Yavaş yavaş sesler geliyordu. Arada kesiliyor sonra tekrar duyuluyordu sonra tekrar...
Ne kadardır baygındım bilmiyorum. Hatırladığım tek şey doktorun söylediği son cümlelerdi. Sonrası karanlık. Gözlerimi aralayıp beyaz tavanla bakışmaya başladım. Saatlerce burada böyle yattığımı kasılmış bedenimden anlamıştım. Hatta saatlerce değil 1 gün boyunca. Vücudumu hareket ettirmek için yana döndüğümde dizimin sert bir şeye değdiğini fark ettim. Kafamı hemen dizime çevirdim.
Ardıçtı.
Sol elimi tutmuş kafasını sedyeye yaslayarak uyumuştu.
Onu görünce şaşkınlığım kalp ritmimi bir anda değiştirdi.
Üzerinde mavi hastane önlüğü vardı. Sırtındaki açıklıktan vücuduna sarılmış sargı bezlerini görebiliyordum.
Onu şuan burda-bu şekilde- yanımda görmek içimde birşeyleri harekete geçiriyordu sanki.
ŞAŞIRMIŞTIM!
Düşüncelerimin su gibi akışı beni bilmediğim bir akıma sürüklerken;
-Benim için burda!
-Merak edip bu hasta haliyle yanımda!
Dedirtiyordu.
Bana değer veriyor mudur sizce?
Hayatı boyunca adam akıllı sevilmemiş bana!
Merak ediyor mudur nasıl olduğu mu?
Niye burda acaba? Diye sormuyor değildim.
Şuan şu masum suratıyla elimi tutup uyanmamı öylece beklemesi beni ona itiyor gibiydi ve şu durumdan fazlasıyla hoşlanmıştım galiba.
Hala uyuyordu. Yani yine o koyu kahverengi gözlerini göremiyordum.
Nasılsa göremez diye bakmaktan kaçındığım yüzünü incelemeye başladım fırsattan istifade.
O kadar tanıdıktı ki yüzü.
Senelerdir yanımda ve benimleymiş gibi.
Bu onun varlığına alıştığım anlamına geliyor mu sizce?
Eğer öyleyse bu hiç hayra alamet değil.
Gözleri hafif hafif aralanıyordu.
Yüzü yüzümün önündeydi.
Araladığı koyu kahverengi gözleri benimkilerle buluşunca aniden kafasını kaldırıp;
-"Asır!" dedi.
Sesinde merak ettiğini belli eden bir ton vardı.
Beni merak etmesi ilk defa bu kadar hoşuma gitmişti. Çünkü soğuk davranınca bunu daha iyi anlamıştım.
-"Hı!" diye bir nida çıktı ağzımdan.
-"İyi misin?" dedi.
-"Çok" deyip sargılı ayağımı kaldırdım ve sırıttım.
-"Ayağına bakacağım." Deyip ayaklanacağı sıra elimdeki elini çekmesine izin vermedim;
-"Otur. Önemli bir şey yok."
-"Nasıl yok."
-"Yok işte"
-"O zaman neden bayıldın?" dedi ters ters.
-"Halsizlikten. Bu ara sabıkalının biriyle başım belada." Deyip ciddi durdum. Benim aksime o gülüyordu. Yüzü hala capcanlıydı. Ve kusursuz.
Onun gülüşüne kısa bir süre eşlik edip;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHİR EFSANESİ #Wattsy2020
AksiyonNEFRETTEN DOĞAN BİR AŞKIN HİKAYESİ! BAŞ BELASI BİR ARDIÇ! VE ONDAN DELİ GİBİ NEFRET EDEN ASIR! Amerika'da DAP adı verilen özel bir şirkette korumalık yapan Asır. Bir anda kendini İstanbul'da SVK adındaki güvenlik şirketinde bulur. Istanb...