_10 yıl Sonra_
Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey Deniz'in kumral kıvırcık saçları olmuştu. Her sabah olduğu gibi... Ben yatağın sağ tarafında yatıyordum ve sol tarafıma dönerek uyuyordum her zaman. Deniz de yüz üstü uyumaya alışmıştı. Bu yüzden bu kıvırcık saçları izlemek günlük rutinimin başlangıcıydı. Yavaşça yataktan kalktım ve banyoya gittim. Yüzümde belirmeye başlamış olan çizgileri izledim bir süre. Hafiften uzamış olan sakalımı elimle sıvazladım ama şimdi tıraş olmak istemiyordum. Yüzümü yıkamakla yetindim sadece.
Üzerimde sadece atlet ve şort vardı ve havalar serinlemeye başlamıştı. Üşüdüğümü fark ettim. Yatak odasına döndüm ve köşedeki tekli koltuğun üzerindeki röpteşambırı giydim. Odadan tekrar çıkarak misafir odasına doğru yöneldim. İçeriye girerek kapıyı kapattım. Camın kenarına giderek, camı sonuna kadar açtım. Temiz havayı içime çektim. Odadaki iki tekli yataktan sağ taraftakine gözüm takıldı bir süre. Bu Hakan'la uyuduğumuz son geceye götürmüştü beni. Başlarda bu odaya hiç giremesem de son zamanlarda her sabah bu odaya gelerek camın önünde Hakan'ı hatırlamak rutin haline gelmişti. İlk zamanlar bu odaya girdiğimde sadece ağlıyor ve acı çekiyorken şimdi güzel anıları hatırlıyordum. Camdan esen rüzgar tıpkı o günkü gibiydi. Hakan'ın beni camın önünde nasıl da tatlı öptüğünü hatırladım. Gözlerimi kapattım. Kokusu burnuma gelmişti adeta. Dün gibi tazeydi bu anılar. Sanki Hakan arkamdan sarılmış ve boynumu öpüyordu her zaman yaptığı gibi... Bu hayalin tüm benliğimi ele geçirmesine izin verdim. Bir süre sonra yatağa oturdum. Bu Hakan'ı anma şeklimdi. Yatağa uzandım ve kokusunu aradım. Onun kokusu hiçbir şeye benzemiyordu. Dünyadaki hiçbir şey bu kadar güzel değildi. Bir süre daha vakit geçirdikten sonra odadan çıktım. Deniz hala uyanmamıştı. Alt kata indim ve kendime bir kahve yaptım. Bu sırada kapının önündeki gazeteyi aldım. Salona geçerek bir yandan kahvemi içerken bir yandan gazetemi okumaya başladım. Aradan çok vakit geçmemişti ki Deniz'in ayak sesleri duyuldu. Yanıma geldi ve eğilerek yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.
-Günaydın Kerem Bey, kahvaltıda ne alırdınız?
-Aç değilim henüz...
-Hiçbir şey yemiyorsun Kerem açlıktan öleceksin.
-O zaman tost olabilir.
-Tost, tamamdır.
Odadan çıktı on dakika kadar sonra elinde bir tabakla döndü. Tabağı bana uzattı, teşekkür ederek aldım. Kendimi zorlayarak tostun yarısını yedim ve gazeteme döndüm.
-Bugün yürüyüşe çıkacak mısın? Diye sordu.
-Çıkacağım sanırım.
-Ben de gelmek istiyorum.
-Ciddi misin?
-Evet, neden bu kadar şaşırdın?
-Şaşırmam normal değil mi, hiç gelmedin benimle şimdiye kadar.
-Bugün geleceğim. Yoksa... İstemiyor musun beni?
-Olur mu öyle şey, çok memnun olurum...
Deniz'in sonunda evden çıkmak istemesi beni memnun etmişti. Çok nadir dışarıya çıkıyordu. Bazen haftalarca çıkmadığı oluyordu. Onun için endişeleniyordum.
--------
Yıllar Deniz'in yanında, birbirimizin yaralarını sararak geçmişti. Ben Hakan'ın intiharından sonra, gün geçtikçe yavaş yavaş toparlandım ama Deniz sürekli kötüye gitti. Her gece kabus görüyor ve ağlayarak uyanıyordu. Onu teselli etmek ve yatıştırmak bana düşmüştü o yüzden de güçlü olmak zorundaydım belki de. Aradan aylar geçmesine rağmen Deniz'de hiçbir düzelme olmadı. Onu bırakmamam için yalvarıyordu her gün. Onu bırakmayacağımı söylesem de bana inanmıyor sürekli tedirgin oluyordu. Geceleri onunla beraber uyumaya başlamıştım. Böylece hem gitmediğimden emin oluyordu hem de gece kabustan uyandığında onu yatıştırıyordum. Böyle gecelerden birinde birlikte olduk ilk defa. O kadar hüzünlü, o kadar farklıydı ki tüm sevişmelerden. Keyif almak için yapılan bir aktivite değil, bir hüznü paylaşmaktı. İkimizin de Hakan'ı düşündüğü çok belliydi. Deniz'in nefesinde öpüşlerinde Hakan'ı hissedebiliyordum bazen, bu bana tarifi mümkün olmayan bir özlem duygusunu tattırıyordu. Hiç konuşmasak da onun da böyle hissettiğine emindim. Hiçbir zaman sevgili ya da ona benzer bir şey olmadık. Birbirimize çok güçlü duygularla bağlıydık ve bazen sevişiyorduk ama aramızdaki ilişki arkadaşlıktı aslında. Bu acı dolu yaşamlarımızda birbirimize eşlik ediyorduk. 10 yıl bu şekilde geçti.
İkimiz de 30'lu yaşların sonlarındaydık, yıllardır beraber yaşayan iki erkektik bu çevredeki insanlar tarafından oldukça garip karşılanıyordu. Deniz'in arkadaşları onun gay olduğunu zaten biliyorlardı. Hepsi ikimizi sevgili sanıyordu. Başlarda durumu açıklamaya çalışsak da bir süre sonra ikimiz de pes ettik ve öyle sanmalarına izin verdik. Deniz olayın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen hala düzelmemişti. Evet, artık kabuslar görmüyordu. Gece yarısı ağlayarak uyanmıyordu ama neşesi ve gülücükleri sonsuza dek yok olmuştu. Onu ilk tanıdığım halindeki hayat enerjisi ve insani kendine çeken gülümseyişi bir daha görünmemişti. Onun düzelmesini bekledim yıllarca ama bunun olmadığını gördüm. Hakan öldüğünde yüzünde oluşan acı dolu hüzünlü ifade yüzüne oturmuştu artık. Bir daha da gitmedi. Kendini çok fazla suçluyordu. "Eğer orada seni dinlesem, hemen yanına gitsek ona engel olabilirdik" diyordu. Böyle düşünmemesi gerektiğini ne kadar söylesem de onu ikna edemedim. Ona bazen neden gülmediğini sorma cesaretinde bulunuyordum, gülecek bir şey bulamadığını söylüyordu. Günlerimiz çok sıradan geçiyordu. Ben uzun doğa yürüyüşlerine çıkıyordum. Deniz evden pek çıkmıyordu. İkimiz de çalışmıyorduk. Deniz'in hesabındaki parayla geçiniyorduk. Evli çiftler gibi her gece beraber uyuyorduk, Deniz'in odası artık ikimizin odası olmuştu. Buna rağmen nadiren sevişiyorduk. Sadece Deniz istediğinde... Denizi çok sevsem de ona karşı bariz bir tutku hissetmiyordum. Her seferinde bana Hakan'ı hatırlatıyordu ve bir şekilde onu anıyor olmak beni mutlu ediyordu.
Hakan sanki ölmemişti benim için. Başından beri böyleydi. Kollarımda can çekişmişti. Cansız bedenini morgdan ben almıştım ama yine de öldüğüne kendimi inandıramamıştım. Sanki yine ortadan kaybolmuştu ve beklenmedik bir anda ortaya çıkacaktı. Bunun olmayacağını bilsem de kendimi aksine inandıramıyordum. Bu yüzden Deniz kadar kötü değildi durumum. Fakat son birkaç yıldır, yaşama isteğimin yok olduğu bir gerçekti. 40 yaşıma yaklaşıyordum ve hayatımla hiçbir şey yapmamıştım. Kendim için hayatım için bir şey yapmayı Hakan'ı tanıdığım andan itibaren bırakmıştım. Rüzgarda savrulan bir yaprak gibi Hakan nereye eserse ben de oraya uçmuştum. Evlenmiştim mesela bunu düşünmek bile rüya gibi geliyordu oysa Pınar gerçekti. Kim bilir nerede ne yapıyordu. Üstelik ondan boşanmamıştım bile... Ortadan kaybolmuştum sadece. Planım bu değildi aslında ama Deniz'in yanına geldikten sonra bir daha buradan ayrılmamıştım Dağlarda yaptığım yürüyüşler ve yolculuklarda hep yaşanmamış hayatımı düşünüyordum. Hayatımı onun için bir kenara attığım adam artık yoktu ama hala hayatım aynı hiçliğin içinde kaybolmuş durumdaydı. Sadece Deniz vardı hayatımda ve onun da bana ihtiyacı vardı. O olmasa ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Denizin yanından ayrılsam nereye gideceğimi de bilmiyordum. Bu yüzden yaşlanıp ölene kadar Deniz'le kalacaktım.
------
-Hadi biraz hızlı ol...
-Çok yoruldum biraz bekle.
-Daha tepeye bile ulaşmadık.
-....
Denizle birlikte yürümek oldukça zordu. Uzun zamandır dışarıya çıkmadığı için hemen yoruluyordu ve oturuyorduk. Biraz bekledikten sonra yürümeye devam ettik. Zorlu bir yolculuğun ardından tepeye ulaşmıştık. Deniz nefes nefese kalmıştı. Kendisini yere attı ve otların arasına uzandı.
-Bak, sana bahsettiğim manzara buydu.
Uzandığı yerden yardımımla kalktı ve baktı.
-Gerçekten dediğin kadar varmış. Hiç bu kadar yükseğe çıkmamıştım.
Deniz hayranlıkla manzarayı izlerken ben yere oturmuştum. Bir süre sonra o da yanıma oturdu. Çok susamıştım. Mataramı aradım ama çantamda yok gibiydi.
-Hakan mataram sende mi? Diye sordum.
Bana matarayı uzatırken bir yandan konuştu.
-Sana kötü bir haberim var yalnız, ben Hakan değilim.
Bunu söyledikten sonra güldü. Bir an şok olmuştum ona yanlışlıkla Hakan demiştim. Sabahtan beri onu düşündüğüm için ağzımdan öyle çıkmış olmalıydı. Fakat yüzüne şaşkınlıkla bakmamın sebebi bu değildi. Gülmüştü, uzun zamandır ilk defa güldüğünü görmüştüm.
-Noldu? Niye öyle bakıyorsun? Dedi.
-Güldün... dedim.
-Aaa evet... dedi.
Kendisi de şaşırmıştı. Eski günlerdeki kahkahalarına benzer bir kahkaha attı. Ben de ona eşlik ettim. Gülüşünü tekrar görebilmek müthiş bir histi. Bu dağ yamacındaki tepede, bu güzel manzarayı izlerken gülebilmek gerçekten çok güzeldi.
_SON_
![](https://img.wattpad.com/cover/85554431-288-k795649.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
RomanceHer gün restorana gelen gizemli müşteriyi takip etmeye karar veren Kerem'in hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. BoyxBoy