"Wakanda prensi seni kesiyor." Lotta on ikinci kez bunu söylemişti ve artık Natasha daha fazla bunu duymak istemiyordu. Kızıl ajan gözlerini devirdi.
"Farkındayım ve daha ne kadar bunu söyleyeceksin?" Lotta etrafında birbirleriyle konuşan bürokratlarda gözlerini gezdirdi. Büyük konferans odası gibi bir yerdeydiler. Ortada büyük bir masa vardı ve üzerinde bir sürü kağıtlar vardı. Çeşitli ülkelerden gelen elçiler ise kağıtları okumakla meşguldü. Büyük oda dünya liderleriyle doluydu.
"Can sıkıntım geçene kadar," dedi Lotta sırıtarak.
"O zaman başka konu açmaya ne dersin?" dedi Natasha. "İlgilenmiyorum ve sen nedenini biliyorsun..." Lotta omuzlarını silkti.
"Hadi ama ara sıra birkaç kaçamaktan bir şey olmaz." Natasha gözlerini devirdi, tekrar ve tekrar.
"Sanırım geçmiş sevgililerini anlayabiliyorum. Seninle kafayı yemiş olmamalılar. Steve'e acımaya başladım." Lotta ters bir bakış attı.
"Şu konuyu açma."
"Neden? Steve'in kalbini fazlasıyla kırdın biliyorsun değil mi?" diye sordu Natasha.
"Bak, tamamen moralimin bozuk olduğu bir saate denk gelmesi onun suçu, benim değil."
"Charlotte, bu bir bahane değil. Adama resmen bizden bir şey olmaz, hayallerini g.tüne sok demişsin!" Lotta ona yüzünü buruşturarak baktı.
"Hey öyle demedim! Sadece hayal kurma dedim!"
"Aynı şey!"
"Aynı şey değil!" dedi Lotta direterek. Natasha başını olumsuzca sallayarak önüne döndü.
"Ama yine de baya kırılmış," dedi Natasha. Lotta sıkılarak tanıdık bir bürokratın yanına gitmeye yeltendi ama Natasha hemen kolunu tutarak,
"Gitme," dedi. Lotta ona baktı merakla, Natasha bu meraklı gözleri görünce çaktırmadan Wakanda prensini işaret etti. Ah, kızıl Wakanda prensiyle yalnız kalmaktan çekiniyor muydu? Lotta sırıttı.
"O zaman... çeneni biraz kapat," dedi Lotta keyifle. Natasha el mahkum başını salladı.
Sonunda imzalar atılmıştı. Şimdi herkes konuşmanın yapılacağı salona doğru gidiyordu. Lotta artık sınırına gelmişti. Dünya liderlerinin yapacağı sıkıcı konuşmaları dinleyecek, uyumamaya çalışacak ve konuşma bittikten sonra bu kalabalık yerden olabildiğince hızla uzaklaşacaktı. Potansiyel engellerde gözlerini gezdirdi. Birkaç tanıdık bürokrat ve Natasha.
Omuz silkti tekrardan. Fazla kullanmasada kaçmak onun en iyi yaptığı şeylerden biriydi. İlla ki bir yolunu bulurdu.
Sonunda konuşmaların yapılacağı büyük salona geldiklerinde, herkes yerlerine geçmeye başladı. Lotta ise kapıya en yakın yere oturmaya yeltendi ki Natasha bugün sık sık yaptığı gibi kolunu tutup onu kendine çekti.
"Nereye oturduğunu zannediyorsun? Orası Angola Başkanının yeri," diye tısladı.
"Hey, bunu nereden biliyorsun?" diye sordu Lotta.
"İsim kartını göremiyor musun?" Lotta gözlerini masaya çevirdi ve isim kartını gördükten sonra gözlerini devirdi. Şans...
"Peki benim yerim nerede?" diye inledi. İçinden önde olmaması için dua ediyordu. Natasha bir şey demeden eliyle orta sıraları gösterdi. Eh, bu da bir şeydir, diye düşündü genç kadın. En azından öndeki masalardan birinde değildi.
Sonunda Lotta dahil herkes yerine geçtiğinde, dünya liderleri sırasıyla konuşmalarını yapmaya başladı. Charlotte tekrar ve tekrar gözlerini devirdi. İşte başlıyoruz.