Düğün

961 36 1
                                    

Görkemli salonun büyük kapısından içeri girdiğimizde gözlerimi etrafta gezdirdim. Eren'i bulunca Berk'i yönlendirerek masaya getirdim. Yuvarlak masada ben, Eren, Eren'in sevgilisi, Ezgi,  Aras, Berk, Savaş ve Elif oturuyorduk. Berk kulağıma eğilip ''Yemekler de altından mı olacak? Bu ne böyle her şey altın rengi.'' dediğinde kıkırdadım. ''İnsan görmemiş olunca.'' dediğimde ikimizde güldük. Bu sırada kafamı kaldırıp bir saniyeliğine Aras'a baktığımda sanki gözlerinden alev fışkıracaktı.

Aslında, Aras'ın zaten beni sevdiğini biliyorum. Kendisi söyledi. Ben de ona karşı boş değilim. Kimi kandırıyorum, seviyorum işte. Fakat asla aramızda bir şey olamayacak. 'Kardeş' olacağız.

Davetliler birden ayağa kalkınca gelin ve damadın geldiğini anladım. Hepimiz ayağa kalktık ve alkışlamaya başladık. Annemin gözlerinin içi gülüyordu. Bu beni mutlu etmişti. Fakat öz babamla mutlu olmasını isterdim. Bunu her şeyden daha çok isterdim.

Nikah kıyıldıktan sonra pistte dans edenleri izlemeye başlayacaktım ki Berk beni dansa kaldırdı. Birlikte piste yürüyerek dans etmeye başladık. Ellerimi omzuna yerleştirerek başımı boynuna gömdüm. Bu sırada fısıltısını duydum. ‘’Ben dünyanın en şanslı adamıyım.’’ Bu sözüne hafifçe gülümsedim. Biraz kafamı kaldırarak etrafa bakındığımda –Aslında Aras’a- Elif’le birlikte piste yürüdüklerini gördüm. Bir anda bana bakınca başımı tekrar Berk’in boynuna gömdüm.

Şarkının bitiminde tekrar yerimize oturduk. Bir yanımda Berk bir yanımda da Ezgi vardı. Ezgi bana eğilerek ‘’Aras’la Elif’in arasında bir sorun mu var?’’

‘’Ne alaka?’’

‘’Elif zorla Aras’ı dansa kaldırdı. Öyle bir tartıştılar ki, neredeyse ayrılacaklardı.’’ Diyince başımın üstüne havai fişekler patladı resmen. O an kalkıp harlem shake yapasım geldi. Peki ben ne yaptım? Aynen şunu. ‘’Tüh ya, ayrılmasınlar çok yakışıyorlar.’’ Salak mıyım? Evet.

‘’Iyy hayır ya ayrılsınlar. O kadar yakışıklı çocuğa o kız mı?’’ diyerek suratını ekşitti.

Düğün sonrası dağılmak üzere arabalara yürümeye başladık. Berk biraz gezelim diye bir öneri sununca bende arabayı Eren’e bıraktım. Arabaya bindiğimizde ilk işim ayağımdaki topukluları çıkarmak oldu. Bu kadar bile zor dayanmıştım. ‘’Offf ölüyorum sanırım. Şu lanet ayakkabıları sevmiyorum.’’ Diyerek ayakkabılarımı koltuğun kenarına koydum. Berk gülerek ‘’Topuklu ayakkabı sevmeyen tek kızsın.’’

‘’Nefret ediyorum hatta. İmkanım olsa hepsini yakarım.’’ Dedim ve güldüm. ‘’Türünün son örneğisin. Seni kaçıracağım.’’ Dedi ve arabayı çalıştırdı. Bense sadece güldüm. Bir süre sonra cidden başka bir yola girince ‘’Sen şaka yapıyorsun değil mi? Nereye gidiyoruz?’’

‘’Kestirme bir yol biliyorum. Aslındaa…’’

‘’Aslında ne?’’

‘’İstersen kaçırabilirim.’’

‘’O nasıl bir cümle oldu ya?’’

‘’Evet saçma oldu. Şehrin dışında bir dağ evi var. Aile evi. Şu an boş. Birkaç günlüğüne gitmeye ne dersin?’’ Şu an buna olmaz demem gerekirken ben ‘’Aslında çok iyi olur.’’ Dedim.

‘’Ama eşyalarımı almam lazım.’’

‘’O zaman şöyle yapalım. Sizin eve gidelim. Sen kıyafetlerini al. Sonra yola çıkalım. Aa bir saniye. Okul?’’

‘’Okul Perşembe ve Cuma günleri. Bugünde Cumartesi olduğuna göre Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba var. Aras’tan izin alırım.’’

‘’Süper o zaman. Çok eğleneceğiz emin ol.’’

Eminim, eminim.

MESLEK LİSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin