Steve şu an ne yapacağını bilemiyordu. Genç kadın kolları arasında ağlarken sakinleştirici sözler söylemekten başka bir şey gelmiyordu elinden.
"Hepsini öldüreceğim!" dedi Charlotte hıçkırıkları arasından.
"Lotta..." diye mırıldandı Steve ama cümlenin devamını nasıl getirebileceğini bilmiyordu. Yapma mı diyecekti? O bile bir an için onları öldürmek istemişti ilk bu haberi duyduğunda.
"Ben kendimi ilk defa... iyi bir insan gibi hissettim " dedi Charlotte kırık sesiyle. Steve acıyla gözlerini kapattı. Charlotte biraz daha ağladıktan sonra kendini geri çekti. Steve'in kollarını ittikten sonra ayağa kalktı. Yüzü hâlâ gözyaşlarından dolayı ıslaktı. Elinin tersiyle yaşları sildi. Steve'de ayağa kalkmış onu izliyordu.
"Gidebilirsin Steve. Geldiğin için teşekkürler ama şu anda yalnız kalmak istiyorum." Steve ona üzgünce baktı. Gitmek istemiyordu. Genç kadın dağılmış görünüyordu.
"Ben gitmek istemiyorum." Söylediği bu sözden dolayı hiçbir pişmanlık yoktu. Gitmek istemiyordu ve Lotta bu defa ondan bu kadar kolayca kurtulamayacaktı.
"Ne düşünüyorsun?"
"Lotta sadece yalnız kalmanı istemiyorum. Düşündüğüm bir şey yok."
"Öyle mi?" dedi Lotta alayla.
"Öyle," dedi Steve sert bir şekilde.
"Seni anlamıyorum." Gülme sırası bu sefer Steve'deydi.
"Bir dahisin değil mi? Şimdiye kadar anlamamış olman imkansız Lotta."
Lotta bir şey söylemedi. Merdivenlere doğru yürümeye başladı. Trabzana tutunarak durakladı. Steve'e bakmadan,
"Bizden bir şey olmaz. Boşuna hayaller kurma," dedi ve Steve'i öyle bırakarak merdivenleri çıkmaya başladı.
OoO
Lotta yattığı yatakta tavanı izliyordu. Hiçbir şey yapmadan. Ama bu durum fazla uzun sürmeyecekti.
"Darthy kostümü ve kılıçlarımı hazırla," dedi. Tavana sabit bir şekilde diktiği gözleri resmen intikam ateşiyle yanıyordu. "Ve o pisliklerin tutuklu kaldığı hapishaneyi bul. Hemen!"
"Bundan emin misiniz? Ölüm onlar için kolay bir yol olmaz mı?" Darthy'nin söyledikleri biraz duraklamasına neden oldu. Çocukların ölümü onların ekmeğine yağ sürmüştü. Dışarı çıkacaklardı. Kanıt yoktu. Çocuklardan ifade alınamazdı. Bazı aileler susuyor, bazı aileler ise iddiaları reddediyordu. Öyle bir şey yok diyorlardı. Lotta artık kafayı yemek üzereydi. Onlar onun çocuklarıydı! Nasıl o pislikleri korurlardı? Lotta gülmek istedi. Çocuğunu satan pisliklerden daha azını bekleyemezdi değil mi?
"Hayır," dedi Lotta. "Ölüm tam da hakkettikleri şey."
Lotta Tanrı'ya cehennemin en korkunç yerini onlar için ayırması ve ruhunu affetmesi için dua etti. Hızlıca yataktan kalktı.
Kılıçlardan birini eline aldığında çoktan katil olduğunu kabul etmişti ve artık kötü bir insan olmayı umursamıyordu. Umursaması gerekiyordu... Onu kahraman olarak gören insanlar vardı. Tony gibi. Onu hayal kırıklığına uğratacaktı ama artık bekleyemezdi. Artık hiçbir şey yapmadan duramazdı. Daha önce hiç karşılaşmadığı, tanışmadığı o çocukların sorumluluğu onun üzerindeydi ama her şeyi batırmıştı. Bunu telafi etmeliydi. Belki çok ama çok yanlış bir yolu seçiyordu ama elinden gelen buydu.
Kana susamışlıkla dışarı çıktığında artık gözü hiçbir şey görmüyordu...
OoO
Ormanın içindeki hapishaneden gelen siren sesleri sessiz boşluğu doldururken Lotta umursamadan elindeki kanlı bıçaklarla ormana doğru yol almaya başladı. Üstü başı kan içindeydi ve kılıçlarından kan damlıyordu. Bir ağacın altına çöktü. Uzakta kalan hapishaneye baktı. Bütün gardiyanları buraya çektiğini umuyordu çünkü az sonra olacak olanlardan masum kişilerin yara almasını istemiyordu. Dört kadar gardiyanı hafifçe yaralamıştı. Peşine düşemeyecek kadar kötü yaralamamıştı. Gardiyanlara zarar vermek pek tercihi değildi ama buna mecbur kalmıştı. Tek amacı o pislikleri öldürmekti ne diye yollarına çıkıyorlardı ki? Derin bir nefes aldı ve elindeki küçük düğmeye bastı ve sadece onlar için hazırlanan özel hapishane havaya uçtu. Onların gömülmesine izin vermeyecekti. Bir mezarları olmayacaktı. Bütün o iğrenç varlıkları toz olacaktı, sanki bu dünyada hiç yaşamamışlar gibi...
Derin bir nefes aldı ve önündeki manzaraya sanki dünyanın en güzel şeyiymiş gibi baktı. Sigarayı sevseydi tam şimdi bir sigara yakabilirdi...
OoO
Eve geldiğinde kılıçlarını yere doğru savurdu. Koltuğunda oturan kişiyi gördüğünde yüzündeki maskeyi çıkardı ve Tony'nin karşısına oturdu.
"O pisliklerin bulunduğu hapishane havaya uçmuş."
"Orada olmalıydın," dedi Lotta koltuğa yayılarak. Tony bir şey söylemedi.
"Rahatladın mı?" Lotta gülümsedi.
"Hemde nasıl! Bunu ilk başta yapmam gerekiyordu." Tony omuz silkti. Hala Lotta'nın yüzüne bakamıyordu.
"Lotta ben özür dilemek istiyorum. Senden bu gerçeği sakladığım için. Söylemeliydim."
"Söylemeliydin ama söylemedin. Özür dilemene gerek yok, seni anlayabiliyorum. Seni o şekilde kovduğum için de özür dilerim."
"Saçmalama! Asıl senin özür dilemene gerek yok. Sana kırılmadım. Eğer orada dursaydım daha kırıcı şeyler söyleyebilirdin."
Bir süre sessizce öyle durdular.
"Onlara yardımı dokunan herkesi öldürmeyi düşünüyorum," diyerek Lotta bu sessizliği bozdu.
"İstediğini yap Lotta. Sana karışmayacağım. Ben de senin gibi düşünüyorum." Lotta gülümseyerek ona baktı ama gözleri dolu doluydu.
"Tony... Ben artık... Kendimden korkuyorum." Tony'nin bakışları yumuşadı.
"Canavar olmak istiyorsan, ol Lotta. Tek dileğim her şey bittiğinde, için soğuduğunda yaptıklarından pişman olmaman."
Lotta başını salladı.
"Benim asıl korkum her şey bittiğinde yaptıklarımdan pişman olmamak Tony," dedi gözlerindeki yoğun bir duyguyla...
xxx
Umarım beğenmişsinizdir! Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin! :D :D
Ayrıca hikaye artık 'Bucky Barnes' kurgusu değildir. Lotta Bucky'le aşk yaşar mı yaşamaz mı hikayenin gidişatına göre olacak. Sizin isteklerinizde kararımı etkileyebilir :)