Charlotte koltukta uyuyakalmıştı. Tony ise hâlâ başında oturuyordu. Bacaklarının üzerindeki kızın başını okşadı. Koyu kestane, kıvır kıvır saçları parmaklarına dolanıyordu. Gülümsedi yorgun bir şekilde.
Tony Charlotte'u çok seviyordu. Bir kızı olsa ancak bu kadar severdi herhalde. En iyi arkadaşının kızı... Charlotte elinde büyümüş sayılırdı. Genç kadınla İntikamcılar'a katılmadan önce fazla görüşmüyorlardı, doğru ama yinede onun tek bir bakışından ne yapacağını anlayabilirdi.
Charlotte'un çocuk halleri tek tek gözünün önüne geldi. Babasından sonra onun en sevdiği erkek tabii ki Tony'di ama tatlı kız ona pek yaklaşamıyordu çünkü Tony'e aşıktı. Tombul yanakları onu görünce kızaran küçük kız aklına geldi ve şimdiki Charlotte'la karşılaştırdı onu. Charlotte onu görünce mutlu oluyordu ama önceki gibi yanakları kızarmıyor ve hülyalı hülyalı bakmıyordu. Kaçmıyordu ve şaka da olsa aşık olduğunu cesurca söyleyebiliyordu. Ve artık gerçek Tony'i anlayabiliyor ve görebiliyordu. Ona kibirli olduğunu söylemişti. Tony asla bunu inkar etmiyordu ama küçük Charlotte'un gözündeki ulaşılmaz insan olarak kalsa pek fena olmazdı tabii.
Charlotte hâlâ gözünde bir insandı ve bu akşam olanlar onun umurunda bile değildi. Charlotte ne olursa olsun hâlâ onun Lotta'sıydı. Charlotte ailesini kaybettikten sonra sadece cenazelerine gitmişti. İlk önce babası sonra annesini kaybetmişti. Annesinin intihar ettiğini biliyordu sadece. Tom trafik kazası geçirip öldükten sonra ona deli gibi aşık olan Lessie dayanamamış olmalıydı. Derin bir iç geçirdi. Lessie bu umursamaz davranışının kızını nasıl etkileyeceğini hiç düşünmemiş miydi? Lessie her zaman hayat dolu bir kadın olmuştu ama bir o kadar aptal olduğunu bu olaydan sonra anlamıştı Tony. Charlotte'un hassas bir çocuk olduğunu biliyordu, hassas ve özel...
Charlotte kıpırdandığında düşüncelerinden sıyrılarak Charlotte'a baktı. Genç kadın hafifçe kaşlarını çatmıştı. Tony gülümseyerek elini saçlarından çekti. Dirseğini koltuğun kenarına dayayarak tekrar düşüncelere daldı...
*
Tony sabah monoton bir şekilde konuşan spikerin sesine uyandı. Uyku sersemi cümleleri seçemiyordu ama yanında oturan Charlotte'un varlığını hissedebiliyordu. Gözlerini açtığında ilk önce etrafı buğulu bir şekilde gördü. En sonunda görüş açısı berraklaştığında etrafına bakındı. Akşam koltukta uyuyakalmış olmalıydı. Yanında oturan Charlotte'a baktı ve genç kadının yüzündeki ifadeyle gözleri sonuna kadar açıldı.
Sonunda spikerin cümlelerini seçtiğinde hemen bakışlarını televizyona çevirdi. Televizyonda Romanya'da bulunan toplu çocuk mezarlığı haberi vardı.
"Kahretsin!" diye tısladı ve Charlotte'un elindeki kumandayı almaya çalıştı ama Charlotte kumandayı ondan kaçırarak tek eliyle onu itti. Sonunda haber bittiğinde televizyon kendi kendine kapanırken ortama rahatsız edici bir sessizlik çökmüştü.
En sonunda Tony dayanamayarak bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama Charlotte'un bir bakışıyla susmak zorunda kaldı.
"İyi dedin," dedi Charlotte acı verici bir ses tonuyla. "Huzurlular dedin!" Charlotte oturduğu yerden kalkıp tam Tony'nin karşısında dikildiğinde Tony ne diyeceğini bilemez şekilde ona bakıyordu.
"Charlotte daha sonra..."
"Öğrenmeyeceğimi mi sandın?!" Şu anda Charlotte'un hiçbir şey dinleyecek hali yoktu ve Tony bunu görebiliyordu. Gözlerinde yakıcı bir öfke vardı ve bu öfkenin hedefi olmak hiç ama hiç istemiyordu. "Defol git buradan! Defol!"
Charlotte ona adeta kükrediğinde Tony koltuğun kenarındaki ceketini alarak hızlıca çıkışa yürümeye başladı. Gitmek istemiyordu ama gitmesi gerekiyordu. Charlotte'un sakinleşecekti ve o sakinleştikten sonra konuşmak çok daha mantıklı bir hareketti. Genç kadın öfkelendiğinde hiçbir şeyi gözü görmezdi ve Tony ne derse desin onu dinlemeyecekti. Asansöre bindiğinde,
"Darthy," diye mırıldandı. Cevap gecikmemişti.
"Efendim, Bay Stark?"
"Sakinleştiğinde beni ara," dedi.
"Peki efendim. Merak etmeyin," dedi Darthy tatlı sesiyle...
*
"Hepsini öldüreceğim hepsini!"
Charlotte öfkeyle salonda dolanırken bir yandan söylenmeye devam ediyordu. Kafayı yemek üzereydi. Tek bir çocuk bile kurtulamamıştı! Tek bir tane bile! İntikam istiyordu, en kanlısından bir intikam! Beyninde binlerce senaryo dönmeye başlamıştı ve bu onu hiç olmadığı kadar tatmin ediyordu. Hepsini kaynar suda haşlayacaktı! Derilerini tırnaklarıyla sıyıracaktı! Ellerini saçlarına daldırıp çekiştirdiğinde ağzından acı bir inilti döküldü. Dişleri sıkmaktan sızlıyordu. Yanaklarından süzülen sıcak sıvı daha da hırs yapmasını sağlıyordu.
"Efendim, beni korkutuyorsunuz!" dedi Darthy.
"Kes sesini! Kendini uyku moduna al!" diye bağırdı Charlotte ve dizlerinin üzerine çöktü. Değerleri yükselmişti ve bu Darthy için alarm demekti. Böyle zamanlarda Charlotte'un emirlerini görmezden gelebilme yetkisi vardı. O yüzden kendini uyku moduna almadı ama sesini de çıkarmadı. Küçük bir hıçkırık dudaklarından döküldü.
"Neden?" dedi az öncekine nazaran kısık ve zayıf bir sesle. "Kendimi ilk defa iyi bir insan olarak görmüşken neden?" Elleriyle yüzünü kapattı. Sessiz sessiz ağlamaya devam etti. İyice kendini zayıf hissederken bir öfke içinde büyüdükçe büyüdü.
Hepsini öldürecekti! Hepsini! Ve bunu o çocuklar için yapacaktı. O çocukların intikamını alacaktı! Bunu yapmak zorundaydı!
Ağlamaya devam ederken aniden onu saran güçlü kollarla ne olduğunu şaşırdı. Gözlerini sonuna kadar açılıp ona sarılan kişiye baktığında karşılaştığında derin, mavi gözlerle dudakları hafifçe aralandı. Steve kollarını ona sarmış, sırtında elini gezdirirken ona özür dilermiş gibi bakıyordu. Sadece bir an sorgulamayı bırakıp-buraya nasıl girdiği? Darthy'nin neden ona haber vermediği? gibi...- kollarını ona sardı.
"Senin suçun değil," dedi Steve kollarını biraz daha sıkarken. "Senin suçun değil."
Adamın sakin ve huzurlu sesiyle neredeyse bir an söylediklerinin doğru olduğuna inanacaktı. Ama Charlotte biliyordu. Buradaki her şey onun suçuydu. Geç kalmıştı... Daha çabuk hareket edebilseydi onları kurtarabilirdi. Ama bir şekilde telafi etmeye çalışacaktı. Bu sefer ilk başta yapması gereken şeyi yapacaktı.
O şerefsizlerin her birini teker teker parçalayacaktı ve bundan asla pişman olmayacaktı. Yanlış veya doğru, artık bunların hiçbirinin onun için bir önemi kalmamıştı...