Dünyadaki bir melezin diğer aleme geçmesi demek ölmesi demek değildir. Ölümsüzlük kazanan melezlerin geri dönmesi mümkündür. Ancak bunun için bir kurbana ihtiyaç vardır. Kalbi iyi olan bir insanın kanıyla yıkanmalıdır Sanguinis Hançeri. Ve atılmalıdır alevler içine, çağrılan melezin adı söylenerek. Dünyada olan her kardeş bir arada olmalıdır ve kanatlarından bir tüy atılıp yalvarılmalıdır Lucifer'e...
Alex gözlerine inanamamıştı. Tanrı'nın bile yarattıktan sonra sanki unuttuğu bu yer gerçek miydi? Neredeyse binlerce yıldan çok daha fazladır insanların, varoluştan beri de tüm meleklerin aradığı yerdi. Ve onu Lucy bulmuştu. Hayır hayır , lucy onu bulmamıştı. Meditatio Vadisi Lucy'i bulmuştu. Sanki herşey bu kızın amacı için hizmet etmek ister gibiydi. Bir melek , sıradan bir melek bu vadiye ayak basmış ve her zerresini az önce hafızasına kazımıştı. Sonsuz ömründe anılarına eklediği en önemli şeylerden biri buydu artık. Ve bildiği bir şey varsa o da Lucy'nin asla hayal kırıklığına uğratmadığıydı.
Buraya gelerek tam olarak nasıl bir çözüm yolu bulacağımızdan emin değildim. Ancak hışırdayan yapraklar aracılığıyla sanki benimle konuşan ağaçlar bir anda kendi sessizliğimi bozup babama seslenmeyi akıl etmeme neden olmuştu ki bambaşka bir ses yankılandı vadide ; " Vadinin suyu çözemeyecek ,artık kan gerek.Kalbi iyi olan bir insanın kanıyla yıkanmalıdır Sanguinis Hançeri. Ve atılmalıdır alevler içine, çağrılan melezin adı söylenerek. Dünyada olan her kardeş bir arada olmalıdır ve kanatlarından bir tüy atılıp yalvarılmalıdır Lucifer'e..."
İlk önce neye şaşırmam gerektiğini neredeyse düşündüm diyebilirim. Alex'le alakası olmayan sese mi yoksa kendiliğinden gelen yardıma mı ya da kan isteyen bir ayine mi?
*****************************************************************************************
"Masum bir insan olacak Alex! Kimse bunun için ölmeyi hak etmiyor , tanrım lanet olsun. Biz katil değiliz! " Sinirden deliye dönmüştüm ve açıkçası ayinin ne gerektirdiğini tam olarak yeni yeni kavrıyordum. Tamam içinde kan geçmesi rahatsız edici ve benim gibi biri için zaten şaşırtıcıydı ama şimdi düşündükçe iyice çıldırma noktasına gelmiştim. Kimseye kendi davam için zarar vermek doğru olamazdı. Hiç kimse böyle bir şeyi hak etmezdi. Bunu yapamazdık. Ve ben oturmuş yeni bir yol düşünmek zorundayız diye Alex'e kendimi yırtıyordum.
Salonun ortasında ayağa kalkmıştım ve sanırım bastırarak söylediğim her kelimede ayağımı yere vurmuştum. Alex kanepeden kalktı ve karşıma geçti. Dudaklarını alnıma bastırdı. Bir elini yanağıma ve öteki elini omzuma koydu. Gözlerimin içine baktı.
"Üzgünüm Lu ama bazen insanlar , hoşlarına gitmesede bazı şeyleri yapmak zorunda kalırlar. Sende zorundasın , yapmalısın. Hoşuna gitsede gitmesede. Beni asıl düşündüren bu ayin sonunda yer yüzünde tüm kardeşlerin bir arada olacak. Kaçmana ve dövüşmene bile zaman olmadan seni ortadan kaldıracak kadar büyük bir güç olacak. Bu iş pekte işimize gelmiyor, bende farkındayım."
Yavasça ellerini aşağı indirdi. Gözlerim dolmuştu. Her seferinde yeni bir çıkmaz başlıyordu ve bu beni yoruyordu. Ben bir insana zarar verme fikrine hala inanamıyordum. Ellerimi belime koymuş kara kara düşünürken çalan telefonumun sesiyle irkildim. Sehpaya doğru eğilip telefonu elime aldım. Arayan Shaune idi. O olduğu için telefonu açacaktım. Yoksa belki milyarlarca kere beni arayan arkadaşım Angelica'ya ne hesap verecektim bilemiyordum. Bana ulaşamadığı için çıldırıyor olmalıydı ki bu aslında attığı sesli mesajlardan da belliydi.
" Efendim Shaune"
"Lucy , bak belki biraz eve gelsen iyi olur. Annen pek iyi değil. Doktor çağırmak zorunda kaldım"
"Tanrım , onun nesi var?"
"Sen gelsen iyi olur Lucy."
Ve telefon aniden kapandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCIFER
FantasyBabamı hiç tanımamıştım.Ancak yatalak olan anneme göre ben tam bir hayal kırıklığıyım. Ben Lucy Thomson ve inanın ki şeytanın aşık olabileceğini hiç tahmin etmezdim..