Media: Leonard
Shaune Andrea'yı ön koltuğa yanına oturttu. Eski beyaz sedan arabasının kapısı sanki homurdanarak kapanmıştı. Kalbi hızla atıyor, midesine kramplar giriyordu. İçinden sürekli tekrarlıyordu. "Tanrım yardım et , tanrım yardım et ..." Aslında düşününce çok ironikti. Tanrıya karşı gelen dünyadaki tüm karmaşanın tek sebebi olan bir meleğin ailesine yardım ediyordu. Neden Tanrı ona yardım etsindi ki? Bu durumda ona karşı mı geliyordu yoksa yine de suçsuz olan insanlara yardım ettiği için iyilik mi yapıyordu? Titreyen elleri kontakta olan anahtarı buldu. Çevirdi ve kısa bir an durakladıktan sonra Andrea'nın ona attığı kaçamak bakışları fark etmeden hızla yola koyuldu.
***********************************
Riley gözlerini açtığında gayet hoş krem , gri ve açık mavinin hakim olduğu bir odada rahat bir yatağın üzerindeydi. Yerinden fırlayarak kalktı. Yatağın demir kenarlığına tutundu. Tam karşısında ise bir tablo vardı. Kanatları olan bir kız ve devasa ama bir o kadar kusursuz görünen bir adam birbirlerine hançer saplamışlardı. Tabloda kızıl , sarı ve siyah renkler yoğunluktaydı. Yerlerde dökülmüş siyah tüyler ve yedi melek vardı. Hepsi ölmüştü sanki. Riley dalıp gitmiş bir şekilde tabloyu incelerken duyduğu sesle sıçradı.
"Evet tatlım hikayenin sonunda hepsi ölüyor."
Kızıl dağınık saçlı , simsiyah gözlü, beyaz tenli bu genç ona Chris'i andırmıştı. Bu özelliklerine rağmen yüz şekli hiç benzemiyordu. Üzerinde gri bol bir pantolon ve açık mavi bir gömlek vardı. Kolları beceriksizce kıvrılmıştı. Pantolonun paçaları siyah uzun burunlu botlarından taşmıştı.
Riley ' e doğru ilerledi. Sesi oldukça hoştu. "Benden korkmana gerek yok Riley, benim seninle bir işim yok." Dedi gülümseyerek. Beyaz dişleri bir an dudaklarını ısırırken göründü. Riley ise bir adım geri attı.
Genç adam ona incelercesine baktı.
"Adım Leonard , Leo 'da diyebilirsin" dedi ve kollarını kavuşturdu.
Riley hala tek kelime edememişti.
Leonard Riley 'in gözlerine odaklandı ve "korkma güzel Riley "dedi. Riley'in mavi gözleri parladı. Gerilemek yerine Leonard'a yaklaştı. Aralarında bir adım kalana kadar ona doğru yürümeye devam etti.
"Sen kimsin?" Diye sordu. Başını kaldırmış direkt olarak gözlerine bakıyordu.
Leonard gülümsedi. "Adım Leon.."
Riley başını hayır anlamında salladı.
"Adını sormadım. Kim olduğunu sordum."
Leonard bir kolunu Riley'in ince omzuna sardı ve kapının üzerinde yatağın karşısında bulunan tabloyu gösterdi. Zarif elini havaya kaldı. "Ben ; tatlı Riley , o tablo gerçek olduğunda orada bulunmayacak olan tek meleğim."
**********************************
Günün kızıllığıda tamamen gökyüzünü terk etmek üzereydi. Fazla yolları kalmamıştı. Andrea ise oldukça gergindi. O geceden sonra ilk defa arabaya biniyordu. Shaune yaşlı ve kırışmış esmer elini Andrea'nın dizlerinin üzerinde dağınık duran elinin üzerine koydu. "Her şey güzel olacak Andrea."
Andrea'nın gözlerinden yaşlar gelmeye başladı. Beyaz ipek şalını ittirerek açık pembe kazaginin koluna göz yaşlarını sildi. Bal rengi gözlerini ise tek bir noktaya odaklamayı denedi. Araba ağaçların sarmaladığı patikaya döndüğünde Shaune belli etmese de rahatlamıştı. Birazdan eve yerleşmenin telaşıyla aklını biraz olsun boşaltabilecekti. Bu iyiydi , ev işleri veya Andrea ile ilgilenmek ona iyi geliyordu. Andrea kızı yaşındaydı. Bu genç ve güzel kadının yaşadıkları ikisinin arasında sonsuza kadar saklanacak bir sırdı. Andrea ne kadar Lucy'nin üzerine titrerse de Shaune de o kadar Andrea 'ya kıyamıyordu. Ama yine de hepsinin ortak sorunu bunu gösterememekti belki de.
Sahune düşüncelerinden sıyrıldı.
Çünkü birden sanki topraktan gelen bir çığlık duydular.
Dikiz aynasından bakan Shaune dev gibi bir ağacın yerinden sökülmüş olduğunu gördü ve tam da şimdi onlara doğru geliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCIFER
FantasyBabamı hiç tanımamıştım.Ancak yatalak olan anneme göre ben tam bir hayal kırıklığıyım. Ben Lucy Thomson ve inanın ki şeytanın aşık olabileceğini hiç tahmin etmezdim..