Natasha ve Tony hâlâ ona muzip bir şekilde bakarken üzerlerine atlamamak için büyük bir çaba sarfetti.
Tamam! Açık konuşmak gerekirse Steve Rogers şu dünyada gördüğü en yakışıklı adamlardan biriydi ve mükemmel bir poposu vardı. Bunu itiraf ederken utansada o popoyu sadece bir kere sıkmak istemiş olabilirdi. Ama sadece bu kadardı! Onunla herhangi bir romantik ilişki hayal etmemişti. Zaten romantik ilişkiler onun kalemi değildi. Ayrıca Steve Rogers'a pek uygun biri değildi. En basit örnekle küçüklüğünde İkinci Dünya Savaşı ile ilgili kitaplar karıştırırken fotoğrafına denk geldiği bir Schutzstaffel (SS) subayına vurulmuştu ve evlenme hayalleri kurmuştu (Evet bunu gerçekten yapmıştı). Yani gerçekten Steve Rogers'a uygun değildi. Steve nazik, iyi kalpli biriydi. Bir kilometre öteden onun o saf aurasını hissedebilirdiniz. O ise pek nazik olduğu söylenemezdi ve içinde şimdilik uyuyan, karanlık, bilinmeyen bir şey vardı. Gece onu uykusundan eden bir şey. Kendisinin kim olduğunun sık sık hatırlatılması gerekiyordu.
Charlotte Ophelia Williams. 100291. Lessie. Thomas. Carnifex. New York. Dahi. Zengin.
Ve benzeri şeyleri sık sık tekrar ederdi Darthy. Hafızasında sorun yoktu ama bazen öyle bir şey oluyordu ki sanki o an her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyordu. Kim olduğunu bir an unutuyor ve sadece yok etmeye odaklanıyordu. O an kim olduğu önemli değildi. Teröristleri bile... Gözlerini kapatıp kaşlarını çattı. Tony ve Natasha Charlotte'un yüzünde ki acı dolu ifadeyi farkettiklerinde yüzlerinde ki gülümseme soldu.
"Ophelia," dedi Tony. Bu ismini genellikle onun için endişelendiği zaman kullanırdı. "Ne oldu?"
"Ben.. Sadece... Bilmiyorum!" Başını ellerinin arasına alıp dirseklerini dizlerine yasladı.
"Hey, tamam, sakin ol," dedi Tony yanına otururken. Elini Charlotte'un bacağına yerleştirdi. "Ophelia yapma böyle."
"Siz yapmayın."
"Tamam, şimdi biraz sakin olup bacağını sallamayı keser misin?" dedi Tony. Charlotte bacağını sallamayı bıraktı. "Sadece mutlu olmanı istiyorum."
"Böyle de mutluyum. Benim için uğraşma."
"Tom'la çok iyi arkadaştık, Lotta. Elimde büyüdün sayılır. Seni bana emanet etti, hoş etmeseydi bile ben yine her zaman senin yardımına koşardım, bunu biliyorsun. Benim için uğraşma da ne demek?" Charlotte hiçbir şey söylemedi. Babası, Tony ve Rhodey'nin mükemmel bir arkadaşlıkları vardı. Aralarında ki o sıcacık dostluğa hep imrenirdi. Onun hiç arkadaşı yoktu. Dostum diye sarılabileceği, arkasını kolaylıkla yaslayabileceği bir arkadaşı yoktu. Bunda onun istememesinin etkisi yok değildi ama bazen istiyordu işte.
Şimdi geniş bir perspektiften bakınca bir dosta ihtiyacı olduğunu görebiliyordu. Ona ait şeyleri o bu dünyadan gittikten sonra koruyup kollayacak bir dosta...
"Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var," dedi en sonunda.
Tony Natasha'ya baktığında kızıl ajanın gözlerini kapatıp açmasıyla ikisi de ayaklandı.
"Yalnız kalmak zorunda değilsin, biliyorsun," dedi Tony ve omzuna dokunup sonra geri çekerek Natasha'nın peşinden asansöre doğru yürümeye başladı. Asansörün metal kapısı kapanmadan son kez genç kıza baktı ve kapılar yavaşça kapandı...
••••
Charlotte yatakta dizlerini kendine çekmiş, kollarını bacaklarına dolaşmış yan yatarken olacakları düşünüyordu. Daha doğrusu tahmin etmeye çalışıyordu. HYDRA'yla ilgili olan görev sonuca ulaştığında ne olacaktı? İntikamcılar'dan nasıl ayrılacaktı? Evet, evet şimdiden bunun hesaplarını yapmaya başlamıştı ama bu onun elinde değildi. Genellikle ileri görüşlü biri olmuştu, geçmişinde -bazı olaylar hariç- fazla takılmaz çoğu zaman geleceğini düşünürdü hatta bazen uzak geleceği düşünmekten şimdiye odaklanamıyordu. İçinden omzunu silkti. Şimdiye kadar başına bela olmamıştı değil mi?
"Efendim Bay Rogers geldiler. Salonda sizi bekliyor." Darthy'nin sesindeki memnuniyetsizlik açık bir şekilde okunuyordu. Charlotte kaşlarını çatıp yatakta doğruldu.
"Birkaç dakika içinde geleceğimi söyle."
"Peki efendim."
Darthy cümlesini bitirir bitirmez eline telefonu alıp Natasha'ya küçük bir mesaj attı Charlotte hızlıca.
||| Yüzbaşı Amerika burada?
Cümlenin sonunda ki soru işaretini Natasha'nın anlayacağını adı gibi biliyordu. Gönderdikten bir dakika kadar bir sürede cevap geldi.
||| Ah demek merakına yenik düşmüş >:)
Charlotte gözlerini kısarak ekrana baktı. Seni kızıl cadı!
Derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü.
"Of," diye inledikten sonra kapıyı açarak içeri geçti. Steve onu farkettiğinde hemen ayağa kalkarak ona döndü ve gözleriyle açık bir şekilde Charlotte'u süzdü.
"Iıı... Ben seni merak etmiştim. Tony bizi apar topar yolladı, Natasha'ya sordum ama o da cevap vermedi," dedi tek bir nefeste.
"Gördüğünüz gibi iyiyim Yüzbaşı. Beni merak etmeniz çok tatlı bir hareket," dedi gülümseyerek. Steve'in yanakları kızarır gibi oldu.
Kısa bir sessizlik olduktan sonra,
"Bir kahve içmek ister misiniz?" dedi Charlotte ve bunu neden sorduğunu birkaç saniyeliğine düşündü. Gerçekten bir cevap bulamamıştı. Natasha'nın diline düşmek için daha iyi bir hamle yapamazdı!
"Tabii, içerim," dedi Steve gülümseyerek. Charlotte başını sallayıp içeri mutfağa geçti ve kahve makinesini çalıştırdı.
Kahve oluncaya kadar da tezgahın üzerinde ki küçük ekrandan Yüzbaşı'nı izlemeye başladı. Adam sanki kıçında bir diken varmış gibi oturuyordu ve bu nedense Charlotte'un küçük bir tebessüm etmesine neden olmuştu. Başını iki yana sallayıp izlemeye devam etti.
Neden geldin? Neden merak ettin?