Güç , Öfke , Ateş

12.3K 505 14
                                    

Öyle hızlı yürüyordum ki nefesim kesiliyordu , bu soğuk havada resmen buhar saçıyordum. Buna rağmen terlemiştim. Düşündükçe daha çok terliyordum. Sanki sıcaklığım benliğimi eritecek gibiydi. Nereye yürüdüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu.Etrafımda boş araziler ve ağaçlık yerler vardı. Uzun süredir yürüyor olmalıydım.
Babam...
Yıllardır anmadığım , hep nefret büyüttüğüm , öfkelenmem için adını duymamın yeterli olduğu adam...
Doğduğum gün çekilen dışında başka hiçbir fotoğrafı yok elimde. Sadece anlatılanlar. Annemin hala acı çekmesine sebepti babam. Ona benzediğimi biliyordum. Bazen  aynaya geçip kendimde onu hayal etmeye çalışırdım. Şimdi hepsi önemsiz.
Alex'in konuya bodoslama girip babamı sorması beni şaşırtmıştı. "Ne alaka?diye sormuştum. Sadece merak deyip omuz silkti. Bu konu çok canımı sıkmıştı ancak daha söyleyecekleri olduğundan emindim. El frenini çektim araba aniden sarsıldı.  Sanırım burada inmen gerek demiştim. Gözlerinde bir endişe vardı. Kolumu tutup beni kendine çekti ve seni seviyor dedi. Arabadan indiğinde hala şoktaydım.

Ellerim titremeye başlamıştı. Camdan baktığımda çoktan yok olmuştu. Şimdi ise yürürken düşündüğüm bu saçma olaylar kafamı patlatmak üzere. Telefonumun zil sesiyle irkildim. Arayan Angelica tabiki. Zaten pek fazla arayanım olmazdı.  Açtığımda sesi bana kızgınlığının geçtiğini gösteriyordu. "Hey Lu akşama yeni bir yere gideceğiz. Ve sende geleceksin. Çok eğleneceğiz kızım!"  "Biliyor musun sanırım gelmesem daha iyi olacak , kendimi pek iyi hissetmiyorum" dedim umarsızca . "Sana sadece bedava ve sınırsız içki var diyorum eski depoda olacak. Ve akşama biz seni alacağız "deyip telefonu kapattı. Harbiden afallamıştım. Bu kız nasıl böyle olabiliyordu? Eve doğru yürürken olanları unutmaya çalıştım. Sonuçta partiden sonra yatağima nasıl geldiğimi bile bilmiyordum. Hem tanımadığım bir çocuk nasıl babam hakkında birşeyler bilebilirdi ki?

Siyah dar pantalonumu altıma çekip , siyah dar yakası açık bluzumu giydim. Saçlarımı serbest bırakıp koyu bir göz makyajıyla işimi tamamladım ve evden çıktım. Angelica arabasının kornasına resmen işkence ediyordu.

"Geldim yeter , sustur şunu!"

"Seni beklemekle geçiyor ömrüm!"

Arabaya bindiğim zaman kendi kıyafetimden emin olamadım. Eski bir depoda toplanacaktık ama Angel mini bir etek , kırmızı bir straplez bluz ve bol bir kapşonlu ceket geçirmişti üstüne. Büyük ihtimal sevgilisi Gabriel'indi.

Depoya varana kadar hiç susmayan arkadaşım en son kendimi arabadan atmama sebep oluyordu.

Veee yine müzik sesleri...

"Gitme"

Duymazdan geldim çünkü büyük ihtimal deliriyordum ve etrafta kimse olmadığına göre hem  ayrıca Angelica beni getirmek için bu kadar dil döktükten sonra bu çok anlamsızdı.

İçeri girdiğim anda bir hata yapıyormuşum gibi hissettim ve ürperdim. Berbat bir arazinin ortasında her tarafı dökülmüş bir depoydu. Keskin bir alkol kokusu burnumu yaktı. İçeceklerin olduğu yere gidip hemen bir bira kaptım. Su içer gibi içmiştim ve ikinciyi aldım.

Tam iki saattir buradaydım ve kafam artık Angelica'dan bile güzel olmuştu. Hiç dans etmeyen ben tekrar ediyorum ben ortalığın tozunu attırmıştım. Her halta gülüyordum ve hiçbirşey umrumda değildi. Alkolden etkilenmem fakat kim bilir kaç taneyi arka arkaya indirmiştim. En sonunda kendime gelmek için deponun arkasındaki tuvalete gitmeye karar verdim. Dışarı çıkınca acı soğuk birden terden yanmış bedenime çarptı. Lanet ceketimi nereye koydum diye düşünürken hala daha nedensizce sırıtıyordum. Arka tarafa geçince soğuk suyla yüzümü yıkadım ve biraz soluklandım. Alkol etkisini yitiriyordu. Bu kadar çabuk olmasına şaşmıştım. Aynada saçlarımı düzeltip dışarı çıktım. Depoya gidecekken kenara oturmuş üç kişi fark ettim. Üçüde erkekti. Karanlıkta bile parlayan siyah gözleri gördüm. Hızlı adımlarla yanlarından geçerken biri kolumdan yakaladı.

Aptal gibi dönüp bağırdım.

"Ne yaptığını sanıyorsun!"

Kızıl kahve saçlarınıda rahatlıkla seçebiliyordum. Diğerleride ayağa kalktı. Hepsinin ortak özlliği saçlarıydı sanki. Normalde görsem klonlanmış gibi der dalga geçerdim ancak şu an bedenim adrenalin patlaması yaşıyor. 

"Hadi ama güzelim küçük bir oyun oynayacağız."

Resmen boğazım kurumuştu , sesim çıkmayacak diye düşünürken bağırdım , hemde tahminimden güçlü bir sesle.

"İMDAT!!"

Çalılıkların arasında parlayan bir çift siyah göz daha gördüm. Kolumdan tutan çocuk artık belimden tutuyordu ve diğerleride yaklaşmıştı. Bense arka arkaya bağırıp duruyordum. Korku aniden tüm vücudumu sarmıştı. Ve bir ses duydum. Bu sefer içimdendi , sanki beynimde yankılanan başka birisinin düşünce çığlıklarıydı.
Öfken gücündür!

Bu sırada vücudum yanmaya başladı , kanım bile yanıyordu sanki. Kollarım,  bacaklarım , ayaklarım yanma hissiyle beni şaşırtırken artık korkmuyordum. Ve herşey ellerimde toplandı. Beni tutan kişinin kollarını yakaladım ve onun kolları yanmaya başladı , ellerim aşırı sıcaktı. Ve belimde bir sızı hissettim.  Elimi attığım belimde bir ıslaklık vardı, diğerlerinden biri ağzından heyecanlı bir nefes koyverdi ve elindeki hançeri fark ettim. Şimdiki hedefi kalbim olan hançer. Arkamdan birisi kollarımı tutmuşken ben hançere odaklanmıştım. Ama hançer çoktan harekete geçmişti ve benim yapabileceğim hiçbirşey aklıma gelmiyordu. Soğuk demirin titreşimlerini uzaktan hissediyordum ki gözlerimi kapadım. Kaçınılmazı bekledim. Siyah gözler aklıma gelince hafifçe gülümsedim...

LUCIFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin