Uyandığımda henüz güneş doğmaya başlamamıştı. Bu kadar erken kalkmama anlam verememiştim. Dün yaşadığım olaylardan sonra yorgun düşmüştüm ama yine de içimde tuhaf bir enerji vardı. Uyandıktan sonra aklıma gelen ilk şey Hakan'dı ve hissediyordum bugün gelecekti. Banyoya geçtim ve aynanın karşısında bir süre kendimi izledim hala evsizler gibi görünüyordum. İşin aslı evsizdim de zaten. Kemiklerim tek tek sayılıyor, karışık saçlarım uzun sakallarıma karışıyordu. Yanaklarım zayıflıktan içeriye doğru çökmüştü. Öyle ki arkadaşlarım bile beni tanımamıştı. Acaba Hakan da beni tanımaz mıydı? Tanısa bile bu halimle beni beğenmesi imkansızdı. Sakallarımı kesmeyi düşündüm ama bu sefer de arkadaşlarım beni tanıyacaktı ve onlara açıklama yapmak şu an istediğim son şeydi.
Yüzümü yıkadığım sırada Pınar'dan boşanıyor olduğum gerçeği bir anda zihnimin derinliklerinden çıktı ve bir yıldırım gibi beynime düştü. Tüm vücuduma soğuk bir ürperme yayıldı. Bu düşüncenin etkisiyle başım dönüyor karnıma ağrılar giriyordu. Pınarı seviyordum ben... Ondan boşanmak istediğim bir şey değildi aslında. Birini bulmuş olmasıydı aslında beni en kötü etkileyen. Ben gider gitmez yerim dolmuştu. Pınar'ın beni bekleyeceğine çok inanmıştım nedense. Fakat artık geri dönüşü yoktu bunların. Hem ona boşanmak istemediğimi söyleyecek yüzüm yoktu, hem de boşanmasak da onunla yapamazdım artık. Hakan hep aklımda olacaktı ve onu reddetme ihtimalim yoktu. Her seferinde onu aldatarak yaşamak bana göre değildi. Üstelik Pınar'a açıklamış olsam da o olayı benim gay olmam gibi algılamıştı. Hakan'la olan ilişkimi ve duygularımı ben bile anlamamışken, ondan anlamasını beklemek tuhaftı gerçi. Sakalımı bir süre daha kesmemeye karar vermiştim. Şimdi akşama kadar oyalanacak bir uğraş bulmam gerekiyordu. İlk iş kahvaltı yapmaktı. Kahvaltının ardından kütüphaneye gider bolca kitap okurdum. Bu plan güzel gibiydi. Beni bir süre idare edecek param vardı o yüzden bunun için de endişelenmeme gerek yoktu.
Akşama kadar okuyarak ve sokaklarda gezerek vakit geçirdikten sonra akşam saat 8'de restorana gittim. Hakanı beklemeye koyuldum fakat yine yoktu...
-----
İki hafta boyunca her gün aynı saatlerde restorana gitmeme rağmen Hakan'dan en ufak bir iz yoktu. Yine de ümidimi kaybetmemiştim, gitmeye devam ettim. İkinci haftanın sonunda yavaş yavaş ümitsizliğe düşmeye başlamıştım. Bu planın ne kadar aptalca olduğunu daha iyi anlıyordum. Hakan kim bilir neredeydi şimdi... Burada sonsuza kadar onu bekleyemezdim. Onu bulmak adına yapabileceğim başka bir şey de yoktu. Elim kolum bağlı kalmıştım. İçimi kaplayan hüzünle birlikte biraz daha oturdum.
Izgara tavuk ve patates püresinden oluşan yemeğimi yemiştim. Saat epeyce ilerlemişti. Artık kalkıp otele geri dönsem iyi olacaktı. Gitmeden önce bir kahve içmeye karar verdim. Kahvemi yudumlarken kapı açıldı ve içeriye Hakan girdi. Ve o anda zaman durmuştu. Her şey ağır çekimde ilerliyor, kalp atışlarım tüm dünyanın duyabileceği kadar yüksek sesle ritim tutuyordu. Bir an nefesim kesildi ve kalbim durdu. O kısa zaman diliminde Hakan ile göz göze geldik. Bana sadece bir saniye kadar baktı. Hemen tanımış olmalıydı. Beni görür görmez arkasını döndü ve kapıdan çıktı. Ben de hemen kalkıp aceleyle hesabı ödedim. Elim ayağıma dolaşıyordu. Aceleyle kapıdan çıktığımda Hakan caddenin karşısına geçmiş, durmuş bana bakıyordu. Elleri ceketinin ceplerindeydi. Benim çıktığımı gördükten sonra ilerlemeye başladı ben de onu takip ettim. Onun küçük oyununu oynuyordum yine...
Hızla yürüyor ona yetişmeme izin vermiyordu. Adeta peşinden koşuyordum onu takip edebilmek için. Arkasına dönüp bakmıyordu. Epeyce ilerledikten sonra ani bir dönüşle bir apartmana girdi ben de onu takip ettim. İçeriye girdiğimde gülümseyen bir yüz ve açılmış kollarıyla beni bekliyordu. Tereddütle yaklaştım ve sarıldık. Bu seferki sakin huzurlu bir sarılmaydı. Ona olan özlemimi az da olsa dindirmişti. Uzunca bir sarılmanın ardından ayrıldık ve yüzüme baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
RomanceHer gün restorana gelen gizemli müşteriyi takip etmeye karar veren Kerem'in hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. BoyxBoy