoş olmuyor!
"Ben de anlayamamıştım. Bu durumda ben de saf oluyorum."
Okan ellerini iki yana açtı.
"Anlasaydın öyleyse. Birkan'la bu kadar zaman geçirip benim hareketlerim olmadığını anlamaman... Evet, bu senin saflığın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bilirsin
Novela JuvenilBenim için hayat sınavlara çalışmaktan ibaretti.Aslına bakarsanız bu çok çalışkan olduğumdan değil, yapacak başka bir şey bulamamamdan kaynaklıydı.Gerçi derslerde de pek başarılı olduğum söylenemez ya, neyse! Sosyal medyaya gelince, hiç sosyal medya...