Kızıl Oğlan

13.9K 575 13
                                    

Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Gün ışığı odama dolmuş her yer aydınlanmıştı. Gözlerimi tekrar kapadım. Müthiş bir baş ağrım vardı. Çok içmemiştim ancak bu ara sık sık başımda ve gözlerime doğru olan kısımlarda delirtici bir ağrı oluyordu. Gerçi bu seferki gürültülü saçma sapan müziklerden de olabilirdi. Yavaşca yatakta doğruldum. Komodinin üzeriden telefonumu aldım beş cevapsız çağrı vardı. Hepsi Angelicaydı tabiki. Geri arama tuşuna basarken mutfağa gittim. Açıkçası evimiz şu filmlerde gördüğünüz triplex evlerden falan değil. Şehrin merkezinde olmasına rağmen neredeyse dışlanmış ve unutulmuş bir sokaktaki yaşlı bir apartmanda en üst katta oturuyoruz. Kendime bir fincan kahve doldururken Angelica telefonu açtı. Günaydın dedim . Ancak o karşılık bile vermeden "tüm gece seni aradım neredeydin ? Ne zaman gittin ?" Diye arka arkaya soru yağmuruna başlamıştı.
Dün gece...

Dün gece eve nasıl gelmiştim, partiden nasıl çıkmıştım? Hiçbirşey hatırlamıyordum. Beni siz bıraktınızsanıyordum diye düşünmeme rağmen , " sanırım içkiyi fazla kaçırmışım , haber vermem gerekirdi" dedim. Kahvemi içip annemin odasına yöneldim. Koridordaki aynada kendime baktım. Doğuştan kızıl olan saçlarım darmandağınık bir şekilde omzuma dökülüyordu , kahverengi gözlerimin etrafı kanlanmış , dün akśamdan kalma siyah göz makyajım tamamen akmıştı. Berbattım. Annemin yanına geldiğimde "sana kahvaltı hazırlıyorum , portakal suyuda var dedim" gülümseyerek. Cevap olaraksa boş bakışların ardından eliyle kapıyı işaret etti. Her seferinde ne kadar değersiz olduğumu görüyordum. Sadece odadan değil , yüzümü yıkadıktan sonra temiz bir kot ve bluz gecirip siyah beremi taktıktan sonra sırt çantamı alıp evden çıktım. Benim neredeyse herseyim olan (ford f-100 ) uçağıma yöneldim. Uçağım deme sebebim bu arabayı alana kadar yapmadığım işin kalmamasıydı. Ve benim icin bir lükstü. Şehrin dışında deniz kenarına balıkçı barınaklarının olduğu yere benim kafa dinlediğim yere doğru sürmeye başlarken yaşlar gözümden akmaya başlamıştı.
Ağlama lucy ağlama lanet olası

Kendime söylenirken bu havada mal gibi camı açmıştım rüzgar yüzüme vuruyor sıcak yaşlar aniden buz gibi oluyordu. Arabayı park edip deniz kenarına gittim. Defterim kulaklığım kalemim teefonum.. İste ihtiyacım olan hersey buradaydı.
Geliyorum lucy , ağlama...

Aniden bağırdım. Sen kimsin !?

Cevap gelmeyeceğini bildiğimden kulaklığımı taktım ve yazmaya basladım.

Yazmayı bıraktığımda elim ağrımıştı. Oturduğum yosunlu kaya yüzünden biraz pantolonum ıslanmış ve botlarım çamur olmuştu. Hava kararmaya başlamıştı, yavaşça kalktım ve arabama doğru yürümeye başladım. Çantamı yan koltuğa attım ve kontağı çalıştırmak üzereyken cama gelen tıklama sesiyle irkildim. Genç ve aynı benim gibi kızıl saçlı , iri siyah gözlü bir oğlan duruyordu. Camı açıp buyrun dedim. İnce dudakları bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Partide tanışmıştık , hatırladın mı?" kesinlikle hatırlamıyorum. "Ah şey evet , selam " dedim , umarım fark etmemiştir. Muhabbeti uzatacak gibi görünüyordu. "Nasılsın?Dün geceden beri?" İyi miydim tabiki hayır ancak bunu ona söylemeye niyetim yoktu. Ondan etkilenmiştim ve saçları aynı benim gibi olduğu için çok dikkatimi çekmişti. Dün gece bahçede yanıma gelmişti. Karanlıkta bile göz alıcıydı. Bizim okuldaymış ve ben böyle bir taşı görmemiştim. "Etrafına daha çok bakmalısın" dedi resmen sırıtıyordu. "Anlayamadım?" dedim. Sonra bu ayaküstü muhabbetin fazla uzadığına karar verdim ve bir yere mi gidiyordun?diye sordum. "Ben biraz dolaşmaya çıktım ve bir baktım ki buradayım

- Güzel ,öyleyse atla bakalım.

Üç dakika sonra şehre doğru yol alıyorduk. Koluma dokundu. Kontrolsüzce titredim.

- Lafı uzatmak istemiyorum Lu , seni gördüğümden beri konuşmak istiyordum.
Bu da ne demek , hoşlanıyorum bile demedi.

Ergence düşünceleri kafamdan atıp yola odaklanmaya çalıştım.

-Konuş o zaman

...

LUCIFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin