"Konuş artık!" dedi Charlotte en sonunda dayanamayarak. Baş ağrısı şiddetlenmiş ve sabır sınırları zorlanıyordu.
Vision gecenin bir vakti evine girmiş ve onunla konuşmak istediğini söylemişti. Darthy'yi nasıl atlattığını bilmiyordu, başı ağrımasa ve hemen gitmesini istemese bunu ondan dinlemek isterdi ama çektiği ağrı gerçekten dayanılmazdı.
"Peki, Bayan Williams. Size ne kadar acı çektirdiğimi görebiliyorum o yüzden kısa kesip hemen gideceğim. O günden sonra ben korkunç rüyalar görmeye başladım. Takım arkadaşlarımın öldüğünü, öldüğümü... Nasıl anlatacağım bilmiyorum ama bir şey var rüyalarımda. Bir kadın siluetinde ama değil, derisi siyah pullarla kaplı ve alnının ortasında benim alnımda ki taşa benzer siyah bir taş var..." Bu Charlotte'a tanıdık gelmişti. "Gözleri kızıl bir şekilde parlıyor, kızıl renkte irissiz bir çift göz. Sanki göz yuvalarına iki lâl taşı yerleştirmişler gibi.. Her gece bu yaratık beni ve arkadaşlarımı öldürüyor. Alnımda ki taşı almak için... Her gece yüzüne bakıyorum ve... o yaratık size benziyor Bayan Williams. Yüz şekli, hatları... Aynı siz!" Vision'ın yapay gözlerindeki dehşeti okuyabiliyordu. Charlotte kaşlarını çattı. BU saçmalıktı! Tam bir saçmalıktı! Aynı yaratığı oda görmüştü, aynı benzerliği o da farketmişti ama... Bu nasıl olabilir? Başı daha da şiddetlendi. Kabul etmek istemiyordu. Bir an gözleri Vision'ın alnındaki taşa kaydı. Taş normalinde daha koyu bir sarıya dönmüştü. Ve taşın içinde sanki bir şeyler hareket ediyor gibiydi. Kulakları uğuldamaya başladı. Bir şeye çekiliyormuş gibi hissediyordu.
Ve birden binlerce ses zihnini işgal etmeye başladı. Elleri refleks olarak kulaklarına gitti. Sesleri kesmek istiyor ama bir türlü bunu gerçekleştirecek gücü bulamıyordu. Yine binlerce ses onu taciz ediyor ve ayırt edemediği bu kadar gürültü karşısında delirecek gibi oluyordu.
"Bayan Williams?" Vision endişeyle ona doğru yaklaşmaya başladı ama Charlotte ayağa kalkarak ondan uzaklaştı.
"Söylediğini söyledin! Defol git buradan!" dedi öfkeyle. Ellerini yumruk yapmış ve her an saldıracak bir duruşu vardı. Vision ondan uzaklaştı.
"Peki gidiyorum," dedi ve ayakları yerden kesildi. Vision ona bakarak arkaya doğru uçmaya başladı. Arkasında duvar vardı ama görünüşe göre onu etkilemeyecekti. Duvarın içinden geçerek gözden kayboldu. O an Charlotte titreyen dizlerinin üzerine çöktü.
"Efendim?!" Darthy'nin telaşlı sesi odayı doldurduğunda Charlotte derin bir nefes aldı. "Çok özür dilerim. Sisteme bir türlü giriş yapamadım, bir şey alarmı tetikledi ama..."
"Önemli değil, Darthy," diye sözünü kesti Charlotte. "Uyu sen. Önemli bir şey değildi."
"Emin misiniz?"
"Evet. Uyu." Darthy kendini uyku moduna aldı. Charlotte şakaklarını ovalamaya başladı. Çöktüğü koltuğun dibinden kalkıp kendini aynı koltuğa bıraktı.
Tony'i uyarsa iyi olurdu. Vision'ı yakınında görmek istemiyordu. Kendini çok kötü hissediyordu. Yutkundu. Üzerinden bir kamyon geçmiş gibiydi sanki. Kendini zar zor koltuktan kaldırarak odasına çıktı ve yatağa attı kendini. Düşüncelerini arasında daha fazla göz kapaklarına direnemeyerek gözlerini kapattı. Bu işi de çözmesi gerekiyordu. Hayatı boyunca domates suratlı bir teneke kıçlıdan köşe bucak kaçmak istemiyordu...
●
Steve eve geldiğinde kendisini Sam karşılamıştı. Şimdi ise bira içip, sus pus oturuyorlardı. Sam bu sessizliği sonlandırmak adına Steve'e en başından beri sorması gereken soruyu sordu. Açıkçası Steve'in gelir gelmez anlatmasını beklemişti ama...
"Nasıl geçti?" dedi Sam muzip bir gülümsemeyle.
"İyi," dedi Steve somurtkan bir surat ifadesiyle.
"Pek iyi geçmişe benzemiyor..." Sam tek gözünü kıstığında Steve göz devirdi.
"Bütün gece bir adama baktı durdu, tamam mı?" Sam kahkahalarla gülmeye başladı.
"Yanında sen varken başkasını mı kesti diyorsun yani? Gerçekten tuhaf bir kızmış," dedi ve kahkahalarına kaldığı yerden devam etti. Steve ona öldürecekmiş gibi baktıktan sonra kendini zar zor durdurdu.
"Adam görme engelliydi ama tavırları tuhaftı. Charlotte'un da bu ilgisini çekti. Sonra rahatsız olarak kalkmak istedi. Bundan sonrası güzel ama. Koluma girdi ve yağmurun altında yürüdük biraz."
"Demek o yüzden sırılsıklam geldin. Bende aşkından ıslanmışsındır sanıyordum, hani derler ya sırılsıklam aşık oldum falan diye... Duymadın mı?" Sam'in berbat esprisini üzerine ona boş gözlerle baktı. Sam'in ise yüzü her an gülmeye hazır bir ifadeyle kaplıydı, Steve'den tek bir mimik gelse kendini salacaktı ama beklediği o mimik gelmedi. İfadesini toplayarak,
"Ama hâlâ memnun değilsin çünkü..."
"Sorularım yine havada kaldı," dedi Steve.
"Steve artık aklın başına gelebilir mi? Bu kızı niye bu kadar merak ediyorsun?" Steve rahatsız olmuştu. Oda bilmiyordu çünkü. Charlotte farklı bir kızdı ve kalbi Peggy'den sonra ilk defa böyle çarpıyordu. Onu tanımak istiyordu. Peggy'den oldukça uzak bir kişiliği vardı Charlotte'un ama gözlerindeki o pırıltıyı farketmişti. Çok çok az görüşüyorlardı ama zaten zamanla değil, göz göze geldikleri ilk anda görmüştü o pırıltıyı. O pırıltının anlamını çözmek istiyordu.
"Bilmiyorum. Onu tanımak istiyorum, pek fazla mutlu olamayacakmışım gibi bir his var içimde ama yine de onu tanımak istiyorum..."
●
Kısa bir bölüm oldu ama umarım beğenmişsinizdir :D