Veda

2.6K 141 19
                                    

-Sana veda edemedim hiç...

Ne söylediğini zorlukla duyabilmiştim.

-Veda edemezsin! İzin vermiyorum. Beni bırakamazsın, diye haykırıyordum.

------

Son sözleri böyle olmuştu. "Sana veda edemedim hiç..." Son nefesini kollarımda verdi. Gözlerindeki ışığın sönüşünü gördüm. Artık nefes almadığını gördüğüm an bağırdım... Bağırdım... Bağırdım... Sesim kısılana kadar bağırdım. İçime tarifi olmayan bir acı doldu o anda. Ne kadar çok bağırsam haykırsam da acım azalmadı. Ne kadar çok çığlık atsam da içimdeki yangını ifade edemedim. Ambulans geldiğinde her şey için çok geçti. Tepeden tırnağa kana bulanmıştım. Hakan'ı kollarımdan alarak sedyeye koydular. Onu bırakmak istemiyordum. Onunla son kez ayrıldığımızı biliyordum çünkü...

Hastaneye oradan da karakola geçtik fakat ben tüm bunları yaşamıyor gibiydim. Sanki görünmez bir el beni kontrol ediyor, ifade veriyordu. Ağlamıyordum ama içimdeki acı dolu dünyada hapsolmuştum. Dışarıya çıkamıyordu bu duygular. Bedenim bir makine gibiydi sadece ruhum acının içinde boğuluyordu. O gün eve gelene kadar bu böyleydi. Deniz sürekli ağlıyor ve sinir krizleri geçiriyordu. Hastanede ona da sakinleştirici yapmışlardı. Deniz'in evine gelince bahçeye çıktım ve dün bu saatlerde üçümüzün beraber oturduğu salıncağa yığılırcasına oturdum. Akşama kadar hiç kalkmadan o salıncakta oturdum. Hakan'ın artık olmadığı gerçeğini hala kabullenemiyordum. Deniz de varlığımı unutmuş gibiydi. Akşama doğru birkaç kere yanıma geldi ama benden karşılık alamayınca, üzerime battaniye örtüp gitti. Sadece boşluğa bakarak oturuyordum. Gece yarısı Deniz yanıma bir bardak su ile geldi.

-Sen hiç su içmedin mi? Diye sordu hırıltılı bir sesle. Ağlamaktan sesi kısılmıştı.

Deniz'in bunu söylemesiyle beraber dudaklarımdaki ve boğazımdaki kuruluğun farkına vardım. Tek bir damla tükürük yoktu. Yutkunmaya çalıştığımda bunu yapamadım. Suyu aldım ve ağzıma götürdüm. Bir damlayı ağzımda gezdirdiğimde çorak bir toprağa dökülen su gibi ağzım önce içine almadı suyu, sonra hemen sonuna kadar emdi. İkinci yudumu aldığımda hala yutkunamıyordum. Boğazım acıyordu, sanki yaralar açılmıştı. Zorla üçüncü yudumu yutunca biraz daha normale döndü. Bu bir bardak suyu içince biraz da olsa kendime gelmiştim. Dikkatimi üzerime yöneltince fark ettim ki hala kanlı kıyafetler duruyordu. Yüzümdeki ve ellerimdeki kanı silmiştim ama kollarımda ve gömlekten içeri sızan yerlerde hala kurumuş kanlar vardı. Bu görüntüyü görmek beni derinden sarsmıştı. Bu Hakan'ın kanıydı. Ondan bana kalan son şeydi. Deniz hırıltılı ses tonuyla konuşmaya devam etti.

-Bir duşa girsen iyi olur.

Ses çıkartmadan ayağa kalktım ama kalkmamla birlikte korkunç bir baş dönmesi eşliğinde gözlerim karardı. Deniz tutmasa düşüyordum. Beni tuttu ve kendime gelene kadar o şekilde bekledi. Hiçbir şey yememiş içmemiştim, bunu yaşamam normaldi. Deniz'in yardımıyla duşa kadar ilerledim fakat hala çok halsiz hissediyordum. Deniz kıyafetlerimi çıkarmama yardım etti ve beni duşun altına soktu.

-Sanırım kendi başına yıkanamayacaksın, dedi.

Ardından kıyafetlerini çıkardı o da yanıma geldi. Sıcak suyu açtı. Bu son derece sıcak olan su, kaskatı kalmış olan kaslarımı yumuşatmıştı. Sırtımda ve kollarımda korkunç ağrılar vardı. Kendimi kasmaktan her yerim tutulmuştu. Deniz eline lifi aldı ve kurumuş kan lekelerini yıkamaya başladı o sırada ağlayamaya başladım. Ağlamamın sebebi Hakan'ın son parçası olan kan izlerinin siliniyor olmasıydı. Tüm kan lekeleri temizlendiğinde ben kendime hakim olamayacak biçimde ağlıyordum. Deniz bana sarıldı ve ikimiz de o halde yere çöktük. Üzerimize sıcak su akarken, çıplak, sarılmış, ağlıyorduk. Bir süre sonra kendimden geçmiştim. Deniz beni kaldırdı ve havluya sardı. Yarı baygın haldeydim ve bacaklarım beni taşımıyordu. Ağlamam kesilmişti. Yine ona yaslanarak ilerledim. Beni Hakan'la kaldığımız odaya götürdü. Fakat odaya girer girmez dehşetli bir ağlama nöbetine tutuldum. Bu onunla beraber son günümüzü geçirdiğimiz odaydı. Buraya girmeye dayanamazdım. Deniz bunu görünce beni oradan çıkardı ve kendi odasına götürdü. Yatağına yatırdı üzerimi yorganıyla örttü. Yatar yatmaz göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Tüm ruhum acıdan yorgun düşmüştü. Yavaşça uykuya daldım.

-------

Uyanmak istemediğim bir güne uyanmıştım. Rüyamda bile sürekli Hakan'ın kanlar içindeki halini görmüştüm ve uykumdan ağlayarak uyandım. Bilincim yerine gelmeye başlayınca Hakan'ın öldüğü gerçeği tokat gibi çarpıldı yine yüzüme. Sırf bu gerçekle yüzleşmemek için uyanmak istemiyordum. Artık baş edecek gücüm yoktu. Yataktan kalktığımda çıplak olduğumu fark ettim. Deniz'in dolabını açtım ve bulduğum bir pantolon ve hırkayı üzerime giydim. Epey bol olmuştu. Deniz gece yanımda uyumuş olmalıydı ama şimdi yatakta değildi. Evi dolaştığımda Deniz'in evde olmadığını fark ettim. Nereye gitmişti acaba?

Mutfaktan biraz bisküvi bulup onları yemeye başladım. Ellerim titriyordu çünkü uzun zamandır yediğim ilk şey buydu. Fakat sanki dilimdeki tat alma duyusu kaybolmuş gibiydi. Yediğim şey çiğnedikçe ağzımda büyüyordu. Biraz yedikten sonra bolca su içtim. Boğazımdaki korkunç kuruluk yine de hafiflemişti. O sırada kapı açıldı ve Deniz içeriye girdi.

-Hastaneden geliyorum, dedi.

Bir süre sessiz kaldı. Yanıma geldi sonra bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Söyleyecek, konuşulacak hiçbir şey kalmamış gibiydi.

Hakana otopsi yapmışlardı, ardından cansız bedenini hiçbir yakını olmadığı için bize teslim ettiler. Sadece ikimizin olduğu bir cenaze töreniyle onu mezarına koyduk ve mezarlıktan ayrıldık. Bu süreçte ikimiz de ağlamamıştık. Sanırım artık gözlerimizdeki yaş bitmişti. Eve sessiz bir yolculuk sonunda geldik ve salona ikimiz de oturduk. Yine sessizce bekliyorduk sanki hiçbir şey olmamış gibi. Deniz bir anda oturduğu yerden kalktı ve yanıma oturdu. Başını omzuma yasladı.

-Beni bırakma, dedi usulca sesi ağlamaklıydı.

-Tamam, dedim.

Diyecek başka bir şey bulamamıştım.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin