Chris siyah demirlerden atladı. Zarif ve küçük fransız tipi balkondaydı şimdi. Kapı ise açıktı. Krem rengi perdeleri eliyle ittirdi. Gözleri içerisiyle buluşmadan önce bir terslik olduğunu anladı. Her yer onun gibi kokarken yine onun var olmuş olduğuna dair tek kanıtta buydu sanki. Aynasının önündeki gri saç fırçasına gitti eli. Bir kaç tel kahveyi gördü. Ve tam yanındaki notu. Tanrım! Lanet herif benimle dalga geçiyor! Bu açık sarı renkli not kağıdını hemen fark edememiş olması dikkatinin ne kadar dağınık olduğunu kanıtlıyordu belki de. Chris geldiği gibi hizla balkondan geri çıkıp geceye ulaştı. Kanatları zaten yırtılmış bluzunun sirtini biraz daha yirtarken soğuk içine doldu. Böylesine sıcak bir varlığın buz gibi geceyi soluyarak sinirle gitmesi ve sıradan bir insan için deliye dönebilecek hale gelmesi ne kadar aciz olduğunu hatırlatıyordu Chris'e. "Seni parça parça edeceğim, senin canına okuyacağım. O melez canını senden dibine kadar alacağım adi herif!" Chris bunları geceye haykırırken gözünün önünde az önce okuduğu not kağıdı vardı.
**********************************
"Tanrım çok yorgunum" diye fısıldadım. Alex ise bana" hadi Lucy , daha önce bu melezleri kavurmuştun ,o iç güdünü hatırla!"diyip duruyordu. Ağaçların arasında alevlerle çalışmak her ne kadar mantıktan oldukça uzak olsa da başka şansımız yoktu. Alex'in evinden yaklaşık yarım kilometre uzakta ormanın içinde çalışıyorduk.
"Bu ormana bir şey olursa sen sorumlusun" dedim. Gülümsemiştim ancak bu stresten doğan gergin bir gülümsemeydi. Alex 'te hafifçe sırıtarak bana doğru yaklaştı. Ellerimden tuttu ve "hem bu kadar şirin hem de bu kadar tehlikeli olmayı nasıl başarıyorsun ?" Diye sordu. Omuz silktim. Yanağına bir öpücük kondurdum. Bedeni benimkinden daha sıcaktı. Sanki bir kaç dakika önce alevlerle oynayan oymuş gibiydi. Dudaklarımı sıcacık ve pürüzsüz beyaz yanağından ayırdığımda , içi parlayan gözleriyle her zaman yaptığı gibi beni aniden havaya kaldırdı ve kollarının arasına aldı. Ayaklarım yere değmiyordu. Gülüp, onun kollarında huzurla dolarken yüreğim benden önce bir savaşın içine girmişti bile. Berbat bir hisle dolarken hareketsiz kaldım. Alex beni indirip yüzüme baktı. "Lucy neler ...." cümlesi yarım kalmıştı. Yüzünün sinirle gerilmesi ve devasa kanatlarını açarak "burada kal" diye haykırıp hızla havalanması bir oldu. Arkasından bakakalmıştım. Bacaklarım titrerken yere çöktüm. Ben güçlü değildim. Eğitim de neydi ki? Ben acizdim. Her şey bir anda komik gelmeye başladı. Ben hiç bir şey beceremeyecek ne insan ne de melez olmayı becerebilmiş bir kızdım. Gözlerim yaşarırken , ruh halimin aslında ne kadar bozuk ne kadar çok çelişkili olduğunu fark ettim. Kaşlarımı çattım. Farkında olmadan ellerimi toprağa geçirdiğimi anladım. Toprağı sıktım ... Sıktım... Ve o an...
Annemin çığlığını duyduğum an....
İstemsizce boğazımı yırtarak çıkan haykırışla , kendi yaptığımdan emin bile olmadan hızla açılan kanatlarımla havalandım. Alex 'in ne dediği aklıma bile gelmemişti. Saniyeler içinde oraya varmış olacaktım ve yine saniyeler içinde kafamdan geçenler öfkeme öfke katıyordu. Korku... Aslında Lucy'nin hissettiği tam olarak buydu. Ne olursa olsun annesini kaybetmeyecekti. Hayır asla... Her ne kadar o farkında olmasada onu tetikleyen korkuydu ve Lucy bunu anlamaya uzak görünüyordu.
***********************************
Adriana gözlerini kapattı ve sonu bekledi. Shaune'nin ise direksiyona kitlenmiş ellerine gözleri de kendilerine doğru hızla gelen ağaca kitlenerek uyum sağlıyordu. Bir nefes bıraktı ve tekrar nefes almasına fırsat olmayacağını düşünerek gözlerini zorla sıkıca yumdu. Kapalı gözlerinden bir kaç damla yaş aktı. Sonsuzluğa hayatında hiç bu kadar yakın olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCIFER
FantasyBabamı hiç tanımamıştım.Ancak yatalak olan anneme göre ben tam bir hayal kırıklığıyım. Ben Lucy Thomson ve inanın ki şeytanın aşık olabileceğini hiç tahmin etmezdim..