Deniz'in evine gitmeden önce markete uğradık ve Deniz yapacağı yemek için malzeme almaya başladı. Sana kendi özel tarifim olan bir yemek yapacağım diyerek bir yandan heyecanla anlatıyor, bir yandan malzemeleri alıyordu. Ben de ona eşlik ediyordum. Deniz, yanında kendinizi çok yavaş biri gibi hissettiğiniz insanlardandı. Enerjikti ve neşeliydi. Konuşkandı ve anlattığı şey sıradan bile olsa onu ilgi çekici bir hale sokmayı başarıyordu. Beni ilk gördüğü zamanki şokunu üzerinden atmış olacak ki sanki çok uzun zamandır birbirimizi tanıyormuşuz gibi davranıyordu.
Marketten çıkıp yine arabaya bindik ve eve sonunda varmıştık. Hemen üzerini değiştirdi ve beraber mutfağa geçtik. Ben mutfak masasına oturmuştum. O da malzemeleri ayarlıyordu. Fırında sebzeli somon yapacaktı. Önlüğünü giydi ve bir aşçı edasıyla işleri yapmaya başladı. Bir yandan da çorba yapıyordu. Sebzeleri doğramak için benden yardım istedi. Yanına gittim ve tezgahta ona yardım etmeye başladım. Neşeli ve enerjik hali yemek yaparken daha da artmıştı. Birlikte keyifle yemek hazırlıyorduk.
-Ne iş yapıyorsun? diye sordu.
-Bir restoranda müdürüm. Önceden garsondum aynı restoranda. Ama aslında tarih okudum. Sen?
-Benim net bir işim yok, müzikle uğraşıyorum. Bazen piyano dersleri veriyorum. Bazen barlarda çıkıyorum. Küçük bir grubumuz da var yazın çaldığımız bir mekan var ama düzenli bir işim yok.
-Nasıl yani, geçimini nasıl sağlıyorsun?
-Paraya pek ihtiyacım olmuyor çünkü annem ve babam düzenli olarak para gönderiyor bana, üstelik babaannemden kalan bu ev araba da var. Sade bir hayat yaşıyorum ve canım istediği zaman çalışıyorum.
-Anladım... Alp bana kapıyı yaşlı bir kadının açacağını söylemişti, sanırım o babaannen oluyor?
-Evet, ama o 3 yıl önce vefat etti. Tabi Alp'in bundan haberi yok. O ölünce hayatta yapayalnız kaldım.
Sessizleşmişti. Hayatta sahip olduğun son kişiyi kaybetmenin nasıl bir duygu olduğunu biliyordum.
-Annen ve babanla görüşmüyor musun?
-Görüşüyorum ama ikisi de farklı yerlerde yılda bir iki kez falan yani. İkisi de bu vicdan azabını bastırmak için bana yüklü miktarda para gönderirler çocukluğumdan beri. Beni 14 yaşımda bırakmanın vicdan azabını... Ama aslında ben çok memnunum beni bıraktıkları için. Çünkü onlarla yasadığım 14 yıl tam bir işkenceydi. Sürekli çalışan bir anne ve baba ve birlikte olduğumuz kısıtlı zamanda da sadece kavga ederlerdi. İkisinin de hayatında başkaları vardı. Bunu biliyorlardı. Böyle bir aile ortamından sonra babaannemle bu güzel evde yaşamak bana cennet gibi gelmişti. Babaannem sevgi dolu bir kadındı. Sadece bana karşı değil Alp'i de severdi. Üçümüz çok iyi anlaşıyorduk. Alp hayatından iyice bunaldığında, ona gelip bizimle yaşamasını bile teklif etmişti. Alp annesini ve hayatinin o bölümünü pek anlatmazdı ama bilirdim yine de. Sorduğumda ben senin yanına bunlardan kaçmak için geliyorum, onları buraya da taşıma der konuyu kapatırdı. Neden gittiğini hiç anlamadım ta ki olayları çözene kadar, dedi.
Yine yüzüne bir hüzün çökmüştü, sessizce bekledi bir süre.
-Alp'in hayatını artık bir düzene koyması için onunla konuşacağım, çünkü bu şekilde yaşamaya devam etmesi imkansız, dedim.
Bu konuda yorum yapmadı yeniden yemek yapmaya odaklanmıştı. Sohbet ederek yemeği hazırladık ve afiyetle yedik. Tüm gün çok yorulmuş ve acıkmıştım. Güzel bir yemek iyi gelmişti. Yemekten sonra şirin ve düzenli olan bahçeye çıktık. Akşam serinliğinde bahçedeki salıncağa oturduk ve sohbet etmeye devam ettik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
RomanceHer gün restorana gelen gizemli müşteriyi takip etmeye karar veren Kerem'in hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. BoyxBoy