Evime dönmek üzere otobüse bindiğimde içimi tuhaf bir heyecan kaplamıştı, işte Hakan'ın yanına gidiyordum. Hakan'ın yerini bilmesem de ona kavuşacağımı hissediyordum. Yolculuk boyunca onu düşündüm. Kendimi Pınar'la nasıl konuşacağım konusunda düşünmeye zorlasam da hala tek düşünebildiğim Hakan'a kavuştuğumda neler yapacağımdı. Ona sarılmak, kokusunu içime çekmek, dokunuşunu tenimde hissetmek için can atıyordum. Bu düşünceler arasında süren yolculuk bir süre sonra dayanılmaz olmaya başlamıştı. İçimden taşan bu enerjiyle oturmak çok zor geliyordu. Otobüsten inip koşmak istiyordum. Dört saatlik yolculuğun özellikle son bir saati gerçekten işkence gibiydi. Otogara girer girmez sırt çantamı aldım ve indim. Yürümüyor koşuyordum. Bir an önce restorana gitmeliydim. Otogardan restorana kadar kilometrelerce yol vardı ama tekrar herhangi bir araca binmek istemiyordum. Buna dayanmam imkansızdı. Nefesim kesilene kadar koştum. İyice yorulunca yolun kenarında bir süre oturdum sonra otostop çekmeye karar verdim.
Uzun bir süre hiçbir araba durmadı. En sonunda yaklaşan arabalardan biri yavaşladı. Yol arkadaşım sessiz sakin yaşlı bir adamdı. Sadece nereye gittiğimi sordu. Aynı tarafa gidiyorduk. Biraz ilerledikten sonra konuşmadan bana bisküvi ikram etmişti. Bisküviyi yerken ne kadar acıkmış olduğumu fark ettim. Üstelik susuzluktan da ağzım kurumuştu. Biraz su içtikten sonra kendime gelmiştim. Bu sessiz yolculuk sonuna yaklaştığında, yaşlı adama beni arabasına aldığı için minnetle teşekkür ettikten sonra restoranın birkaç sokak ötesinde indim. Burası öğrenciyken kaldığım tek odalı eve çok yakındı. Evin önünden geçmek için yandaki sokağa saptım. Eski evimin önünden geçerken bu evle alakalı yüzlerce anı geçiyordu kafamdan. Önünde bir süre duraksadım. Üniversite yıllarım gibi bu evde yaşadığım yıllar da şimdi sadece uzak bir hayal gibiydi. Ben evi izlerken kapıdan genç bir çocuk çıktı. O da benim bir zamanlar olduğum gibi öğrenci olmalıydı. Arkasından bir kız çıktı kapıdan, neşeli bir şekilde muhabbet ediyorlardı. Önümden beni fark etmeden geçtiler. Kol kola girmişlerdi. Bu görüntü beni anlamsız bir şekilde duygulandırmıştı.
Evi izleyerek kafamdan anıların geçmesine izin verdim bir süre daha. Anılar dönüp dolaşıp yine Hakan'la ilgili olmaya başlamıştı. Evime gizlice girdiği günü ve o gün yaşadıklarımızı hatırlıyordum en ince ayrıntısına kadar. O gün ilk defa sevişmiştik... Yaşadığım duygular sanki şimdi yaşıyormuşum gibi canlıydı. Gidişi, arkasından yaşadığım yıkım, depresyon hepsi şimdi bile canımı acıtıyordu. Onu unutmaya çalışma denemelerimin ilk seferiydi o gidişi... Kokusunu içime çektikten ondan kalan son şey olan tişörtü çöpe atmış onu unutacağıma yemin etmiştim. Fakat sonrasında yine duygularıma, ona olan aşkım hükmetmeye başlamış ve gördüğüm anda sanki hiçbir şey olmamış gibi affedivermiştim onu. Bu böylece sürüp gitmişti. Bundan sonra da böyle olacaktı. Ne kadar uzak kalsam da, unuttuğumu sansam da onu gördüğüm an tüm yelkenleri suya indirecektim. Bunu kabullenmiştim. Zihnimi tüm bunlardan çekip almaya çalışırken bir yandan da yola koyuldum. Tıpkı üniversite yıllarında olduğu gibi bu yolu kullanarak restoranın olduğu caddeye doğru ilerledim. Her adım başka bir anıya açılan bir kapı gibiydi. Bir kapıdan diğerine geçiyordum.
Restoranın olduğu caddeye geldiğimde güçlü bir his beni oradan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Sanki bu cadde, bu restoran beni eski hayatimin içine geri sürükleyecek gibiydi. Kendimi zorlayarak restoranın önüne geldiğimde itici his daha da güçlenmişti. İçeriye girecek olursam yine servis yapmaya başlayacak, sipariş alacaktım sanki. Eski arkadaşlarımı buradan görebiliyordum. Beni nasıl karşılayacaklardı acaba, beni soru yağmuruna tutacaklardı ve bununla baş edecek gücüm yoktu. Sadece Hakan'ı görmeye gelmiştim buraya.
Kapının önünde öylece bekledikten sonra cesaretimi toplayıp kapıyı yavaşça ittim. İçeriye girdiğimde ilk olarak Hakan'ın her zaman oturduğu masaya bakmıştım ama boştu. En köşedeki bir masaya oturdum. Siparişimi almaya eski iş arkadaşım Aydın gelmişti. Yanıma yaklaştı ve menüyü uzattı. Yüzüme dikkatli bakmamış olacak ki beni tanımamıştı. Bu beni epey rahatlatmıştı. Bu konuşmaları ne kadar ertelersem o kadar iyiydi. Menüyü incelerken ne kadar aç olduğumu fark ettim. Sabahtan beri doğru dürüst bir şey yememiştim. Izgara tavuk ve patates püresi söylemeye karar vermiştim tıpkı Hakan'ın önceden yaptığı gibi... Aydın geldi "siparişinizi alabilir miyim?" dedi. Yüzüme son derece ciddi bakıyordu. Beni tanımadığını anlamıştım fakat inanamıyordum. Bu kadar mı değişmiştim? Gerçi ben bile aynada kendimi tanıyamamıştım. Saçım sakalım birbirine karışmıştı, tenim esmerleşmişti. Siparişimi sessizce söyledim. Yüzü bir anda değişti ve bana şüpheyle bakmaya başladı. Ses tonumdan tanımış olmalıydı. Yüzüme fazla bakıp rahatsız etmek istemediği her halinden belliydi. Kaçamak bakışlarının ardından tereddütle uzaklaştı ve siparişi getirmek üzere gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
RomansaHer gün restorana gelen gizemli müşteriyi takip etmeye karar veren Kerem'in hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. BoyxBoy