Media : Alex
Duyduklarımdan sonra ellerim titremeye başlamıştı. Alex söyleyeceklerini bitirdikten sonra anladığımdan emin olmak için tekrar etmeye başladım.
" Elliot , Chris ve Lucas benim kardeşlerim, üç erkek kardeşim daha var ama onlar şu an karşıma çıkmadılar. Babam Louis gibi hepsinin ortak özelliği kızıl saçları ve bana açıklamadığın konulara gelirsek dev kanatlar , alevden bir girdap ve kendi kendine iyileşen bedenim var."
Gözlerinin içine soru sorarcasına baktım. Alex'e dikkatli bakınca beyaz teni , simsiyah gözleri ve kızıl kahve saçlarıyla kimsenin dikkatini çekmemiş olması imkansız diye düşündüm. Aklımdan geçenlerin odaklanmam gereken konuyla bir alakası yoktu ama bir anda düşünüvermiştim.
"Lucy , baban her zaman seni izliyordu ancak zamanı gelince beraber olacaksınız. Bugün gördüklerin... Hepsi gerçekti ve o alevleri biz yarattık. Lucas'ın kollarını yaktın ama farkındaysan pek etki etmedi. Ve ayrıca hepimizin kanatları var."
Açıkçası söylediklerini görmemiş ve yaşamamış olsam deliriyor olduğunu düşünürdüm. Ama herşey gözümün önünde olmuştu.
"Peki benimde kanatlarım var mı?"diye sordum. Olsa bugüne kadar fark ederdim.
Alex sırıtıp "Hayır etmezdin Lucy , ilk seferinde en çok ihtiyacın olduğu anda kanatların yardımına gelecek. Daha sonra refleks haline dönüşecek bu iş filmlerdeki kadar basit değil."dedi.
"Düşüncelerimi mi duyuyordu bana mı öyle gelmişti?"
Alex bir kahkaha patlattı ve başıyla onayladı.
"Lucy , bizler insan değiliz. Telepati yapıyor olmamız , kanatlarımız , hızlı iyileşebilmemiz ,hareketlerimizdeki hızımız ve hatta fiziksel özelliklerimiz belli bir durum yüzünden. Ben senin koruyucu meleğinim.
...
Başka soru ?"
"Koruyucu melek hakkında soracaklarımı en sona saklıyorum. Asıl merak ettiğim kardeşlerim ve ben... Biz neyiz ve onlar benden ne istiyorlar?" dedim aklımı toparlamaya çalışarak.
Alex ayağa kalktı ve "Kahve ister misin?" diye sordu. Cevabı içimden geçirmem yetmişti. Gülümsedim ve o da karşılık verdikten sonra arkasından mutfağa yöneldim.
Kahveleri alıp bahçeye çıktım. Alex oda da bıraktığı telefonunu almak için yukarı çıkmıştı. Bahçedeki küçük sehpanın üzerine elimdeki kahveleri bıraktım ve karşılıklı duran armut koltuklardan birine oturdum. Islak çim kokusunu içime çektim. Bulutsuz bir akşamdı ,yıldızlar göz kırpıyordu. Gecenin serinliğine ne kadar hayran olduğumu düşündüm. Sanki hep hayalini kurduğum o sıcak sevgiyi bana serin gece verecekmiş gibi geliyordu bazen. Merdivenlerden inen Alex'in bir ayak seslerine karışan bir melodi duydum. Bir şarkı mırıldanıyordu. İstemsizce gülümsedim. Bu sırada yine aynı ses , onun sesi geldi kulağıma.
Asla yalnız değilsin Lucy'm ,baban hep yanında...
Ve gülümsedim ,ilk defa korkmadan yalnız hissetmeden bir cevap verirken.
"Biliyorum baba..."
Artık kim olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCIFER
FantasyBabamı hiç tanımamıştım.Ancak yatalak olan anneme göre ben tam bir hayal kırıklığıyım. Ben Lucy Thomson ve inanın ki şeytanın aşık olabileceğini hiç tahmin etmezdim..