Hakan'ın kollarında uyuduğum bir geceden daha uyandığımda, kollarım yine boştu ve Hakan'dan en ufak bir iz yoktu. Yine gitmişti, arkasında bir iz bırakmadan... Artık bu normal geliyordu. Ne bir hayal kırıklığı yaşıyordum, ne de hüzünleniyordum. Yatakta oturdum ve komidinin üzerinden telefonumu aldım. Saat 12 olmuştu. Bir sürü arama ve mesaj olduğunu gördüm. Çoğu Gizem'den gelmişti. Doğru ya, işe gitmemiştim. Artık bu hayatı yaşamaya gücümün olmadığını hissediyordum. Ne işe gidecek halim vardı, ne Pınar'la aramı düzeltecek... Her şeyi boş verip sadece Hakan'ın yanında olmak istiyordum.
Dünkü olayları tekrar düşündüğümde şimdi daha iyi fark edebiliyordum bazı şeyleri. Hakan'ın kaçtığı şeyin gerçekçi olmadığını daha önceden fark etmiştim zaten. Fakat bu şekilde olacağını hiç düşünmemiştim. Peki, şimdi ne olacaktı. Onu gerçekle yüzleştirebilecek bir tek ben vardım hayatında. O sırada aklıma Deniz geldi. Ne yapacağım konusunda Deniz'e danışmak mantıklı bir fikirdi. Ayağa kalktım, eşyalarımı aldım ve odadan çıkmak üzere ilerledim. O sırada kapıya yapıştırılmış bir not olduğunu fark ettim.
"Sana veda edemeden gitmek zorundayım yine... Ama artık neden bir türlü vedalaşamadığımızı biliyorum. Çünkü istemiyorum bunu, sen de istemiyorsun... Hiçbir gidişim veda değil, mutlaka dönüşümün sana olacağını biliyorum içten içe... Bana kollarında uyuma mutluluğunu tattırdığın için sana çok teşekkür ederim. Seni Her Şeyden Çok Seviyorum."
Hakan...
Bu not karşısında duygulanmıştım. Bu doğruydu, veda etmek istemiyordum ona. Mutluluğum yavaş yavaş hüzne dönüşürken notu özenle katladım ve çantama koydum. Odadan çıkmadan önce son bir kez dönüp arkama baktım. Hakan ve benim hayaletim sonsuza kadar bu yatakta sarılarak uyuyacaktı.
Evin yolunu tuttuğum sırada yolda Gizem aradı, açtım. Hiçbir şey söylemesine izin vermeden ona artık çalışmak istemediğimi, işten ayrıldığımı söyledim. Kızgın gelen sesi bir anda değişti. Bana sebebini soruyordu. Sebebini ben de bilmiyordum... İşi bu şekilde bırakmam doğru değildi, bunu biliyordum ama elimden daha fazlası gelmezdi. Gizem'e bugün gidip patronla konuşacağımı söyledim. "Ne halin varsa gör" dedikten sonra telefonu kapattı. Her zamanki gibi ona haksızlık etmiştim. Günlerdir işe doğru dürüst gitmiyordum. Her şeyi o hallediyordu benim yerime. Benim için onca şeye katlanmıştı. Bu zamana kadar hep arkamı kollamış, benim için bir sürü emek vermişti. Fakat her seferinde onu incitirken buluyordum kendimi. Bunu elimde olmadan yapıyordum. Bana olan duygularının hiç değişmeyeceğini bilmenin rahatlığıydı bu belki de... Artık bu sondu. Bu yanlışı düzeltecektim. Benim pozisyonumu hak eden oydu. Patrona bunları söyleyecektim. Hiç değilse, bir şeyi doğru yapmak istiyordum.
Hayatım ile bağlantımın tamamen koptuğunu hissediyordum. Hakan'ı tanıdığım andan itibaren yavaş yavaş başlamıştı bu. Giderek hayatımın merkezine yerleşmişti ve geri kalan her şey bir bir çıkmıştı hayatımdan. Son olarak da işimi ve Pınar'ı kaybetmiştim. Hatta Gizem'i bile kaybetmiştim. Fakat bunlar kaybetmekten ziyade, bir yükten kurtulmak gibiydi. Hayatımla bağlantımı koparan her olayda hafifliyor daha da özgürleşiyordum. Hakan'la olmak gerçek hayattan çok farklıydı. Problemlere rağmen, birçok şey, hatta her şey yanlışken bile, hayatın bunaltıcı yanı onunlayken yok oluyordu. Yaptığımız sıradan şeyler büyülü bir atmosfer içinde gerçekleşiyordu. Bu yüzden onunla olduktan sonra normal hayatıma dönmek acı veriyordu her seferinde. Şimdi ise dönecek sıkıcı bir hayatım kalmamıştı artık. Beni rahatlatan da buydu belki.
Şehrin sokaklarda amaçsızca yürürken tüm bunları düşünüyordum. Kesin olarak anlamıştım ki artık ne Pınar'la aramı düzeltmek umurumdaydı, ne de Hakan'ın hayal dünyasında yaşayan bir şizofren olduğunu anlamış olmam. Sadece benimle ilgiliydi her şey, benim ne hissettiğimle ilgiliydi. Son bir işim kalmıştı yapılacak o da patronla doğru düzgün konuşmaktı. Ona çok şey borçluydum. Bir vedayı herkesten çok hak ediyordu.
------
Patronun yanına gidip durumu açıkladığımda beklenmedik bir biçimde anlayışla karşıladı. Ona artık bu hayattan yorulduğumu, bir süre kendimi dinlemek istediğimi söylemiştim. Bana her zaman geri dönebileceğimi, bana destek olacağını söyledi. Gizem'in müdürlük işi için benden daha uygun olduğunu söylediğimde bunu düşüneceğini söyledi. Onunla vedalaşıp her şey için teşekkür ettim. Bu yaşadığım rahatlamayı iki katına çıkarmıştı. Sırt çantamın içinde Hakan'ın kapıya yapıştırdığı not, bir iki kıyafet ve biraz para vardı ve ben bir tüy kadar hafiftim. Şimdi yapmak istediğim şey Deniz'i aramaktı. Telefonumu son olarak bu iş için kullanacaktım. Numarayı çevirdim. Deniz neşeli sesiyle cevapladı telefonumu, bir süre konuştuktan sonra ona olayları anlattım. İnanamıyordu. Tüm bunları aklının almadığını söyledi. Onu İzmir'e götürmemi ve gerçekleri birlikte söylememiz gerektiğini söyledi. Hakan'ın gittiğini söyledim. Onunla tekrar karşılaşırsam bunun için uğraşacağım sözünü verdikten sonra telefonu kapattım ve çöpe attım.
Her şey çok hızlı olmuştu. Bir anda tüm bunlara karar verip hayata geçirmiştim. O gün akşama kadar şehrin tüm sokaklarını arşınladım. Sadece yürüyordum, bir yere gitmeden... Hava kararınca ucuz bir motelde bir oda kiraladım. Yatakta uzanırken zihnim tamamen boş gibiydi. Ne yaptıklarım ve başıma gelenler hakkında düşünüyordum ne de doğru mu yaptım yanlış mı ayrımına gidiyordum. Bu eski ve rahatsız yatakta hayatımın en iyi uykusunu çektim. Yastığa kafamı koymamla uyumam bir olmuştu. Normalde bir saat süren uykuya geçme süreci saniyeler içinde gerçekleşmişti, güzel rüyalar görmeye başlamıştım.
-----
Bu güzel ve huzurlu uykunun ardından yağmurlu bir sabaha uyandım. Cama çarpan yağmur damlalarının ahenkli müziğini dinlerken, farklı bir yatakta uyanmanın verdiği hissi üzerimden atmaya çalışıyordum. Üzerimdeki yorgana iyice sarıldım. Rahat bir uykudan sonra gevşemiş ve iyice yumuşamış olan bedenimi usulca kıpırdattım. Bugün yapmam gereken hiçbir şey olmadığının farkındalığını yaşamaya başlamıştım. Sınırsız özgürlüğün yarattığı boşluğu neyle dolduracağımı bilmiyordum. Aklımda tek bir şey vardı o da Hakan'ı bulup İzmir'e götürmek. Hakan'ı bulmak konusu fazlaca ümitsizdi. Hiçbir ipucu yoktu. Tek yapabileceğim onun beni bulmasını beklemekti fakat şu an hayatımla bağlantımı tamamen kestiğim için onun da beni bulma ihtimali yoktu. Ortak tek noktamız, bizim restoranın eski şubesiydi. Oraya da gitme ihtimalim yoktu. Bir süre tüm bunlardan uzaklaşıp kafamı dinlesem iyi olacaktı. Sonrasında bunun bir çaresine bakacaktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
RomantikaHer gün restorana gelen gizemli müşteriyi takip etmeye karar veren Kerem'in hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. BoyxBoy