İtiraf

1K 40 1
                                    

Alarmın sesiyle kalktım ve giyinmeye başladım. Bir bitmedi şu siktiğimin okulu. Tam Akın'a bağıracaktım ki aklıma geldi. Gitmesine hala inanamıyordum. 

Okula girdiğimde Ezgi direk yanıma geldi. Kız yolumu gözlüyor resmen. O bana sırıtırken 'Ne oldu?' bakışı attım. ''Dün sen ne yaptın?''

''Hiçbir şey.''

''Yalan söyleme, okul seni konuşuyor.''

''Ne yapmışım?''

''Aras'la kavganızı söylüyorum ya. Gözünü morartmışsın.'' dediğinde egom biraz tavan yapmış olabilir, kabul. O beni döverken iyi oluyor ama. İyi olmuş piçe! 

''Haketti.''

''Niye?''

''Of Ezgi, Aras'ı konuşarak vakit kaybedemem. Ekin hocayı gördün mü sen onu söyle.''

''Atölyede.'' dediğinde hemen atölyeye gittim. Kırıldı biliyorum ama napıyım yani? Aras hakkında konuşamam. 

'Atölyeye girdiğimde Ekin hoca müsaitti. O yüzden hemen yanına gittim. 

''Hocam şu yıl sonu yarışma için bir planlama yaptım.'' dedim ve anlatmaya başladım.

*

4. derse girdiğimizde planladığımız çalışmaya başlamıştık bile. Ne mi? Sürpriiiiz. Derse nöbetçinin girip beni çağırdığını duymayacak kadar odaklanmıştım. Dönüp baktığımda kızın biri ''Müdür çağırıyor.'' dedi. Ekin hocada 'git' işareti yapınca çıktım. Üstüm başım boyaydı zaten. Atölye önlüğümde rengarenk olmuştu. Kıza ''Tamam ben giderim.'' dedim. ''Odasında değilmiş. Öyle dediler. Arka bahçedeymiş.'' Müdürün arka bahçede ne işi var amk? diye sorarım ben şimdi. ''Neyse tamam sen git.'' diyerek kızı başımdan gönderdim. 9'ların hepsi mi böyle? Yoksa sadece bizim okuldakiler mi mal?

Arka bahçede müdürün olmadığını biliyordum ama yine de gittim. Bakalım bundan ne çıkacak. Bahçeyi dolandıktan sonra tabiki de tahmin ettiğim görüntü karşıma geldi. Aras. Başka kimi beklerdiniz ki? Yanına doğru yürürken ''Bende diyorum müdür arka bahçeyi odasına mı çevirdi diye. Meğerse ahır yapmış, ilk öküzü de almış bile.'' dedim ve kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Konuşmayınca sinirlendiğini anladım ve devam ettim. ''Ha pardon, sen kendini Kerem sandın. Şu güneşi beklerken dizisindeki. Biraz sonra sol ve sol kolların gelecek beni bodruma kilitleyip başımı suya sokacaklar ama şunu bil. Suda 7 dakika nefessiz kalabilirim ben.''

''Tüh ya. Bizde 8 dakika tutarız o zaman. Peki ben Keremim diyelim. Sen kim oluyorsun bu dizide? Zeynep mi?''

''Iıı bakalım. Hayır.''

''Neden?''

''Birincisi okulda yakışıklı bir Barış yok. Ee sende bana aşık olamazsın. Olmanı da istemem. Ben hademede olurum ya sorun değil.''

''Ne çok konuştun sen ya. Neyse, bak çakma Zeynep. Ben ve Elif'ten uzak dur tamam mı? Şu yumruğun hesabını da sonra soracağım zaten sana.''

''Ya sen beni niye ayağına çağırıyorsun? Bunu mesaj atarak da söyleyebilirdin.  Ayrıca seninle de o boklu sevgilinle de işim yok anladın mı gerizekalı?''

''İşin yoksa dün niye yanımızdaydın?''

''2 kelime. Seni ilgilendirmez. Şimdi beni rahat bırak.'' dedim ve dönüp okula doğru yürümeye başladım. Arkamdan ''Seninle işim bitmedi!'' diye bağırdığını duydum ama taktım mı? Hayır tabii ki.

*

Çıkışta okulun kapısına çıktığımda bir kere daha bir boşluk hissettim. Akın'ın boşluğunu. Şimdi kahkaha atarak eve gidiyor olabilirdik! Çok özlüyorum ya. Nasıl gitti bu salak? Nasıl???? 

Telefonumu elime alarak Eren'i aradım. Bugün okula gelmemişti. Hesabını soracaktım. 

''Ne var?!''

''Ne kadar kibar bir kardeşim var benim ya.''

''Erin? Ben başkası sanmıştım.''

''Bundan sonra ekrana bakarsan sevinirim kardeşim.''

O sırada Aras'ında yanımda olduğunu gördüm. Kollarını iki yana açtı ve gözlerini okula dikti. Elif karşıdan geliyordu. Koşarak Aras'ın boynuna sarıldı. Okulda görüşmediler sanki. Telefonda konuşan Eren'i tamamen unutmuştum. Sadece ikisine odaklanmıştım. Sanki etrafta başka kimse yoktu. Aras Elif'i öpücüklere boğarken ben direk telefonu kapatıp arkamı döndüm ve oradan uzaklaştım. Niye kötü hissetmiştim ki. Sevgilisine sarıldı işte. Canımı yakan da buydu zaten. Sevgilisine sarılması. Onunla gülmesi. Sanırım ben Aras'ı sevmeye başlıyorum. Bu olmamalı. Hayır olmamalı. Unutun bunu. Duymadınız tamam mı?

Eve geldiğimde ölü gibiydim resmen. Ağlamak? Hayır. Bir damla yaş bile yok. Kafamı dağıtmam lazım acil. Acil. Aklıma Berk gelince hemen onu aradım. 

''Efendim?''

''Berk benim Erin. Şey belki kaydetmemişsindir diye söyledim de.''

''Yok Erin, evet yani hayır. Kaydettim. Sadece o olaydan sonra ilk defa arayınca şaşırdım. Ee şey nasılsın?''

''İyiyim. Müsait misin diye soracaktım da ben. Canım sıkıldım patlamak üzereyim.''

''Senin için zamanım her zaman var prenses. Şirkette bir saatlik bir işim var. Sonra gelip alayım seni olur mu?''

''Gelmene gerek yok. Ben geliyim. Öyle gideriz olur mu?''

''Olur tabi. O zaman görüşürüz.''

''Görüşürüz.'' diyerek telefonu kapattım. Odama gidip üzerime açık kahverengi bir pantolon, üzerine krem bir gömlek ve biraz daha koyu renkte salaş kazak giydim. Aynamın karşısında eyeliner ve rimelde sürdükten sonra saçlarımı tarayarak maşayla hafif dalga verdim. Kahverengi atkımla ona uygun beremi taktım ve krem çantama cüzdan, anahtar ve telefonumu koyarak cat'lerimi giydim. Dışarı çıkıp arabaya bindim. Montumu yan koltuğa bıraktım ve arabayı çalıştırdım. 

Şirketin otoparkına arabayı bıraktıktan sonra içeri girdim. Asansörle yukarı çıktığımda Aras'ı odasına girerken gördüm. Neyse. Unut unut. Bizim bölüme geldiğimde Berk önündeki kağıtlarla savaş halindeydi. Gülerek onu izlemeye başladım. Offlayarak kendini arkaya attı ve ellerini saçlarında gezdirdi. Dayanamayıp sesli gülmeye başladım. Bir anda arkasını döndü ve beni görünce şaşırdı. Elleri hala havadaydı. Kaşlarını çattı ve ''Gülme. Şunları bitiremezsem çıkamayız.'' Tekrar offladı ve ''Sanırım iptal etmeliyiz.'' Suratımı astım ve yanına gittim.

''Ne yapılacak?''

''Çizim tarihlerini sıraya koymam lazım. Sonra da taratıp bilgisayara girişini yapacağım.''

''Kalk.''

''Ne?''

''Kalk işte.'' Tereddütle yerinden kalktı ve geçmeme izin verdi. Çantamı çıkardım ve masaya koydum. Hadi bakalım halledelim şunu. 

Yarım saat sonra işim bitmişti. Berk'e döndüğümde gözleri tamamen açılmış bana bakıyordu. ''Sen insan olamazsın.'' Gülerek ''Hadi kalk kalk. Ben çok açım!'' dediğimde hemen kalktı ve ceketini aldı. Asansörün yanına gelip beklemeye başladık. ''Ne yemek istersin?'' 

''Hımm. Bir düşüneyim. İskender sever misin?'' diye sordum.

''Sen cidden insan değilsin! Seni yerim ben.'' dediğinde önce güldüm. Sonra da bir anlık durdum. O da dediğini anlamış olacak ki ''Yani yerim derken şey işte. Aa asansör geldi.'' Bu hallerine çok gülüyordum. Utanıyordu hemen. Saçmalıyordu ama tatlı oluyordu. Asansöre bindiğimizde tam kapı kapanacakken bir el yardımıyla tekrar açıldı. Kim mi?

MESLEK LİSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin